İyi okumalar dilerim...
Tuğçe'den anlatım...
Hayal kırıklığı;
Şuan hissettiğim tek duyguydu bu. Sanki koca bir balonun içinde, en yüksek zirvede idim. Şeffaf bir yüzeyi vardı ve her şey ayaklarımın altında gibi büyülü aynı zaman da görkemliydi.
Ansızın birinin batırdığı iğne ile patlamıştı balonum ve ben hiç olmayacak gibi çakılmıştım yere.
O gözlerime büyülü gelen her şeyin kana bulanmış olduğunu öğrenmek, görmek ve yaşamak öyle zordu ki, canım yanıyordu.
Sanki vücudumdaki tüm kemikler kırılmış ve nefes almamam için ciğerlerime batmış gibiydi.
Başımı kaldırıp ağaran gökyüzüne baktım. Saatlerdir yoldaydık ve midem inanılmaz derecede bulanıyordu.
Yanımdaki adam beni öylesine sindirmişti ki sesimi çıkartacak gücü kendimde bulamamıştım. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapatarak midemin sakinleşmesini bekledim.
Dilimin ucuna kadar gelen safra ile iki elimi ağzıma kapattım. Araç aniden sağa doğru savrulup durunca zaman kaybetmeden araçtan indim.
Büyük bir haykırışla kusmaya başladığımda ciğerlerimin acısından gözümden yaş akmaya başlamıştı.
Midem boştu, halsizdim ve üşüyordum. Sol tarafımdan yüzüme doğru uzatılan kağıt mendili alıp ağzımı sildim.
Dilimi kavuran o acı tat yine midemi bulandırmıştı ama artık kusacağım bir şey de kalmamıştı. Ayağa kalkıp derin nefesler alıp gözlerimden akan yaşları sildim.
Cihat bey kolumdan tutup beni kendine doğru çekti.
Gergin bir ifade ile yüzümün her yanına baktı. Ardından elini yüzüme koyup "geri dönelim Tuğçe iyi değilsin".
Bir adım geri atıp başımı sağa sola doğru salladım. Boğazımı yüzümü buruşturarak temizledim. Derin bir nefes alıp "bana ispatın, göstereceklerin vardı. Geri dönüşü yok Cihat bey".
Zorlukla konuşmuştum. Cihat bey gergin bir ifade ile yüzüme bakıp değer elinde tuttuğu su şişesini bana uzattı. Yavaşça elimi uzatıp aldım.
Kapağını açıp birkaç yudum içip kendime gelmeye çalıştım. Cihat bey "arabaya bin az kaldı".
Dediğini yapıp tekrar arabadaki yerimi aldığım da o da zaman kaybetmeden yerine geçip arabayı çalıştırdı. Sinirli değildi fakat ara ara bana bakıyor ve gergince önüne dönüyordu.
Gün tamamen ağardığında özel bir kliniğin önünde durmuştuk. Cihat bey "burada göreceğin hayat canını çok yakacak Tuğçe. Ve ben sana her şeyi en başından sakin kalmaya çalışarak anlatacağım".
Derin bir iç çektim. Yanımdaki adama baktığımda hüzün çökmüştü gözlerine. Onun içini yakan o acıyı gerçekten de görüp hissetmiştim.
Bu hikayede bir suçum, her hangi bir günahım yoktu elbet ama hayatın bana oynadığı ilk oyunda değildi.
Bu sefer neler yaşatacağını bilmeden elimi güçsüzce kaldırıp kapı koluna uzattım. Kapıyı açtığımda serin hava bedenimi etkisi altına almıştı.
Sabah ayazı öylesine serindi ki, bedenime bir zehir gibi yayılmış ve tüm tüylerimi ürpertmişti. Hafifçe irkilip titremek için can atan çenemi sıktım.
Her bir adımda kendimi ölümün kıyısına yaklaşıyormuş gibi hissediyordum. Demir kapılardan bahçeye girdiğimizde birkaç hemşirenin bize doğru geldiğini gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...
Ficción GeneralKızıl alevler sarmıştı etrafımı, sağ tarafımda celladım var iken, sol yanımda bana hayat diyen adam yaşamak için gözlerimin içine bakıyor ve çırpınıyordu. İçim çekiliyor, kalbim kanıyor ve geçmişimin yalnızlığı yine karşımda duruyordu. Bir uçurumun...