17🍓"MERHAMET"

7.8K 404 139
                                    

"Hayır! Hayır uyanmak istemiyorum!"

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken, ben o rüyadan uyanmak istemiyordum. Çaresizlik duygusuyla göz kapaklarımı açıp, odaklanmakta güçlük çeksemde hastane odasında olduğumu ve başımda Demirle beraber çok sayıda doktor olduğunu gördüm. Artan kalp atışlarımla gözlerimi sıkıca yumup, ailemin yanına gitmeye çabaladım ama bir türlü başaramadım. Başaramadıkça yatakta kafamı sağa sola sallıyor, avazım çıktığı kadar bağırıyordum.

"Uyumak istiyorum, burada olmak istemiyorum!"

Gözlerim kapalı şekilde, sürekli aynı cümleyi kuruyordum. Titreyen sıcak bir el gözyaşlarımı silip, kulağıma zor çıkan sesiyle "Sen uyursan yaşamak için hiçbir nedenim kalmaz. Ne olur artık uyan. Sensiz nefes almak ölüm gibi geliyor" diye fısıldıyordu.

Tekrarladığım cümleyi bıraktım ve gözlerimi açtım. O çok kötü görünüyordu. Gözlerinin altı morarmış, yüzü solmuş ve yapılı vücudu çökmüştü. Sadece kendine gelince kör ve sağır olan merhametim, bir gün kesinlikle sonum olacaktı.

Yine iflah olmaz kalbim, onun için üzülüyordu. Elimi solan yüzüne götürüp, yanağına koydum.

"Sana ne oldu Demir?"

Elini elimin üstüne koyup, gözlerini kapattı ve bir damla yaşı yanağındaki elime sızdı.

"Demir üzülme sadece uyuyacağım. Kalbimde ruhum da uyumak istiyor. Orası çok güzeldi. Burada çok korkuyorum..."

Göz kapaklarım ağırlaşıyor, bilincimde yine kaymalar oluyordu. Yanağındaki elimi orada daha fazla tutamadım. Gözlerimi kapattım ama Demir uyumama izin vermiyordu. Elleriyle yüzümü tutup, alnını alnıma dayadı. Gözlerinden akan yaşlar, yüzümü ıslatıyordu.

"Nefes alamıyorum, yalvarırım uyuma. Gözlerini açmana ihtiyacım var Beyza, ne olur birazcık daha dayan."

Sesi yüreğime akıyordu. Bilincimi toplayıp, gözlerimi zorla açmaya çalışıyordum ama bu beni çok zorluyordu.

"Gözlerime bak Beyza, sadece biraz daha gözlerime bak. Kahvelerine hasret kaldım. Lütfen biraz daha dayan."

Açılıp kapanan göz kapaklarıma direnip, gözlerinin içine bakıyordum. Gözlerinin içi dipsiz kuyu gibiydi ve beni kendine çekip, hapsediyordu.

Gözlerimi açık tutmayı sağladıktan sonraki süreç, fazlasıyla sıkıcıydı. Bir cihazdan çıkarıp, diğer cihaza sokuyorlardı. Kaç tüp kan aldıklarını sayamadan, bir doktor kontrolden çıkıyorsa, diğer doktor giriyordu.

"Demir beni eve götür, ne olur artık nefes alamıyorum."

"Biraz daha sabret güzel karım. Ne olduğunu tam olarak öğrenmemiz gerekiyor."

Elini elime götürdüğünde başparmağıyla morarmaya yüz tutmuş damarımı okşayıp, hüzünlü gözleriyle bakıyordu. Hastane kokusu boğazımı yaktıkça ruhumun daha fazla boğulduğunu hissettim.

"Demir şimdi imdat diye bağıracağım artık. Koca iki gün geçti. Bak eve götürmezsen, bir daha uyuyacağım. Hangisini istiyorsun sen seç? "

Cümlem Demir'in elimde olan elinin yanağıma çıkmasını sağlarken, pes etmiş gibi konuşmasını da sağlıyordu.

"Tamam. Sakın bana, bir daha uyumaktan bahsetme. Doktorlarla konuşacağım. "

Yatağa beni yatırırken, çok dikkatli davranıyordu. Doktorların söylediği her şeyi de tekrar edip duruyordu.

HANİFTAM (Dağ Çileğim)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin