🎶Suzan Hacıgarip - Kül
"Üzülmek vardı sonunda
her şeyin, bir üzülüp, bir susmak vardı. Birde gece vardı sabahı
olmayan. Ve sen vardın hiç gelmeyen."🖤
Sınıfa girdiğimden beri kulaklığımın teki kulağımda Enes ve Akın'ın boş muhabbetlerini dinliyordum. Biz okula genelde hep erken gelirdik ve ders başlayana kadar sohbet ederdik. Dersin başlamasına daha beş dakikaya yakın bir süre vardı.
Emir'in sınıfa girdiğini görünce yayıldığım sırada doğrulup gözlerimi üzerine diktim ancak o bir kere olsun bana bakmadan çantasını sırasına bıraktı ve geldiği gibi sınıftan çıktı. Bir süre kapıya öylece bakakaldıktan sonra saçlarımı elimden geldiğince düzelttim ve masanın üzerindeki telefonumu elime aldım.
"Ben tuvalete gideceğim." Diyerek ayaklandım ve bizimkilerden uzaklaşarak sınıftan çıktım. Gözlerim etrafta Emir'i aramaya başladığında koridorda göremeyip cama doğru yöneldim ve dışarıya göz gezdirdim. Bahçede Uğur ve Batu'nun yanına doğru yürümeye başladığını gördüğümde ise ellerimi göğsümde birleştirerek onu izlemeye başladım.İkizlerin aralarında konuştukları konu Batu'nun kahkahalarla gülmesine sebep olurken Emir'de yüzüne çarpık bir gülüş yerleştirmiş bir şekilde birbirine el kol hareketleri yapan ikizler izliyordu. O da konuya dahil olarak izlemeyi bırakıp bir şeyler söylediğinde ise Uğur Emir'in kafasındaki kapşonluyu tek hamlede indirip sarı saçlarını özgürlüklerine kavuşturdu ve parmaklarını saçlarına geçirerek karıştırdı. O soğuk yabani çocuğun bu deli dolu ikilinin yanında bambaşka biri oluşu ona dair içimde oluşan hayranlığı fazlasıyla artırmış ve aynı zamanda da kafamda yeni sorular oluşmasına sebep olmuştu.
Acaba benim yanımda da böyle gerçekten kendi gibi davranabilecek miydi? O güzel gülüşünü bana karşı da tüm doğallığıyla sunabilecek miydi hiç tereddüt etmeden?
Kaç dakikadır burda durmuş soluksuz bir şekilde onu izliyordum bilmiyorum ama çalan zil daldığım hülyalardan çıkmamı sağlamıştı. Emir'lerde çalan zille girişe doğru yöneldiklerinde ikizlerle yolu alt katta ayrılacağı için merdivenlere yöneldim. Bu gün 12'lere yaklaşan sınavlarından dolayı bilgilendirme olacağı için en alt kattaki konferans solonunda toplanacaklardı.
Merdivenlere adımı daha yeni atan Emir'i görmüş olmamın verdiği mutlulukla ona ayak uydurarak yanında yürümeye başladım.
"Günaydın." Kısa süreli sessizliğin ardından cevap gelmeyeceğini anladığım için daha fazla beklemeden konuşmaya devam ettim.
"Ben düşündüm ki, eğer bana numaranı verirsen ben sana daha kolay yürürüm. O yüzden sen bana numaranı ver." Gözleri hafifçe bana kaydığında aynı zamanda da ceplerindeki ellerini serbest bırakarak yüzünü sıvazladı."Ama sen bana hiç yardımcı olmuyorsun." Birkaç adım daha attıktan sonra adımlarını hızla durdurup yönünü tamamen bana çevirdi ve boylarımızı eşitlemek için merdivenlerde bir adım aşağı indi. Yaptığı bu hareket oldukça içten bir şekilde gözlerimi devirdim.
"Bak Doğu sandığın gibi beni tanıdıkça benden daha çok hoşlanmayacaksın. Beni tanıdıkça nefret edeceksin benden, hep böyle oldu. Beni tanımak isteyen herkes sonunda hayal kırıklığıyla koşarak uzaklaştı benden. Şimdi sana benden nefret etmen için yardım edemem, benden bunu bekleme. Hatta sen bende hiçbir şey bekleme." Gözlerindeki geçmişine dair kırgınlık yüreğimde koca bir boşluk oluşturmuştu. Konuşmadan, gıkımı çıkarmadan baktım dolmaya hazır ama dolmamak için savaş veren gözlerine. Ama tek bir hareketlilik olmadı, tek bir göz yaşı süzülmedi yanaklarından. Yutkundu sadece ve başını iki yana sallayarak yeniden hareketlendi ve birkaç metre ilerdeki sınıfa doğru ilerledi, ardından çok geçmeden kadrajımdan çıkarak sınıfa girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...