Kalbimin atışları kulaklarımda çınlıyordu. Evin her yerinde büyük bir telaşla beraber hummalı bir hazırlık vardı. Kaç yabancı yüz gördüğümü sayamadan ilerliyordum . Kafamı döndürdüğüm her taraf haykırıyordu bana, veda zamanı yaklaşıyor diye. Kalabalığın telaşlı sesleri uğultuya dönüştüğünde büyük bir kırılma sesi çarptı kulaklarıma. Arkasından tanıdık bir iki sesin eyvah diye bağıran sesleri eklendi kırılma sesine. Gözlerimi kapayıp, zoraki yutkunmaya çalıştım. Sıkı sıkıya kapattığım gözlerimi açtığımda göreceğim manzarayla karşılaşmaktan fazlaca yorulmuştum. Ruhum, gözlerimi açmamam için hala direnmeye devam ediyordu. Bedenim yaprak gibi titriyor, dizlerim küçük bedenimi kaldıracak gücü kendinde bulamıyordu. Yere çöküp, dizlerimi ellerimle sardım. Kendime telkinler verip, sakinleştirmeye çalıştım.
Şşş sakin ol Beyza, üzerinden 6 yıl geçti ve sen iyileştin.
Söylediğim sözü defalarca tekrarladım.
Bunu beynime hatırlatıp, onu şu an hapsolduğu günden kurtarmam gerekiyordu.Sen iyileştin... Üzerinden 6 yıl geçti... Şimdi sakinleş ve gözlerini hafifçe aç!
Gözlerimi hafif aralayıp, titreyen vücudumu kontrol altına almaya çalıştım. Ellerimi dizlerimin üzerine koyup, bulunduğum yerden kalkarken, ellerimdeki kanın eteğimde bıraktığı izi gördüm. Korku ile ellerimi döndürüp, avuçlarımın içine baktım.
Hala sıcak ve çok kırmızı...
Gözlerim korkuyla büyüdü ve nefesi içime, kasılan hıçkırıkla çektim.
Sadece ellerine bak, başka hiçbir yere asla bakma! Söylediklerimi tekrar et ve gözlerini elinden sakın kaçırma.
Ellerimdeki kan hâlâ soğumuyor, kendini bana sürekli hatırlatıyordu. Titreyen vücudumu kontrol altına alıp, nefesimi düzene sokmam şarttı. Zor çıkan sesimi kalabalığın gürültüsüne yettirmeye çalışıyordum.
"Ne olur yardım edin, ellerimi yıkamam gerekiyor!"
Hiç kimse yardımıma gelmiyordu. Gözlerimi ellerime sabitleyip, hiçbir yere bakmamam gerekiyordu. Bir kez daha cılız sesimle denedim.
"Ne olur yardım edin, ellerimi yıkamam gerekiyor!"
Yanıma doğru koşan ayak sesleri, kulaklarımın içinde uğulduyor, kalbimin atışını daha da hızlandırıyordu.
"Beyza ne oldu? İyi misin? "
"Demir kurtar beni ne olur, ellerimdeki kan çok sıcak, kokusu beni boğuyor."
Gözlerimi kapatıp, ona doğru koştum ve sıkıca sarıldım. Hiçbir yere bakma, hiçbir yere bakma diye içimdeki sesi tekrarladım. Demir korkuyla beni kendinden ayırınca gözlerimi açtım. Ellerimi telaşla kontrol ediyordu. Üzerine bulaştırdığım kanı görünce kendimi ondan geri çektim ve bağırmaya başladım.
"Seninde gömleğin kanlandı işte, hâlâ çok sıcak soğumuyor ve ellerimi yakıyor!"
"Beyza ne kanı? Hiçbir şey yok."
Titreyen ellerimle hem gömleğine bulaşan kanı hem de ellerimi gösteriyordum. Bakışlarım kırılma sesinin geldiği yana kayarken "Oradan bulaştı, işte bak" dedim ve yapmamam gerektiğini bildiğim halde kafamı o yöne çevirdim.
Araba tepetaklak olmuş, bir hurdaya dönüşmüştü . Anne ve babamın bedenleri ise kanlar içinde etrafa savrulmuştu. Uzun tedaviler sonrası yaralarımı sardığım geçmişime doğru, yine ellerimdeki kanla koşuyordum. Çığlıklarım tüm evi inletiyordu. Boğazım yırtılana kadar bağırıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...