" Demir dur! "
Demir adamın kolundan tutup, arkaya doğru ittiğinde gözlerindeki alev, beni bile yakıyordu.
"Seni öldürmeden, defol git buradan!"
Adam, Demir'e doğru sert bir şekilde bakarken, ellerini yumruk ederek yaklaşıyordu.
"Onu aylarca arayıp, şimdi bulmuşken senden izin mi alacağım?"
Adamın pervasız cümlesine noktayı, Demir'in yumrukları koydu. Yumruklarını ard arda çenesine doğru indirerek vuruyordu ve o, asla duracağa benzemiyordu.
"Benim karım lan o, benim! Seni öldürürüm!"
Öldürecekti! Dineceğe benzemeyen öfkesiyle onu öldürecek, ömrünün kalanını heba edecekti. Yumruklarını hızla adamın yüzüne indirmeye devam ederken, eline ve gömleğine bulaşan kanlar korkudan daha fazla titrememe neden oluyordu.
"Demir!"
"Benim karımı o günden beri unutamıyorsun demek! Şimdi hafızanı silene kadar seni geberteceğim!"
Sinirle attığı sert yumrukların çıkardığı sesten, beni duymuyordu bile. Yanına gidip onu durdurmaya çalıştım ama öfkeli gözü kesinlikle beni görmüyordu. Elime bulaşan kanı görünce yutkundum. İstemiyordum! Tekrar o güne dönmek, tekrar o günde kaybolmak istemiyordum ama zaman, mekan, sesler, kişiler her şey bir anda değişmeye başlıyor, ben yine de o güne dönmemek için direniyordum. Derman kalmayan dizlerimle yere çökerken tek yaptığım kanlanmış ellerime bakmaktı.
Bu kan, anne ve babana ait değil Beyza. Uzun sürse de sen iyileştin artık.
Kafamı olumlu anlamda sallıyordum ama nefes alışverişlerimi düzene sokup kendimi bir türlü toparlayamıyordum. Ellerimdeki kan hâlâ çok sıcaktı ve beni yakmaya devam ediyordu. Nefesi içime kasılan hıçkırıkla çektiğimde kaybolmuş sesimi bulmaya çalışıyordum.
"Çok kan var! Çok kan var!"
Sürekli tekrarladığım cümleyi Demir'in bana ulaşmak için çabaladığı endişeli sesi bölüyordu.
"Gözlerimin içine bak. Şimdi ellerini yıkayacağız ve hiçbir şey kalmayacak, sakın korkma. "
Odaklan Beyza, sadece Demir'in gözlerine odaklan. Beynin yine sana oyun oynuyor ve gerçekle geçmişi karıştırmaya başlıyorsun. Kendi kendime tekrarladığım cümleyi Demir'den istediğim yardımla sonlandırıyordum.
"Demir, lütfen yardım et. Ellerimdeki kanın sıcaklığı canımı yakıyor!"
Demir, masadan bir tane kumaş mendil alıp, kanlı eline doladı ve beni kucağına alarak, ellerimi yıkamaya götürdü. Beni kucağından indirdiğinde titriyor, hâlâ avuçlarımın içindeki kana bakıyordum.
"Söz veriyorum, şimdi her şey düzelecek."
Önce kendi ellerini yıkayıp, beni yanına aldı. Ellerimi uzun süre soğuk su ve sıvı sabunla yıkadı. Genzimi yakan kan kokusunun geçtiğini hissettiğim an Demir konuşmaya başladı.
"Bak ellerin tertemiz oldu, artık hiçbir leke yok" deyip, bana koklattı. Ellerimin sağına soluna bakarak kontrol ettiğimde, onun dediği gibi hiçbir lekenin kalmadığını gördüm.
"Evet şimdi tertemizler. "
O manzarayı görmeden, tutsak olduğum zaman diliminden kurtulup, bugüne dönmek, bana iyi gelmişti. Yoksa bu kadar kolay toparlayamaz, yine o günde acıyla kaybolurdum. Demir toparladığımı anlamış olacak ki elimi kavrayıp hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledi. Önümüze çıkan görevliye kullandığı ses tonu herkesi yok etmek istiyor gibi öfkeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...