🎶 Batuhan Korel - Aşkın En Güzel Hali
"Yok istemiyor kalbim, istemiyor fikrim
Başkasıyla gülmek...
Yok zaten beceremem sensiz direnemem.
Çok zor böyle sevmek."🖤
İKİ HAFTA SONRA
Yüzüme vuran rahatsız edici sıcaklıkla başımı refleks olarak sağ tarağa doğru çevirdim. Gözlerimi bir süre daha kapalı tutmaya devam ettikten sonra yerimde huzursuzca kıpırdanmak istedim ancak sağ omzumdaki ağırlık yüzünden kıpırdamak pek de kolay olmamıştı.
Gözlerimi ağırca açıp gözlerimi önce boş arabanın içinde gezdirdim. Ardından kafası omzumda benim aksime hala derin bir uykuda olduğu her halinden belli olan Emir'e baktım.
Ufak kıpırtım onu rahatsız etmiş olacak ki düşmek üzere olan kafasını yeniden omzuna sabitleyip yüzünüde daha net görebileceğim bir konuma geldi. Uykuda bile çatık olan kaşlarını görmemle istemsizce kıkırdadım. Sol elimi kaşlarına koyup nazikçe gevşemesini sağladım da aynı zamanda da saçlarının arasına ufak bir öpücük kondurmayı da ihmal etmemiştim.Gözlerim yeniden boş arabanın içinde ve etrafında dolaştı. Batu ve Uğur'un da burada olması gerekmiyor muydu, nereye kaybolmuşlardı? Ayrıca saat kaçtı? Biz şu an neredeydik? Hemen yanımda olan telefonumu parmaklarımın arasına aldım.
11.04 yazısını görmemle bu sefer kaşları çatılan ben olmuştum. Sabah 8'de Sakarya'ya gitmek için yola çıkmıştık ve asla 3 saatlik bir yol değildi. Şimdiye kadar çoktan gelmiş olmalıydık. Gelen birkaç bildirime üstünkörü gez gezdirdikten sonra acil bir şey olmadığını görüp arama kısmına girdim ve en son aramalarda en tepede olan Batu'nun ismine tıklayıp kulağıma götürdüm.
Birkaç çalış sonrasında hiç gecikmeden telefonu açmıştı."Alo?"
"Batu nerdesiniz?" Oldukça sessiz olmaya özen göstermiş ve göz ucuyla Emir'e bakarak konuşmuştum.
"Kahvaltılık bir şeyler alıyoruz, sizin uyanmanızı beklerken karnımız kazındı. Fısır fısır konuştuğuna göre Emir hala uyanmadı galiba. Bir saattir uyuyorsunuz amına koyayım. Dürt, öp bir şekilde uyandır artık şu sevgilini, yeter bu kadar uyku." Benim aksime gayet hararetli ve yüksek çıkan sesiyle telefonun sesini hızla kısmıştım.
"Siz gelin uyandırırım, biraz daha uyusun."
"Bizi beklersen senin kadar nazik uyandırmayız, sen ver kararını işte. Neyse simit yersin dimi?"
"Hı hı." Emir'in yeniden kıpırdayan başıyla gözlerim tekrar ona kaydı.
"Oldu, hadi kapattım ben." Telefonu kulağımdan indirim yanıma bıraktıktan sonra elimi Emir'in çenesine koyarak yüzünü net görebilceğim bir şekilde kendime doğru çevirdim.
"Emir." Hiçbir kıpırdanma olmayınca yeniledim.
"Emir. Hadi uyan." Aynı zamanda da omzumu hafifçe sallayarak uyanmasına yardımcı olmaya çalıştığımda önce huysuz bir mırıldanma döküldü dudaklarından ardından tek gözü neler olduğunu anlamak ister gibi hafifçe aralandı. Ve devamında gözlerini tamamen açıp başını da omuzumdan kaldırarak bir süre öylece kaldıktan sonra eliyle yüzünü sıvazlayıp bir şey hatırlamış olacak ki hızla bana döndü."Yiğit? Geldik mi onun yanına?" Oldukça uykulu çıkan sesiyle hafifçe gülümsedim.
"Galiba, bende tam anlamadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...