"Beyza, hadi in arabadan."
Tuğba'nın sesiyle gözlerimi aralayıp, ona baktığım sırada sırıtarak bana bakıyordu. Neden sırıttığını biliyordum ve bu yüzden Demir Bey'e daha fazla kızıyordum.
"Yalnız bu sadece bugüne özel bir şeydi biliyorsun değil mi?"
Tuğba'nın sorusuna gözlerimi kapatıp, evet anlamında kafamı sallayarak cevap verdim ama bunu yapmamam gerektiğini tekrar açamadığım gözlerimle çok iyi anladım. Çok uykum vardı ve normalde hâlâ uyuyor olduğum 06:50'de işyerimin önündeydim.
Kapının açılma sesine emniyet kilidinin açılma sesi eşlik ederken Tuğba da haklı olarak söyleniyordu.
"İn arabadan, yoksa hiç acımadan atacağım."
Ona cevap verecek bile gücüm yoktu. Sadece sol gözümü açıp ona baktığımda hiç beklemeden beni arabamdan itmeye başladı.
"İn diyorum arabadan, in!"
"İnsan arabadan öyle itilir mi?"
Düşmemek için elimle kapıdan destek alırken, uykulu bedenime zor komut veriyordum. Nihayet arabadan inip Tuğba'ya doğru döndüm.
"Sende benimle işe gel ne olur. Benim sensiz canım çok sıkılır, hatta uyuyup bile kalabilirim. En azından sen yanımda olduğunda beni uyandırırsın. N'olur gel, beni yalnız bırakma."
Tuğba emniyet kemerini açtı. Bana baktığında gülümseyerek açık olan kapıya doğru eğildi.
"Kusura bakma Beyza'cığım, benim işbaşı yapmama daha bir buçuk saat var. Sekiz buçukta görüşmek üzere."
Cevap vermeye fırsat bulamadan açık olan kapıyı kapattı ve korna çalıp arabamla eve doğru yol aldı. Arkasından biraz baktıktan sonra ayakta uyur şekilde işyerine doğru ilerledim. Sami amcanın attığı kahkaha sesiyle beraber bakışlarımı ona çevirdim ama beynim resmen uyuyordu ve kendimi bir türlü toparlayamıyordum.
"Resmen ayakta uyuyorsun Beyza. Niye bu saatte buradasın?"
Çantamdan zorla çıkardığım kartı girişte bulunan kart okutma yerine basıyordum ama asla geçiş kapısı açılmıyordu.
"Sami amca benim çalışma saatlerim değişti, artık yedi de işbaşı yapacağım."
"Neden?"
"Gıcık bir adam yüzünden."
Arkamda duyduğum araba sesiyle beraber Sami amcanın bakışları arkama doğru kaydı, sonra tekrar bana bakarak "Yeni patron yüzünden mi?" diye sordu.
Kapı bir türlü açılmıyordu ve ben biraz daha burada durursam ayakta uyuyup, yere düşecektim. Sami amca halimi anlamış olmalı ki elimden kartı aldı ve kendisi kartımı okutarak kapıyı açtı.
"Evet onun yüzünden. En iyisi ben önden gideyim de aynı asansöre binerek gençliğimden çalmayayım."
Açılan kapıdan girip asansöre doğru ilerledim. Allah'tan asansörden temizlik personeli iniyorduda asansörün kapısı açık bir şekilde bekliyordu.
"Kolay gelsin."
"Teşekkür ederiz."
Gülümsemek için zorla komut verdiğim dudaklarım eski haline dönerken, yarı açık gözlerimle asansörün 5. kat düğmesine bastım. Demir Bey'in de asansöre doğru geldiğini görünce kapının kapanma tuşuna basarak onun yetişmesini engelledim. Sonuçta aynı asansöre binmek zorunda değildim, hele onun sinirli yüzüne maruz kalmak zorunda hiç hiç değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...