Bedenimi sert zemin yerine sıcaklık, dudaklarımı ise alev alev yakan bir yangın kaplamıştı. Gözlerimi korkuyla açarken ellerimden destek alıp, kafamı geriye doğru kaldırmaya çalıştım. Dudaklarımı yangının kaynağından çekerken, beni alev alev yakanın onun dudakları olduğunu anladım.
"Demir!"
Korkuyla ellerimden biraz daha destek almak isterken, ellerim göğsünden yana doğru kaydı ve yüzüm yine aynı yere düştü. Dudakları sonum olacak gibi beni alev alev yakıyordu. Bu sefer işimi şansa bırakamaz, tekrar ellerimin kayma riskini göze alamazdım. Kendimi kenara doğru yuvarladım. Bu seferde yatakla, onun arasında sıkışıp kalmıştım. Yüzümü utançla koluna doğru sakladım..
"Demir senin ne işin var burada? Ben, yorganı yatağın diğer tarafına sermiştim!"
Kolunu yüzümden çekip, bana doğru döndü ve başının altına destek verdi. Sırtım yatağa dönük, yüzüm ise göğsüne değiyordu. Eliyle başımı iyice göğsüne doğru yasladı.
"Buraya saklanabilirsin, yüzünü görmüyorum merak etme."
Eğlenerek söylediği cümleyi "Demir!" hitabıyla sonlandırıyordum.
"Tamam tamam kızma. Banyodan çıktığımda uyuya kalmıştın. Seni izlemeden uyuyamadığımı daha önce söylemiştim. Ben de yorganı senin tarafına çekip izlerken uyuya kalmışım. Üzerimde hissettiğim ağırlıkla bir baktım, dudaklarıma gömülmüş şekilde öpüyordun, ben de utanma diye ses çıkarmadım ama sen baya arsız çıkıp bir öpücükle yetinmediğini gösterdin ve bir daha öpmeye başladın."
Utancımdan ölüyordum ama o, işi eğlenceye döküp, keyif alıyordu. Elimle bir iki kez vururken, utançla konuşmaya başladım.
"Demir, seni öldürmek istiyorum. Bir de benimle eğleniyor musun? Senin bu tarafa geçtiğini bilmiyordum."
"İyi ki geçmişim."
Yine midem kasılmaya başlayıp, Demir'e doğru kıvrılmaya başladım ama öyle araya sıkışmıştım ki sadece kasıldıkça kafam göğsüne hızla çarpıyordu.
"Demir midem bulanıyor kalk, banyoya gitmem gerekiyor."
Hiç o taraflı olmuyor, kaçmak için bahane uydurduğumu düşünüyordu. Ondan destek alıp kalkmak için elimi koluna doğru götürdüğümde beni sürekli engelliyordu.
"Demir, çık önümden kusacağım. "
"Benden kaçmana gerek yok karıcığım."
Bir utanç daha yaşamamak için direniyordum ama mide kasılmalarım buna izin vermiyordu.
"Demir kusu... " cümlemi daha bitiremeden kusmaya başladım. Bir günde bir insan, ne kadar rezil olabiliyorsa, o kadar rezil oldum. Zaten kusmak benim için işkenceyken, birde bu eklenince deli gibi ağlamaya başladım. Hem ağlıyor, hem de kasılmalarımın geçmesini bekliyordum.
"Şiştt sakin ol, birazdan hepsi geçecek."
Eliyle sırtımı sıvazlarken, sakin sesiyle beni teselli etmeye çalışıyordu. İkimizinde üstü başı batmıştı. Hem ağlayıp, hem de kirlenen tülbentimi başımdan çıkarıp atarken, bu pislikten nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Bu ruh halindeyken Demir'in yanında, öyle durmaktan hiç rahatsızlık duymadım. Şu an düşündüğüm tek şey, burayı nasıl eski haline döndüreceğimdi.
"Bu pislikten nasıl kurtulacağız. Seni de batırdım. Şimdi ne yapacağım ben?"
Küçük çocuk gibi neye, nereden başlayacağımı bilmiyordum. Demir'in tişörtü, benim üstüm başım, yerdeki yorgan batmıştı. Diğerleri tamamda yorganı nasıl temizleyecektim. Altından kalkamayacağımı anladıkça daha beter ağlıyordum; çünkü gördükçe daha fazla midem bulanıyor, bu görüntüye katlanamıyordum. Demir beni ayağa kaldırıp, yere kadar olan sabahlığımı çıkardı ve kenara attı. Onu hâlâ eşim olarak görmediğim için pijamayla uyumuyor, üzerine ya kimono ya da uzun sabahlık geçirip uyuyordum. İki elinin baş parmağıyla gözyaşlarımı sildikten sonra sakince konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANİFTAM (Dağ Çileğim)
Teen Fiction"Seni öldürürüm Demir! Öldürürüm!" "Tabii ki öldürürsün ama sen beni öldürmek yerine, ailene umut olacaksın ve benimle evleneceksin. " Mideme kramplar giriyor, bildiğin kıvranıyordum. Nefesimi yettiremediğim için bir elimle kapıdan destek alırken...