Bazen insanlar güzeldir.
Görünüşleriyle değil.
Söyledikleriyle değil.
Olduklarıyla.Markus Zusak
🖤
2011
Soğuk hava ve soğuk bir ortam her şey sop soğuk.
"Bir şeyden de memnun ol be adam! Onca işimin gücümün arasında kıyafetlerini ütülediğime şükretmiyorsunda üzerinde kalan ufacık ize mi laf ediyorsun?""Ahu bağırma çocukların yanında, ne dedim ben şimdi sana?" Gözlerim masanın örtüsünü yumruklarının içine almış sıkan ikizime kaydı. Korkuyordu, çok korkuyordu.
"Tamam Metin, susuyorum ama bu konu burda kapanmadı haberin olsun! Eninde sonunda öğreteceğim sana bir şeylerden memnun olmayı!" Tuttuğum nefesimi babamın bize dönen bakışlarıyla dışarı verdim.
"Doğu, Batı siz bir odanıza gidin bakalım. Hadi." Elimdeki kaşığı masaya yavaşça bırakıp Batı'nın elini tuttum ve onu sürükleyerek odamıza doğru yürümeye başladım. Mutfağın kapısı bizim çıkmamızla sertçe kapanırken annem ve babamın aramızdaki duvarın yalnızca birkaç santim olduğunu unutup birbirlerine bağırmaya başladıklarını duyduğumda onlarla ilgilenmeyi bırakıp dişleri titrediği için birbirine çarpan kardeşime döndüm.
"Doğu, ışığı aç." Kafamla hızla onu onaylayıp önce odamızın ışığını açtım ve daha sonrada kapısını kapatıp sesleri biraz daha bastırmaya çalıştım.
"Korkma Batı, bir şey olmayacak." Dedim ama bunu derken bile belki de Batı'dan daha çok korkuyordum ki kendimi kontrol edemeyerek bir anda hıçkırarak ağlamaya başladım. Benim ağladığımı gören Batı anında o küçük korkak bedenini bir asker gibi düzeltip titremesini durdurduğunda yaptığı bu hareket komiğime gittiği için ağlamalarımın arasına küçük bir kahkaha sıkıştırdım.
"Ağlama Doğu, bak ben korkmuyorum. Seni korurum ben." Hafif tombiş bedenini banimkine bastırarak sıkıca sarıldığında kardeşime karşılık vererek ağlamalarımı düzene sokmaya çalıştım ve bir süre öyle kaldık.
"Kes artık şunu Ahu! Çocukların yanında yerli yersiz konulardan kavga çıkarıp durma, yalnızken söyle ne söyleyeceksen!"
"Asıl sen her şeyden bahane edip durmayı kes! Uğraşıyorum senin için görmüyor musun?!" Bir camın kırılma sesi. Annemin çığlıkları...
"Babam kesin annemin yeni aldığı yeşil çerçeveyi kırdı annemde o yüzden cırladı." Batı gülerek cümlesini bitirdiğinde bana sarılmayı bırakıp yatağa oturdu.
"Çok çirkindi bence, iyi ki kırdı babam."
"Evet çirkindi." Birbirimize gülerek bakmayı sürdürdükten sonra Batı gülüşümü göstererek konuşmaya devam etti.
"Annem on bir yaşındaki çocuklar hiç ağlamaz hep böyle güler demişti."
"Ama biz on bir yaşında değiliz ki Batı."
"Altı ben," işaret parmağıyla kendini gösterdiktem sonra devam etti
"altı da sen" bana dönen işaret parmağını fazla üzerimde tutmadan parmaklarıyla bir şeyler sayarak elini 'oooo' der gibi salladı."Biz on bir yaşından büyüğüz bile, on iki yaşındayız." Söylediği şeyle ağlamam tamamen dururken yanaklarımdan süzülen son damla gözyaşımı silip gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...