Ben senin;
sevgilin,
eşin,
baban,
ağabeyin,
arkadaşınım.
Biri bitse biri kalır.
Seni hiç bırakmayacağım.Cemal Süreyya
🖤
"Sen gülünce bizim için, hep gülümse için için. Hayata renk verenlerden, bizi güzel sevenlerden bizim için önemlisin." Kulaklığın bana sunduğu harika şarkıyı mırıldana mırıldana yürümeyi sürdürürken aynı zamanda da güzergahımı değiştirmeden şarkının melodisine göre dans ediyordum.
"Gözlerinde kaybolmuşum, zamana durmuş mest olmuşum. Zaten başım dönüyor, seni fazla kaçırmışım, dudağından çok içmişim."
İnci'yle eve geldiğimizde ona Emir'e dair hissettiğim her şeyi anlatarak fikrini almıştım. Bir süre bana Batı meselesinden dolayı trip atsada konu onun sevdiği ve dikkatini çeken bir içeriğe sahip olduğu için fazla dayanamamış ve hemen fikir vermeye başlamıştı. Emir hakkında bildiğim her şeyi tabi ki de anlatmamıştım çünkü bu onun özeliydi.
Bir gün Batı bizi ziyarete geldiği zaman aynamın kenarında asılı olan İnci'yle resmimizi görmüştü ve uzun uzun bakmıştı. Yorum yapmamıştı ama beğenmişti içten içe emindim. O günden sonra sürekli onlara birbirlerini anlatmaya başlamıştım ama ikisinde de keçi inadı olduğu için her seferinde dalga geçtiğimi düşünmüşlerdi. Hadi yine benim aptal kardeşim İnci'nin nasıl göründüğünü biliyordu, ama İnci ilk ona Batı'dan bahsettiğim andan itibaren şiddetle reddetmişti fotoğrafına bakmayı. Aslında fotoğrafını göstermek benim için çocuk oyuncağıydı ancak kendi isteğiyle, benim hiçbir baskım olmadan baksın istiyordum. Her fotoğrafını göstermeye niyetlendiğimde haber veriyordum belki en sonunda bıkıp 'iyi be göster' der diye. Batı hakkında güzel şeyler söylüyordum ama tutturmuş gidiyordu ben istemem diye.
Kafenin önüne çoktan gelmiş bu sefer saklanmaya gerek duymadan Emir'i beklemeye başlamıştım. Saat 8'e tam şu an daha yeni geldiği için rahattım ve yaslandığım duvardan doğrulup olduğum yerde sallanarak ellerimi ritme göre oynatmaya başladım.
"Lay lay lay lay lalalla lay. Parti sen gülünce başlasın." Şarkı son bulduğunda gözlerimi gökyüzüne çevirerek uzunca baktım. Derin nefeslerimin arasında kafenin kapısının açılma sesini duymamla hızla o tarafa bakarak yüzüme geniş bir gülümseme yerleştirdim. Benim varlığımdan habersiz her gün yaptığı gibi dudağına sigarasını yerleştirmekle ilgilendiğinde zıplaya zıplaya yanına doğru ilerledim.
"Merhaba yabani yakışıklım!" Gözleri yakmış olduğu sigarasından yavaşça bana kaydığında çok fazla bende bekletmeden elinde olan çakmağına yöneltti ve pantolonunun arka cebine attı.
"Bana da merhaba." Dedim tatlı bir ses tonuyla ancak hiçbir mimiğini oynatmadan boşta olan elini cebine koyup yürümeye başladığında moralimi bozmadan yanında yürümeye başladım."Nasılsın görüşmeyeli? Yaklaşık 5 saattir." Ses çıkarmadan omuz silmekle yetinince fazla üzerinde durmadan yavaşça gökyüzüne doğru verdiği sigara dumanını izledim.
"Ne zamandır sigara içiyorsun?"
"Uzun zamandır." Cevap vereceğini beklemediğim için sesini duymuş olmam içimde koca bir mutluluk oluşturdu.
"Aşk hakkında çok fazla şey okuyan bir arkadaşım her fırsatta birbirimizi tanımaya çalışmamız gerektiğini söyledi. O yüzden şimdi birbirimizi tanıyacağız." Söylediklerim yüzünde benim anlayamadığım bir sırıtış oluştururken sigarasından bir nefes daha çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...