İyi okumalar dilerim...
Yazardan...
Acı;
"Ulan ben sana hayatımı vermedim mi?"
Bir anda koca evde yükselen bir haykırıştı bu sözler. Rauf içindeki acıyı kaldıramıyordu. Hayatına Pınar'dan önce çok kadın girip çıkmıştı fakat sadece bir iç çamaşırını diğeri ile takas edene kadar kısa süre dilimi içinde.
Pınar onun ilk kadınıydı. Tıpkı onunda Pınar'ın ilk erkeği olduğu gibi. Dört yıl önce Cihangir Beyle yolları kesişmişti Pınar'ın.
***
Geçmiş...
İstanbul'da Uluslararası iş adamları konferansı sırasında karşı karşıya gelmişlerdi. Pınar sağlam ve ayaklarının üzerine basan bir kızdı.
Cihangir Bey tüm gün genç kızı izlemiş ve çalışkanlığını takdir etmişti. Yerinde duramayan Cihangir Bey genç kızın yanına yaklaşıp ufak söylenmelerini dinlemiş ve bıyık altından gülmüştü. 'Pis gevurlar okumak zorunda olmasan umurumda olmazdınız it herifler'.
Cihangir Bey kendini tutamayarak kahkaha atmıştı. Pınar şaşkınca arkasını döndüğünde ise İngilizce özür dilemişti. Cihangir Bey ise "Türkçe konuş kızım. Zira bende bu topluluğun büyük çoğunluğundan hoşlanmam" demişti.
Pınar şişirdiği yanaklarıyla "Allah aşkına siz söyleyin. Sizce bu kanepe tabağı bu şekilde güzel değil mi?" diye bir anda sormuştu. Cihangir Bey ise uzun masayı itina ile incelemiş ve "tek kelime ile mükemmel" demişti.
Pınar "hay siz çok yaşayın" diyerek konuşmasına devam ederken Cihangir Bey bu samimiyet karşısında bir kez daha kahkaha atmıştı. İkilinin yanına gelen şef ile Pınar'ın rengi atmış ve işini kaybedeceğini düşünmüştü.
Cihangir Bey genç kızın tedirginliği gördüğünde ise öfke ile "benimle gel. O üzerindeki deli saçması önlüğü de çıkart hemen" diyerek emretmişti.
Pınar şaşkındı. Öyle ki nutku tutulmuştu bir an. Cihangir Bey yanındaki adama öfke ile bakıp abiyane bir tavırla küfür etmiş ve genç kadının elinden tutarak salondan çıkartmıştı.
İşte Pınar'ın öyküsü burada başlamıştı.
Pınar hem okumak hem de ailesinden ona yadigar kalan kız kardeşini korumak zorundaydı. Bu dünyada öksüz ve yetim kalmak sanki suç gibiydi. Hayatın aynı zamanda katil olduğunu unutmuş gibi yaşayan karaktersizlerle güreşmişti genç kız.
Cihangir Bey ilk önce holdinge almıştı Pınar'ı. Ona part-time saatler belirlemiş ve okuduğu mesleğe yararlı olacak alana sevk etmişti.
Pınar ise tedirgindi. Hiç tanımadığı bir adam onu elinden tuttuğu gibi konferans salonundan çıkartmış, tek kelime etmeden büyük bir holdinge getirmişti.
İçi içini yerken Cihangir Bey "korkma kızım, bak sana kızım diyorum. Senin bedeninden faydalanacak kadar küçük biri değilim. Rahat ol ve sabırla bekle" demişti. Ardından odasının kapısı çalmış ve içeri tüm asiliği ile Rauf girmişti.
Rauf elinde duran kağıt parçalarının üzerinde yazılı olan her cümlede kalbi olduğunu hatırlamıştı. Zira Pınar'ın yaklaşık sekiz yıldır zor bir hayatı vardı. Babası iş kazasında yaşamını yitirmişti. Annesi ise yakalandığı göğüs kanseri hastalığını yenememiş ve o da eşi gibi hayata erken veda etmişti. Yıllardır kardeşine hem anne, hem baba, hem de abla olmaya çalışıyordu Pınar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...
Aktuelle LiteraturKızıl alevler sarmıştı etrafımı, sağ tarafımda celladım var iken, sol yanımda bana hayat diyen adam yaşamak için gözlerimin içine bakıyor ve çırpınıyordu. İçim çekiliyor, kalbim kanıyor ve geçmişimin yalnızlığı yine karşımda duruyordu. Bir uçurumun...