"10 dakika içinde, kimseyi evde görmeyeceğim. Evi boşaltın ve ben, haber verene kadar gelmeyin."
Her bir sözü kalbimin daha hızlı çarpmasına neden oluyordu. Merdivenlerden çıkıp, odamıza girdiğimizde kapıyı kapattı ve alnımdan öptü. Dudaklarını alnımdan çekip, alnını alnıma yasladığı sırada fısıltıyla konuşmaya başladı.
"Sana benzeyen çocuklarım olsun istiyorum Haniftam."
Bu cümlenin, öylesine kurulan bir cümle olmadığının farkındaydım. Şimdi tüm benliğimi onun kalbine teslim edecek, kalbimde amayla başlayan hiçbir cümle kalmamış şekilde beni sabırla bekleyen değerli nasibimin olacaktım.
Elimi yanağına götürürken "Ben de sana benzeyen çocuklarım olsun istiyorum hayatım." diye karşılık verdim.
⏳⌛
Banyonun kapısından çıkarken saçımın suyunu havluyla alıyordum. Demir, beni görünce yataktan doğruldu ve "Yanıma gel sevgilim." diyerek beni yanına çağırdı.
Gözlerinin derinliklerinde kendimi görürken ona eşlik eden parıltılar bana mutluluğunu sunuyordu. Nihayetinde beni sabırla bekleyen benliği, vuslatına kavuşmuş olmanın sevincini yaşıyordu.
"Çikolata, karamel saçların neredeyse beline gelmek üzere, sen kuruturken zorlanırsın. Gel de kocan, sana yardım etsin."
Elimden tutup, yatağa oturmam için beni yönlendirdi. Yanına oturduğumda ise havluyu elimden aldı.
"Farkındayım sevgilim, zaten kestirmeyi düşünüyorum."
Havluyla saçlarımın suyunu özenle aldığı sırada gözlerimin içine aşkla bakıyor, kalbim bağımsızlığını ilan etmiş gibi daha hızlı atmaya başlıyordu. Sanırım o, derin bakan kahverengi gözleriyle bile kalbime ektiği ve gün geçtikçe kocaman bir boyuta ulaşan çam ağacının daha fazla büyümesini sağlıyordu. Kemikli parmakları saçlarımın arasında gezinirken nadide bir esere dokunur gibi dokunmakla kalmıyor, bir de onları eline alıp ara ara koklayarak öpüyordu.
"Ben dokunmaya kıyamazken sen, kesmeye nasıl kıyacaksın? Kesinlikle seni anlamıyorum."
Yüreğime akan cümleleri, onun tarafından çok sevildiğim için Rabbime şükrümü sunmama, ardından da çok zor geçen aylardan sonra huzura kavuşmanın sevincini yaşamama neden oluyordu.
Aslında gerçek şuydu ki bir kadın dünya güzeli de olsa sevilmediği, değerinin bilinmediği ellerde solmaya mahkumdu. Ben ise, Demir tarafından çok sevilmiş olsam bile bencilce sevdiği ve tehditle beni bu evliliğe mahkum ettiği için gün geçtikçe elinde solmuştum. Benim için çabalayıp, bambaşka bir adama dönüşmüş olsa bile önümüze çıkan her engelde yine başlangıç noktasına dönmüş, benimle beraber onunda bu zorlu süreci yaşadığına şahit olmuştum. İşte sürekli şahit olduğum bu gerçekle ona çok aşık olsam da ondan gitmem gerektiğinin farkına varmıştım ve o da yüreği kanaya kanaya gitmeme göz yummuştu. İşte gitmeme izin verdiği gün Demir, bencil aşık yanını yok ederek sadece çokça aşık bir adam olarak kalmıştı. Aslında ondan gitme nedenim asla ondan ayrılmak değildi; ilerde karşılaşacağımız herhangi bir zorlukta kendime, bu evliliğe özgür iradem ve onun için atan kalbim eşliğinde her şeyi göğüsleyerek geri geldiğimi hatırlatmak ve karşılaşacağım sınavlarda daha dik durmak için çabalamaktı. Gerçi o kadar ağır sınavlardan geçerek bugünlere gelmiştik ki artık ikimiz konusunda bir sınava tabii tutulmak ve bu sınav karşılığında ise bir şey kanıtlamak isteyeceğim en son şeydi.
Tebessüm ederek muzip yanımla, "Demir sana çok önemli bir bilgi vereceğim ve sen duyduğunda çok şaşıracaksın." deyince merakla "Ne bilgisi vereceksin?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...