61.Bölüm

15.6K 1.1K 117
                                    

İyi okumalar dilerim...

Tuğçe'den anlatım...

Burukluk;

Her insan bir hikayeydi. Hepimizin dünyaya gelişi ile başlayan yorucu bir serüvendi yaşam. Bunun adına çoğu kitapta öykü denilse de yaşamak oldukça zor ve yıpratıcıydı. 

Kimin eseri olduğunu bilememek, terk edilme sebeplerini çözememek ve hangi amaç için kullanıldığını seneler sonra öğrenmek katlanılması zor bir durumdu.

Analık ve babalık duygularının Allah tarafından insanlara bahşedilmiş birer hediye olduğunu düşünsem de bu tezi çürüten gerçekleri dinleyecek olmanın ağırlığı kapladı yüreğimi. Sonuç olarak hiçbir evlat yok olmayı hak etmez.

Bu dünyaya bir zevk uğruna gelen ve soyadı kisvesi altında üretkenliği sürdürmek için kullanılan varlıklardık.

Hoş her anne ve baba böylesine onursuz düşünceye sahip değildi fakat olanların sonlarını görüyor olmakta yürek yangını sebebiydi.

Her evlat yeni bir aşk olmalıydı. Dünyaya gelen her çocuk hazine kadar değerli, kutsal bir emanet kadar önemli olmalıydı. Çünkü Allah tarafından her birimiz insanoğluna emanettik.

Enes başını kaldırıp annemin gözleri içine baktı. "Hazırım Seray Hanım. Benim bilmediğim gerçekleri öğrenmeye şimdi hazırım".

Burada ne kadar oturduğumuzu anımsayamıyorum. Uzun bir süre olduğunu denize doğru inen güneşten anlayabiliyordum.

"Türkay'la yeni evlenmiştik. Yanımızdaki köşk Polatlı ailesine aitti. Aslen Erzurumluydu Sami Polatlı. Toprak zengini derlerdi cemiyette ve çok saygın bir adamdı. Gülizar ile aynı yaşlardaydık hemen hemen. O dönemde Türkay çok ısrar etmişti eve hizmetli alalım diye ama ben kabul etmemiştim. Zaten böyle büyük köşklerin içinde doğmuş uzun sayılabilecek bir zamanda hizmetli görevini üstlenmiştim. Ne bileyim o zamanlar hizmetçilikten gelip koca köşkün hanımı olup bir de yanıma yeni hizmetliler almak gururuma dokundu. Burnu büyümüş dedirtmek istemedim kendime. Neyse Gülizar ile sıkı birer dost olduk. Ben bu şikayetlerimi anlatıyorum o ise çocuk hayallerinden bahsediyordu".

Annem duraksadı. Sanırım en can alıcı noktaya gelmişti fakat bu olaylar nasıl birbirlerine bağlı hala daha beynim algılayamıyordu. Her yeni gün yepyeni bir olayla karşılaşıyorduk. Enes gerilen bedeni ile boğazını temizledi.

"Gülizar Hanımın çocuk hayalleri dediniz ve sustunuz. Lütfen devam edin".

Annem Enes'in bu isteği ile başını usulca salladı.

"Dediğim gibi çocuğu olsun çok istiyordu. Bende her seferinde genç olduklarını zamana bırakması gerektiğini söylüyordum. O dönemde baban ile birlikte doktora gitmişlerdi. Sami Bey çocukken havle rahatsızlığı geçirmiş ve bu da üretkenlik hormonlarına zarar vermiş. Doktor imkansız değil fakat uzun ve yorucu bir yolculuk olacak diye açıklama yapınca Gülizar bunalıma girdi. Hele ki Sami Bey. Çok yıprandılar Enes. Sonralarda annen içine fazlasıyla kapandı. Eskisi gibi görüşemez olduk. Birkaç ay sonra annen geldi sevinçle. Hamile olduğunu söylediğinde dünyalar bizim olmuştu. O kadar çok sevindik ki, kelimeler ile ifade edemem".

Enes "peki doğumdan sonra neler oldu?".

Annem ağırca yutkundu. Gözlerini ormana çevirip uzaklara daldı kısa bir an. Sonra derince nefes çekti içine.

"On beş Haziran günüydü. Hiç unutmuyorum çükü aynı gün bende Hakan'a hamile olduğumu öğrenmiştim. Sami Beyi yalnız evin bahçesinde dört dönerken gördük. Türkay öne atılıp kısa bir konuşma yaptı babanla. Öylesine öfkeliydi ki, elinden akan kanı bile sonradan gördüm. Türkay içeri girmem için uyardı beni. Saatler sonra geldiğinde tek bir şey sordu".

CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin