Küçük bir çocuğun yokuş aşağı
koşuşu gibi seni sevmek.
Biraz heyecan,
biraz da düşecekmiş korkusu...-Cemal Süreyya
🖤
Gözlerim kağıdın üzerinde bir süre kaldıktan sonra aldığım derin nefesle beraber başımı kaldırdım. Özenle katladığım kağıdı aynı özenle diğer iki kağıdın yanı olan yerine yerleştirdim.
"Nasıl hissediyorsun Emir?" Dikkatle baktığım yüzünde gördüğüm durgunluk içimde yersiz bir huzursuzluk oluştururken Emir başını hafifçe bana çevirerek kapattığı gözlerini araladı.
"Hayal kırıklığı gibi hissediyorum. Bana güvenen bir insanı hayal kırıklığına uğratmışım gibi." Gözlerime sabitlediği dolmuş gözlerindeki yaş her an kendini tutmayı bırakıp yanaklarından süzülebilirdi. Bir şey söylemekten çok onu dinleyerek yanında olduğumu belli etmek istiyordum çünkü hayatında zaten bir çok tavsiye konuşması dinlemişti ama onun ihtiyacı olan bu değildi. Belki de onun ihtiyacı olan tek şey dinlenmek ve anlanmaktı.
"Emir abi hiç gitmeyecek sanmıştım yazmış Doğu, ben bunu hak etmiyorum. Bırak bunu hak etmeyi ben bu sorumluluğu nasıl kaldırabileceğimi bile bilmiyorum." Omzumu duvara yasladım ve dikkatini hiç bozmamaya özen göstererek dinlemeyi sürdürdüm.
"Hayatım boyunca hep sorumluluk sahibi biri oldum, sorumluluklarımın farkında olarak elimden geldiğince altında kalkmaya çalıştım. Hep tek başımaydım, ne insanlar benden bir şeyler bekledi ne de ben insanlardan. Ben, ben bununla nasıl başa çıkacağımı hiç bilmiyorum Doğu." Zaten dolu olan gözleri iyice bulanıklaşırken derin bir nefes alıp elimi elinin üzerine koyarak sıkıca tuttum.
Hayatla nasıl başa çıkacağını çok iyi bilen bir insanın insanlara karşı nasıl davranacağını bilemiyor oluşunun tek sebebi ailesiydi. Olmayan ailesi ve daha önce hiç öğretilmeyen aile sevgisi..."Ben insanlar nasıl memnun edilir, nasıl korunur, nasıl sevilir bilmiyorum."
Birleşmiş ellerimize sabitlediği gözlerinde durmaktan yorulan gözyaşları ağır ağır yanaklarından süzülürken içimde bir şeylerin yolunda gitmediğini hissettim. Sanki kalbim kanımı pompalamak yerine çekiyor, aldığım nefes ciğerlerimi rahatlatmak yerine zehirliyordu. Emir'in üzülmesi, ağlaması hatta yanımda ağlamamak için kendini tutuyor oluşu bedenimin dengesini alt üst ediyordu. Böyle güzel ruhlu bir insanın bu kadar küçük yaşta kimsenin yaşamaması gereken şeyler yaşamış olması zaten kabul edilemez derecede üzücüyken bir de bunları Emir'in yaşamış ve yaşıyor oluşu kalbimi parçalıyordu."Bence çok iyi biliyorsun," avuçlarımın içindeki elini nazikçe okşayarak konuşmaya devam ettim.
"Seni gerçekten tanıyan herkes sana hayran kalıyor Emir." Cümlem biter bitmez hızla bana dönen gözleri hafifçe dışarıya pörtlemişti. Sanki 'yapma Doğu Allah aşkına' der gibi uzunca yüzüme baktığında hafifçe sırıtarak sağ elimi elinin üzerinden çektim ve yanaklarının üzerinde gezdirerek ağır ağır süzülen yaşları sildim.
"Geçmişindeki insanlar gerçek seni görmek istememiş ve hayatlarının en büyük hatasını yapmışlar. Bu senin kötü ya da yetersiz biri olmandan kaynaklı değil, bu o insanların kötü ve bu dünyada yaşamaya oldukça yetersiz akılları olmalarından kaynaklı." Emir'in bakışları yine gökyüzüne çıktığında aldığı derin nefesle de ciğerlerini doldurdu.
"Hem Yiğit'e baksana, nasıl etkilemişsin onu. Resmen idolüsün." Son kelimemin ardından kısık bir gülümseme sesi çıkardığında ellerimizde olan gözlerimi yüzüne çıkardım."İdol olabilecek en son kişiyi seçmiş." Kaşlarım havalanmış bir şekilde şaşkınca alt portresinden uzunca baktım. Nasıl bir insan kendine bu kadar haksızlık edebilirdi? Nasıl ailesinin bütün başarısızlıklarını kendine yükleyebilirdi? Suçlusu olmadığı her suçu üstüne alabilirdi? Birileri onu sevmek istemedi diye sevilmeyi, saygı duymadı diye saygı duyulmayı, değer vermedi diye değer verilmeyi hak etmediğini düşünebilirdi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
Chick-LitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...