43🍓"DAĞ BAŞI"

7K 427 289
                                    

Evin zilini çaldığımda Demir üzgün sesiyle konuşuyordu.

"Cuma namazından çıktığımızda eve dönmeliydik. Keşke sözüne uyup, işe gitmeseydik. Şu haline bak ayakta zor duruyorsun."

"Demir, ben evde kalınca işe uğradığın yok. Yeter ama çok uzun bir süre oldu. Hem yemekten sonra dinlenince hepsi geçer."

Kapıdan içeriye girerken Esra teyzeye selam verdiğimde Demir, "Esra, sen hemen servise başla, Beyza'nın ilaç saatine az kaldı." dedi ve sonra bana dönüp konuşmasına devam etti.

"Sandalye köşelerinde kaç kere uyuya kaldın? Kesinlikle iş senin sağlığından önemli değil, biraz daha toparlaman gerekiyor karıcığım."

Tebessüm ederek kabanının düğmelerini açıp, üzerinden çıkardım.

"Tamam Demir, sözünü dinleyeceğim. Belki yeni ilaçların yan etkisi de daha az olur. Ona göre bir yol çizeriz."

Gözlerimin içine merhametle bakarken, montumu çıkarıyordu.

"Çok solgun görünüyorsun ve bu, beni çok üzüyor."

Oysa çok daha halsiz ve güçsüz olduğum halde onlar üzülmesin diye elimden geleni yapıp, son gücümle ayakta duruyordum.

Yüzümü gülümseyen bir ifadeye getirip "Çok acıktım Demir, ondan böyleyim." dedim. Demir, söylediğime inanmasa da bir şey demeyip, montları askısına astı ve elimi tutup, gözlerimin içine baktı.

"Tüm yasaklar kalktığına göre, bu gece kollarımdasın karıcığım."

Salona doğru ilerlerken içime kaçan sesimle "Şu yasakları ilaçların bitimine kadar sürdürmeye ne dersin?" diye sordum fakat hiç beklemeden kararlı bir şekilde "Asla!" diyerek kestirip attı. Daha ona cevap veremeden odaya girdiğimizde Dolunay, bana doğru koşup "Sonunda Beyza geldi." diyerek hızla sarıldı. Bedenimden ayırıp dizlerimin üzerine çöktüm ve saçlarını okşamaya başladım.

"Çok özledim seni, bensiz neler yaptın bakalım?"

Dolunay bakışlarını etrafta dolaştırdıktan sonra "Sen yokken, annemi çok ağlatıyorlar Beyza. Ne olur bizi bu evde yalnız bırakma." dedi.

Dolunay'ın sözünü, Derin'in "Kızım yengeni rahat bırak ve hemen yanıma gel." sözü böldü.

Ayağa kalkarken Demir elini uzatıp, kalkmam için yardım etti. Gözlerine minnetle baktıktan sonra Dolunay'ın elini tuttum ve koltuğa gidip oturduk. Ortam çok gergindi, bundan ise en çok Derin ile çocukları etkileniyordu. Beraber aynı sofraya oturulmuyor, bir aradayken de çok bir şey konuşulmuyordu.

"Beyza, onlara söyle annemi ağlatmasınlar. Küçük dayım bile bugün annemi ağlattı."

Herkesten beklerdim ama ablasına bu şekilde davranmasını Yağız'dan asla beklemezdim. Dolunay'ın sözünden sonra hayal kırıklığıyla Yağız'a doğru dönüp baktım.

"Hangi küçük dayın? Yağız böyle bir şey yapmayacağına göre, senin başka dayın mı var Dolunay?"

Yağız, sırtını yasladığı yerden öne doğru eğilerek, dirseklerini dizlerine koydu ve ardından ellerini birbirine bağladı.

"Hiç öyle bakma yenge, benimde sindiremediklerim var. Onca yıldan sonra kollarımı açıp, kimseye sarılacak değilim. Bence bu kadar kaldıkları bile fazla, asıl ben, ağabeyime şaşkınım. Şu ortamda nasıl duruyor anlamış değilim."

Ben Demir'i frenlemek, ailece aldıkları yaraları kapatmak adına uğraş verirken Yağız, kolaylıkla verdiğim uğraşı ağabeyini sinirlendirerek yerle bir ediyordu. Demir, ona doğru dönüp bağırarak "Kendimi bir çok noktada zor tutuyorum Yağız! Sende ayağını denk al. Bu durumdan memnunmuşum gibi konuşup daha fazla sinirimi bozma!" dedi.

HANİFTAM (Dağ Çileğim)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin