Ona doğru biraz daha yaklaştım. Elinde, bileğine dayalı olan cam parçasını görünce kalbimde tarifsiz bir acı hissettim.
"Demir... "
Sesinin tınısından yüreğime akan duygular, ne kadar adi bir adam olup, sevdiğim kadını getirdiğim hali tokat gibi çarpıyordu.
"Efendim ömrüm."
Biraz daha yaşlaştığımda elindeki camı bana uzatıp "Ben kendimi tanıyamıyorum, lütfen şu an beni yalnız bırakma. Yanlış olduğundan emin olduğum seçenek, kulağımdaki fısıltılarla doğru gelmeye başladı ve ben, o fısıltıları susturamıyorum. Rabbime böyle bir sonun hesabını veremem" dedi.
Camı elinden sakince alırken "Seni ömrümün sonuna kadar bırakmayacağım. Beraber doğru olanı bulacağız" dedim. Aldığım camı uzağına attım ve ona sıkıca sarıldım. Titreyen bedeni, akan gözyaşları durmuyordu. O an suyun soğuk olduğunu anladığımda, suyu sıcak ayara çevirdim. Birkaç gün üstüne yine kahrolmuştu. Bedeninin kollarımdan aşağıya kaydığını hissettiğimde, gücünün bittiğini anladım. Onu kucağıma alıp, suyun altına oturdum. Çok uzun bir süre, suyun altında hiç konuşmadan öylece kaldık. Titremesi devam ediyor ama ağlaması durmuştu.
"Hepsi geçecek karıcığım."
Kollarımın arasında küçük bedeni titremeye devam ediyordu. Şu an kulağına ona çok aşık olduğumu fısıldamak istiyordum ama vereceği tepkiden, yalan olduğunu düşünmesinden çok korkuyordum. Duygularımı ona söylemek için doğru bir zaman değildi. Biraz daha bana alışması, onun için kendimi değiştirmeye çalıştığımı görmesi ve onu tanıdıktan sonra ki Demir'in temiz kaldığından emin olması gerekiyordu. Yoksa o, bu aşka inanmayacak ve onu elde etmek istediğim için böyle bir cümle kurduğumu düşünecekti. İşte bu düşünce benim kaldırabileceğim bir düşünce değildi. İlk kez aşık olmuştum ve hissettiğim bu yoğun duyguyu ona söylediğimde sadece bana inanmasına ihtiyacım vardı.
"Buna ben de inanmak istiyorum."
Kollarımdaki bedenini biraz daha kendi bedenime doğru sararken "O halde bana teslim ol. Benimle savaşmayı bırak" diye fısıldadım.
Başını yukarıya kaldırdığında başım ona doğru eğik olduğu için burunlarımız birbirine değdi ve dudaklarımızın arasında azıcık boşluk kaldı. Şu durumda bile, onu isteyen tarafıma içimden bir iki küfür savurup, bertaraf etmeye çalıştım. Hemen yüzünü uzaklaştırarak "Teslim olmak benim karakterime ters Demir" dedi.
Cümlelerimi çok dikkatli seçmem gerektiğini bir kez daha anladım. Onu biraz daha kendime doğru çevirip, yüzünü iki elimle kavradım.
"O zaman sen sadece kocan olduğum gerçeğini kabul et karıcığım. Ben sana teslim olurum."
Dudakları hafif yukarıya kıvrıldı. Gülmemek için direniyordu ama muhteşem gülüşünü sonunda gösterdi. Sağ elini yüzüme doğru götürdüğünde kalp atışlarım yeteri kadar hızlı değilmiş gibi daha da hızlanmaya başladı. Eliyle burnumu tutup, sağa sola doğru hareket ettirirken "Sen benim üzgün halimden faydalanıp, beni kandırmaya mı çalışıyorsun?" diye sordu.
Bu kadın beni, ciddi anlamda delirtiyordu. Şu an kucağımdaydı ama o, küçük çocuk gibi benimle oynuyordu. Aklıma doluşan düşüncelerden kurtulup, elimi onun burnuna doğru götürürken, diğer eliyle elimi tuttu.
"Sen dur beyefendi. Bu restoranda burnumu sıkmanın karşılığıydı. Önce yaptığının karşılığını al."
"Demek öyle. Tamam kabul ediyorum ama sonunda burnumun ucunu öpmek zorundasın; çünkü ben sıktıktan sonra burnunu da öpmüştüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...