🎶Çağan Şengül - Mücevher
"Kokunla doldu sayfalar,
adın gelince aklıma.
Aşk neydi,
hiç bilmezdim.
Yüzünden tanıdım seni,
bir hayatın ortasında seni buldum
ve dedim ki;
sonunda..."🖤
"Seninki çok daha önce aymıştı değil mi?" Başımla sorusunu onaylayıp düşünür gibi elimi çeneme koydum.
"Dördü çeyrek geçe aralandı gözlerim, iki dakika boyunca tavanı izledim. Sonra kalkıp mutfağa gittim ve bir bardak su içtim. Biraz mutfakta oturduktan sonra üzerimi değiştirip evden çıktım. Yol boyunca sırf uykum açılsın diye hareketli şarkılar dinledim ama işe yaramadı. Benim günüm seni gördüğümde aydı Emir, ve şu an en aydınlık olduğu konumda. Uzun bir sürede aydınlık kalmaya niyetli." Emir gözlerini benden kaçırmadan sessiz kalarak bakmaya devam ettiğinde iç çektim. Sonra o da iç çekti ve ben biraz daha gülümsedim. Gözlerini benden kaçırarak ayağa kalktı, odadan çıkarak bu odanın tam karşısındaki lavabo olduğunu tahmin ettiğim odaya girip kapıyı arkasından kapattığında bende yavaşça ayaklandım.
Telefonun yerde oluşu bana sabah duyduğum patırtı seslerini hatırlattı.
Muhtemelen daha güneş doğmadan kapısına dayanan kişiye küfürler savurdu. Telefonunu eline aldı ve saate baktı, bir küfür daha çıktı dudaklarından. Hala uykunun elinde olduğu bedeni tutamadı telefonu ve yere düşürdü. Ayağa kalktı ve yavaş adımlarla uykunun verdiği sersemlikle sendeleyerek çıktı odadan.Gözlerimde onun çıkışını canlandırarak bende çıktım odadan. Karanlıkta pek dikkat etmediğim kare şeklindeki hole baktım uzunca. Çok büyük bir ev değildi, kare bir hole bağlı dört tane kapı görüyordum. Az önce çıktığım odanın dışında kapısı kapalı bir oda vardı. Az önce Emir'in girdiği oda ve kapısı sonuna kadar açık kahverengi eskimiş dolapları olan bir mutfak. Gözlerim vestiyerin önünde ters bir şekilde yerde duran çerçeveyi gördüğünde yürümeye devam ettim. Uykudan yeni uyandığı hatta uyumaya devam ettiğinden ayakta durmak için vestiyere tutunmuş ve o sırada çerçeveyi yere düşürmüş olmalıydı. Dizlerimin üzerine çökerek çerçeveyi parmaklarımın arasına aldım ve içinde ne olduğuna bakmak için önünü çevirdim. Boştu, beyaz yanlarında çeşitli figürler olan plastik çerçeve boştu.
O sırada Emir'in olduğu odanın kapısı açılınca ayaklandım birden ve Emir'e döndüm. Çerçeveyi ona doğru çevirerek gösterdim ve ekledim.
"Çerçevenin içinde neden bir fotoğraf yok?" Emir'in gözleri çerçeveyle gözlerim arasında gidip geldikten sonra omuz silkti ve arkasını dönerek mutfağa girdi. Masanın üzerinde duran pet şişeyi dikleyerek yarıya indirdikten sonra hala ona baktığımı fark etmiş gibi bana çevirdi gözlerini.
"Benim bir çerçeveye koyup, her gün bakmak isteyeceğim önemli insanlarla çekilmiş önemli fotoğraflarım yok çünkü." İşte böyle cevap verdi soruma. Bir şey diyemedim, bakmaya devam ettim sadece her baktığımda içimde bir yerlerin çiçek açmasını sağlayan yüzüne. Ama o benim tüm dikkatime karşılık umursamazca omuz silkip konuşmaya devam etti.
"Ayrıca ben almadım o çerçeveyi, burayı eşyalı tuttum. Geldiğimde içi boştu ve boş kalamaya devam ediyor." Keşke en başta böyle söyleseydi diye geçirdim içimden. Ama sonra kızdım kendime, her şeyini bilmek istediğim kişi bana kendi hakkında içimi burkan bir bilgi verdiğinde keşke söylemeseydi diye düşünmek saçmalığın, aptallığın en ağlasıydı. İyi ki de söylemişti, inşallah da söylemeye devam ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...