Tamda tahmin ettiğim gibi oldu. Arkasını dönüp gözlerini açmadan, hızla yatağa doğru adım atarken, çıplak göğsüme çarptı ve tutunmak için ellerini bedenime getirdi. Gözlerini açtığında yanakları pembeleşmiş, ne yapacağını bilemez haldeydi.
"Bileğin iyileşene kadar sadece benim dokunmam yasak güzel karım ama sen, istediğin gibi kocana dokunabilirsin, tıpkı şimdi olduğu gibi. "
Onu iyice utandıran sözlerimi duyduğunda yüzümdeki bakışını çekip, yüzünü göğsümde sakladı. Sıcaklığı içime ılık ılık akarken, tenim dokunuşlarıyla hayat buluyordu. O, bana göre olması gerektiği yerde yani çıplak göğsümdeydi ama ona göre olması gereken asla bu değildi. Bulunduğu konumu ancak idrak etmiş olmalı ki sessizce çığlık atıp, kendini yatağa attı ve yorganın altında saklandı.
Gülümseyerek onu izlediğim zaman onun utanan hallerinin en büyük eğlence kaynağım olduğunu tekrar düşünüyordum. Hele utandığı zaman yüzünü alan ifadeye eşlik eden şaşkın hareketlerini ölene kadar unutmak istemiyordum.
"Hayatım yorganın altında olduğunu görüyorum, ancak yüzünü göğsüme saklandığın zamanlarda görünmez oluyorsun."
"Demir hani üzerini giyinmiştin, neden beni utandırmak hoşuna gidiyor?"
Yanına gidip, yatağın kenarına oturduktan kısa süre sonra yorganı başından çektim. Saf karım benim yorganın altına girdiği yetmiyormuş gibi hâlâ elleriyle yüzünü kapatmış bir şekilde duruyordu. Ona dokunmamaya özen göstererek, sabahlığın kumaşından tuttum ve dirense de kollarını aşağı doğru çektim.
"Karıcığım artık gözlerini açsan diyorum. Bak kaç aydır evliyiz, bu utanan hallerinin üzerine yavaş yavaş gitmemiz gerekiyor. Yoksa bileğin iyileşmiş olsa dahi sana dokunmama asla izin vermeyeceksin."
Sabahlığın tuttuğum kollarını, hâlâ çekiştirmeye devam ediyordu. Şu an ellerine bile dokunamamak, cezaların en büyüğüydü bana ama akıllanmam için bu şarttı. Ellerimin arasında bilekleri o kadar narin ve küçük kalıyor ki ona zarar verdiğimi bile fark edemiyordum. Bundan sonra öfkeyle gözümü her kapattığımda ondan uzaklaşmam gerektiğini, kendime tekrar tekrar hatırlatıyordum.
"Demir bunlar için erken, hem de çok erken."
"Alt tarafı üstüm çıplak hayatım, denize gittiğinde de erkekleri böyle görmüyor musun?"
İşaret parmağını yanağına götürüp, vurmaya başlarken düşündüğü çok net görünüyordu.
"Aslında doğru söylüyorsun ama ben, onlara da bakmıyorum ki Demir, bakışlarımı kaçırıp gözlerimi haramdan koruyorum. Gerçi biz, denize gittiğimiz zaman kimsenin ulaşamadığı özel koylara gidiyoruz ve böylece hiçbir problem de yaşamıyoruz. Zaten yabancı bir erkeği öyle görmek, benim midemi bile bulandırıyor. Evet ya cidden yabancı bir erkeği o şekilde görmek neden arkadaşlarımın değil de sadece benim midemin bulanmasına sebep oluyor acaba?"
Aramızdaki bu fark beni korkuttuğu kadar onu gözümde çok daha ulaşılmaz bir yere çıkarıyordu ve bu, Beyza'nın öğrettiği gibi şükrümü sunmama neden oluyordu.
Allah'ım Beyza'yı bana nasip ettiğin için sana sonsuz şükürlerimi sunuyorum ve ilk gün ettiğim duamı bıkmadan yineliyorum. Ne olur Beyza da benim, onu çok sevdiğim kadar, beni çok sevsin. Senden sadece onu istiyorum; çünkü onunla beraber tüm güzelliklerin geleceğini de biliyorum.
Bakışlarım tekrar Beyza'nın sevecen yüzünde dolaşırken kalbimdeki bu yoğun duygu göğsümden taşacakmış gibi hissediyordum ve bu hal sözlerime yansıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...