🎶Ferman Akgül - İstemem Söz Sevmeni
"İlelebet aşk bu bendeki,
kör olası yaktı içimi.
Ara sıra uğra kalbime,
oyunun içinde tut beni.
İstemem söz sevmeni."🖤
3 HAFTA ÖNCE
Hülya Hocanın hevesli bakışları yeni çocuğun üzerinde dolaşırken gözlerimi devirerek arkama yaslandım ve İnci'nin kulağına doğru fısıldadım.
"Sınıfımız yeterince normalmiş gibi birde filozofumuz oldu, ne harika!"
"Emir, yalnızlığı nasıl tanımlarsın peki?" Tamam bu ders fazlasıyla sıkıcı olmaya başlamıştı. Elimi yanağıma koyup önümde oturan biricik arkadaşım Enes'in ensesine üfleyerek önümde kıvranışını keyifle izledim. Tabi o sırada yeni gözde öğrencimiz konuşmaya başlamıştı bile.
"Yalnızlığın tanımlanabileceğini düşündüren ne size? Tabi eğer sözlükteki anlamını sormuyorsanız."
"Hayır, hayır dersimiz felsefe edebiyat değil. Hislerini söyle lütfen."
"Bana hissettirdiği en kuvvetli şey..." ufak bir iç çekiş sesi ve kısa bir sessizliğin ardından devam etti "yalnızlığın daha yalnız olmak için bir başlangıç olduğu. Bir kere o suya girdiyseniz, kurtuluşu yoktur." Emir'in bu tuhaf cümlesi kaşlarımı çatmama neden olurken yüzümde anlamsız bir gülüşle Enes'e eziyet etmeyi bırakıp doğruldum ve bakışlarımı yeni çocuğa çevirdim.
'Yalnızlık daha yalnız olmak için bir başlangıç.'
Kabul ediyorum cümle fazlasıyla ilgi çekici ve anlamlı ancak komik olan bu sözleri 11. sınıfa giden ve yalnızca 17 yaşında bir çocuğun söylüyor olması.
"Devamında söyleyeceklerini çok merak ediyorum doğrusu."
"Evet, bende." Farkında olmadan dudaklarımdan çıkan sözlerle tüm sınıfın gözleri anlık bana dönerken bir iki kişininde kahkaha attığını duydum. Ve ardından normalde sesine aşık olduğum ama şu an zevkime ara vermek zorunda bırakan zil sesi duyulunca üzerimdeki gözler dağılıp sınıf ayaklanmaya başladı.
"Pekala, haftaya bu etkileyici sözlerinin devamını duymak için sabırsızlanıyorum. Sonunda sorularıma gerçekten cevap veren bir öğrencimin olması beni gerçekten mutlu etti. Sınıfa bir kez daha hoş geldin Emir." Hoca sınıftan çıkmış olmasına rağmen ben yeni çocuğa bakmaya devam ediyordım. Tam ayaklanıp sınıftan çıkmak üzereyken yerimden kalkıp arkasından yürüdüğümde bana aldırmadan kendi halinde yoluna devam etti. Bunun üzerine,
"Sanırım haftaya kadar bekleyemeyeceğim, söyleyeceklerini duymak için sabırsızlanıyorum." Hafif alaylı bir gülümsemeyle söylediğim sözlerle yerde olan gözleri kısa bir süreliğine bana kaydı ve yukardan yukardan baktı. Yukardan diyorum çünkü 1.72 kıza en az 10 santim yukardan bakan bir çocuktan bahsediyoruz burada.
Derdim ona gıcıklık yapmak ya da rahatsız etmek değildi sadece sınıfa geldiğinden beri insanlara gösterdiği kırıcı tavırlarını yüzüne vurmak istiyordum. Kendini beğenmiş halleri beni gerçekten sinir ediyordu."Benimle dalga geçmek yerine o aptal arkadaşının ensesine üflemeye devam etmeni öneririm, bu konunun çocukların anlayabileceği bir konu olduğunu düşünmüyorum." İşte tam olarak bundan bahsediyordum. O aptal arkadaşın derken? Enes'i tanımıyordu bile.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...