Bugün, her şeyin değişmesine neden olan o gündü ve ben, bundan habersizdim.
Öğle molasının bitmesine 10 dakika kala yemek yediğim mekândan çıktım. İş yerine doğru ilerlerken elimdeki cüzdanı koymak için çantamı açtım. Gördüğüm şeyle alt dudağımı kemirmeye başladığımda kendimle içten içe pazarlık yapmaya da aynı anda başlamıştım.
Yürürken kitap okumaman gerektiğini biliyorsun deli manyağı; çünkü normal insanlar gibi göz ucuyla okumuyor, tamamen kitabın içine girip bulunduğun ortamdan kopuyorsun. O yüzden bırak şu kitabı ve günü sorunsuz şekilde tamamla.
Kendi iç sesini bile dinlemeyen ben, kitabın en önemli yerinde kaldığımı bahane ederek, çantadan kitabı çıkardım ve okumaya başladım; çünkü o an aklımın kitapta kalacağına gözümün kitapta kalması bana çok daha mantıklı gelmişti.
Yine ben göz ucuyla değil de kitaba dalmış bir şekilde yürüdüğüm için kaçınılmaz bir sonla kocaman, sert bir bedene çarptım. Okuduğum kitap yeri boylarken, elimi acıyan alnıma doğru götürdüm ve çarptığım kişiden özür diledim. Çarptığım kişiden belli bir süre cevap alamayınca alnımdaki elimi bakış açımdan çıkarıp karşı tarafa baktım. Gördüğüm manzara karşısında kahkaha atarken karşımdaki direğe söylenerek işi dalgaya vurdum.
"Şurada kibarca senden özür dilediğim halde, birde trip atıp cevap vermiyorsun ya, cidden insanlığın öldüğünü düşünüyorum."
Kolumdaki saate baktığım sırada direğe söylenmelerim bir son bulmuş, şimdi de kendime söylenmelerim başlamıştı.
"İşe geç kaldın. Yürüyerek kitap okursan işte böyle olur. Bu kaçıncı bir yerlere çarpışın Beyza ama görüyorum ki asla akıllanmıyorsun. İşte bu yüzden sana böylesi el hak."
Söylenmelerim düşen kitabımı yerden alarak son bulurken, hızlı adımlarla iş yerine doğru koşturuyordum. Benim gibi hareketli birisi için koşmak hiçbir sorun teşkil etmiyordu ama temmuzun vicdansız sıcağında koşmak büyük bir sorun oluşturuyordu.
Sonunda nefes nefese şirketten içeriye girdiğim zaman güvenlik görevlisi Sami amcaya gülümsedim.
"Böyle koşturduğuna göre yine kitap okumaya daldın, değil mi Beyza?"
Beyza AKMAN
Sami amcanın sorduğu soruya gülümsememi daha fazla büyüterek "Sadece 2 sayfacık okuyabildim." diye cevap verdim.
Verdiğim cevap sonrası Sami amcanın bakışları alnıma doğru kaydı ve kısa süreli kahkaha atıp "Bu sefer nereye çarptın?" diye sordu.
Elim hafif acıyan alnıma doğru gittiğinde yüzümdeki gülümsemeyi daha fazla büyüterek "Birazcık direğe çarpmış olabilirim ama çok çok azıcık." diye karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...