🎶Ajda Pekkan - Sana Neler Edeceğim
🖤
2009
"Bak bak Batu Emir şarkıyı sevdi galiba, dans ediyor!" Kendileri gibi ufacık kuzenlerini mutlu etmeye çalışan iki kardeş hedeflerine ulaşmış olmanın verdiği mutlulukla birbirlerine çak yaparken Emir gözlerini kapatmış şarkının ritminde sallanıyordu. Daha dün gece babası tarafında kırılmış baş parmağı küçük avucunun içindeydi, daha beş yaşında olmasına rağmen acısını o kadar güzel saklıyordu ki kendisinden başka kimse acı hissettiğini bilmiyordu. Kendi de yalnızca parmağının acıdığını biliyor ve daha öncekiler gibi birkaç gün sonra geçip gideceğini düşünüyordu, ne bilsin küçücük çocuk kırığın ne olduğunu...
"Seveceğim, gezeceğim, görürsün sana neler edeceğim."
"Uğur! Emir ağlıyor!" Emir ağlıyor doğru ama parmağı acıdığı için değil, beş yaşındaki küçücük ruhu şarkıyı söyleyen kişinin kendisine nazik davranan ilk yetişkin olduğunu düşündüğü için ağlıyordu. Ona bağırmayan, hatta ona güzel şeyler söyleyen ilk yetişkinin yalnızca bir radyo sesi olduğundan habersiz gözlerini sımsıkı yummuş duyduğu o güzelim sesin silüetini hayal etmeye çalışıyordu kafasında.
"Bir yerine bin cezayla hakkından geleceğim senin."
Küçücük aklı babasından duyduğu bu sözlerin böyle yumuşacık bir sesten duymanın iyi olduğunu düşünüyordu çünkü daha iyisini görmemişti ki hiç.
Kuzenleri Uğur ve Batu koşarak kuzenleri Emir'e sarılıp onun ağlamaması için bir şeyler söylerken küçük Emir'in gözleri anında açıldı. Beş yıllık hayatı boyunca belki de babasından ve babasının adamları dışında gördüğü tek insanlar ona yine bir ilki yaşatıyor ve sarılıyordu. Küçük Emir ilk defa birilerine sarılıyor ve bu kuzenlerinin amacının tam tersi olmasını sağlıyordu, yalnızca gözyaşlarının yanaklarına süzülmesinden ibaret olan ağlaması yerini hıçkırıklara bırakmıştı. Oysaki babası bu halini görse neler neler yapardı ona, Emir'in sesini çıkarması yasaktı ki evde birde tüm evi inletecek kadar sesli ağlıyordu şimdi.
Ah, babası duymasa iyi olurdu...
"Noluyor burada!?" Ve duymuştu, acilen susması lazımdı Emir'in ama yapamıyordu. Küçücük ruhunu kontrol edemiyordu ne yapsın, mutlu olmanın kötü bir şey olmadığını hiç öğretmemişlerdi ki ona.
"Amca biz hiçbir şey yapmadık gerçekten, dans ediyordu birden ağlamaya başladı. Biz ağlamasın diye sarıldık ama daha çok ağladı." Batu sarılmayı bırakıp amcasına açıklama yapmak için uğraşırken Uğur kaldığı yerden kuzenine sarılmaya devam etti. Sanki bırakırsa daha çok ağlayacakmış gibi hissediyordu ve doğruydu da.
"Ne olmuş Kemal? Neden bağırıyorsun çocuklara?" İkizlerin babası, Emir'in adını dahi bilmediği amcası kaşları çatık bir şekilde odaya girdiğinde Kemal abisini umursamadan oğlunun yanına gidip Uğur'dan ayırdı ve bu yaptığı yetmiyormuş gibi Uğur'a adete haykırdı.
"Kapat şu müziği!" Kadir kardeşinin bu tavrına karşılık üzerine doğru yürüdüğünde Kemal Emir'e avazı çıktığı kadar bağırarak susmasını söylüyordu. Sadece susmasını söylese yine iyiydi,
"Sus artık aptal çocuk! Senin sesini duymaya tahammülüm yok anlasana, sus artık!" Kadir kardeşinin bu haline hayal kırıklığıyla karışık bir sinirle beklemeden karşı çıkıp Kemal'i kapıya doğru ittirdi.
"Çık odadan Kemal!" Tabi dik başlı kardeşinin abisini dinlemek gibi bir niyeti yoktu ancak kendi çocuğuna olan nefretinden dolayı daha fazla yüzünü bile görmek istemediği için onu susturmayı keyifle abisine bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...