"Beyza!"
"Beyza sakın kaçayım deme!"
Kükremişti, gerçekten bildiğin kükremişti ve bu sesi arkama bile bakmadan kaçmama neden oluyordu. Bir şekilde yine ortadan kaybolmam ve ondan kesinlikle uzak durmam gerekiyordu çünkü şu an ki öfkesinden gerçekten çok korkuyordum. Korkunun yanında, kalbimi hüzün sarmaya başlasa da bu duyguya asla teslim olmayacak, ne olursa olsun buradan kaçacaktım.
Hemen arabama doğru koşmaya başladım. Şu an ayağımda hiç olmaması gereken topuklu ayakkabılarım olduğu için çok kızgın olsam da bir anda gelişen planıma sadık kaldım. Sonunda arabaya binmeme bir kaç metre kalmıştı. Bir anda tanımadığım siyah giyimli, koca cüsseli bir adam önümü kesti. Başta ne olduğunu anlamadığım için etrafından geçmeyi denedim ama tekrar önüme doğru geldi. Sinirli bir ses tonunda öfkemi soludum.
"Beyefendi önümden çekilir misiniz! "
"Çekilemem hanımefendi. Gitmenize izin veremem, benimle geliyorsunuz."
İki adım geri atarak, olanları anlamaya çalıştım. Demir buraya yalnız gelmişti. Bu adam o zaman kimdi?
"Siz kim oluyorsunuz da benim gideceğim yere karışıyorsunuz? Çekilin önümden hemen!"
Sinirli sesim adamın pekte umurunda görünmüyordu. Üzerime doğru yürümeye başladığında geri geri bir iki adım attım ve hemen arkamı dönüp, uzaklaşmaya çalıştım.
Hayır bu şaka olmalıydı. Arkamda bıraktığım adamın, ikizi gibi görünen adam karşımda duruyordu. Aynı cüsseye sahip, o da baştan aşağı siyah giyimliydi.
"Beyza hanım, zorluk çıkarmayın bizimle geliyorsunuz. Demir Bey'in talimatı var. "
Gerçekten zorluk çıkarmayın dedikleri için zorluk çıkarmayacağımı mı sanıyordu bunlar. Sağ tarafıma doğru gitmeye çalışınca tekrar önümü kestiler. Kaşlarımı çatıp, öfkemi yüzlerine haykırırken, sinirime yenik düştüğümü hissediyordum.
"Hadi bakalım, bana dokunmayı bir deneyin! Size yemin ederim, bunun acısını sizden çıkarırım. Şimdi önümden çabuk çekilin!"
Adamlar birbirlerine bakıp, ne yapmaları gerektiğini kararlaştırmaya çalışıyordu. Kararlıydım eğer herhangi bir temasta bulunurlarsa, bunun acısını başta Demir'den, sonra da bunlardan çıkaracaktım. Demir, Kenan'ın bile bana dokunmasına izin vermediyse, bu adamların dokunmasına asla izin vermezdi. Adamların etrafından dolanıp, arabanın kilidini açtım ve çantamı yerleştirdim. Şimdi daha kararlı görünüp, şoför koltuğunun kapısındaki adamı, oradan uzaklaştırmam gerekiyordu.
"Çekil önümden!"
Elini bana doğru uzatırken "Gitmenize asla izin veremeyiz" dedi. Bir adım geriye giderek "Sizin bana dokunmaya çalıştığınızı Demir Bey bilse, benden önce elinizi o kırar! Bunu biliyorsunuz değil mi?" diye bağırdım ama adam yine üzerime doğru kararlı bir şekilde geliyordu. Ta ki yerimden sıçramamı sağlayan, o öfkeli sesi duyana kadar.
"Eğer karıma dokunursan, senin tüm parmaklarını teker teker kırarım!"
"Ama efendim..."
Demir yanıma doğru gelirken alev saçan gözlerle adama bakıyor, adımları ise yeri deliyordu. Yumruk yaparak sıktığı elinin üzerindeki dövme bile gerilmişti. Dişlerini sıkarak "Size asla dokunmamanız gerektiğini söylemiştim. Benim olana kimse dokunamaz. Şimdi defolun!" diye sert sesiyle bağırdı. Adamlar özürlerini tekrar tekrar yineleyip gittiler.
Öfkeli ama bir o kadar da endişeli sesiyle, gözlerimin içine bakarak konuştu.
"Sana dokunmadılar değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...