🎶Hazar Delen - Kalbimin Sayfaları
"Yavaş yavaş kaçtım kendimden,
her şeyden.
Anılarım dert oldu
incitti derinden.
Gecelerim soğuk ve bomboş
bir ben...
Yalnızlık iç çektirir hep
derinden."🖤
"Doğu beni duymuyor musun?" Emir'in sesi yüzümde oluşan anlamsız sırıtışın hızla silinmesine neden olurken kitabı da bir çırpıda kapatıp valizin içine bırakıverdim.
"Hayır, duymadım. Ne oldu?" Çattığı kaşlarıyla beraber bir süre ne yaptığımı inceledikten sonra boğazını temizleyip mutfağı gösterdi.
"Su ister misin diye sormuştum."
"Hayır, sağ ol." Hala heyecanlı bir şekilde kitapları valizin boşluklarına sıkıştırmaya devam ettiğimde bu saçma sapan halime bir anlam verememiş olucak ki saniyelerce hiç kıpırdamadan beni izledi ardından arkasını dönüp mutfağa doğru ilerlediğinde derin bir nefes alıp kaldığım yerden sırıtmaya devam ettim.
Kitaplarla olan seviyeli ilişkim son kitabıda valize sıkıştırmakla bittikten sonra valizi koridora çıkartıp ellerimi belime koydum. Emir'in de işi bitmiş olacak ki valizi sürükleyerek benim koyduğum valizin yanına koydu.
"Bitti mi, bütün eşyaların bu kadar mı?" Sorumu başıyla onaylamakla yetindiğinde bende başımı salladım.
"O zaman ben artık gideyim." Bir şey söylemeden gözlerime baktıktan sonra askılığa uzanıp montumu uzatınca vakit kaybetmeden giyinmeye başladım. Ben giyinirken o da kendi ceketini sırtına geçirdiğinde dudağımı ısırarak yüzümdeki sırıtışı bastırmaya çalışıyordum. Ayakkabılarımızı da giyip evden çıktığımızda ikimizde hiç konuşmadan yürümeye devam ettik bir süre. Sessizlikten faydalanıp yerdeki çakıl taşını tekmeleyerek Emir'in ayaklarının dibine attığımda önce adımlarını durdurup bakışlarını bana çevirdi ardından o da taşı tekmeleyerek ileriye doğru attığında gülümseyerek birkaç adımda yanına vardığım taşı yeniden tekmeledim.
"Emir?" İlerdeki taşta olan gözlerini taştan ayırmadan dudaklarından bir "Hı?" Mırıltısı döküldüğünde aramızdaki mesafeyi kısaltarak yanına yaklaştım.
"Kötü hissettiğin zamanlarda moralini düzeltmek için neler yaparsın?" Sorumla birlikte taşa bakmaya bırakıp bana döndü. Bir süre bakmayı sürdürdükten sonra omuzlarını silkip çoktan önüne geldiğimiz taşı ileriye doğru ittirdi.
"Hiçbir şey."
"Hiçbir şey mi?" Şaşkınca ona bakakaldığımda şaşkınlığımı biraz daha arttırarak başını beni onaylamak için salladı. Taşı itelemeye o kadar odaklanmıştı ki üzerinde dolaşan şaşkın bakışlarımın farkında bile değildi.
"Bu soruyu sorduğuna göre senin yaptığın bir şeyler var. Anlat bakalım." Başımı sağa sola sallayarak kendime gelmeye çalıştıktan sonra derin bir nefes aldım.
"Ben," gerçekten utanmıştım. Eminim söylediğim an kahkahalarla gülerdi.
"Sen?" Bakışları bana döndüğünde dudağında da ufak bir sırıtış oluştu.
"Ben dolabımın içine girerim," duraksayıp yüz ifadesine baktım. Dalga geçer bir ifadesi yoktu, hatta gayet ilgili bir şekilde devam etmemi bekliyor gibiydi.
"Ve Batı'nın sesini dinlerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
أدب نسائيBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...