🎶Deeperise - Bildiğim Gibi
"İzin vermedin ki seveyim seni
bildiğim gibi.
Sonra aklıma geliyor beni nasıl terslediğin, sana nasıl yetmediği
yaptığım hiçbir şeyin."🖤
Az önce dudaklarımın arasından bir çırpıda çıkarıverdiğim cümle Emir'in çatık kaşlarının ağır ağır normale dönmesini sağlarken derin bir iç çekiş sesi yükseldi. Ardından çantasının iplerinde olan ellerini serbest bırakıp sağ elini nazikçe yanağıma değdirdi. Dokunuşu o kadar hafifti ki sanki incitmekten korktuğu bir sanat eseriymişim gibi hissettiriyordu bana kendimi.
Diğer elini de havaya kaldırıp alnımın üzerine düşen saçlarımı nazikçe kulağımın arkasına iliştirdi. Ardından mimiksiz yüzüne dünyanın en güzel sırıtışı olduğunu hiç tereddüt etmedem iddia edebileceğim bir sırıtış yerleştirip çenemden destek alarak başımı hafifçe yukarı kaldırdı. Şu an bulunduğumuz durum nefesim yeniden kesilmesine sebep olurken tıpkı dokunuşları gibi nazik sesi duyuldu.
"Nefes al Doğu," Sol elini serbest bırakarak sağ elinin tersiyle yanağımın hemen kenarındaki saçlarımı okşadı.
"nefes almaya ihtiyacın var. Tıpkı benim sana ihtiyacım olduğu gibi." Aniden diken diken olan tüylerimle beraber tutuğum nefesimi yavaşça dışarı verdim. Duyduklarımın doğruluğunu tartan beynim kafayı bozuk plak gibi o sihirli cümleleri tekrarlayıp dururken kalbimin Emir'in dokunduğu tenimde attığını hissettim. Sonunda başarabilmiştim, Emir'in bana ihtiyacı olmasını sağlayabilmiştim. Ona kendimi sevdirebilmiştim.Ben tek kelime edemeden yüzüne bakmaya devam ettiğimde o benim bu aptal halimle birazcık daha sırıtışını genişletti. Resmen utanmış olmam hoşuna gitmişti.
Yanağımdaki eli ağırca tenimden uzaklaştığında aralık dudaklarını birbirine bastırarak birkaç adım geri çekildi."Nerde benim o kendinden emin takıntılım? Sesi soluğu çıkmıyor." Benimle dalga geçer gibi neşeli bir ses tonuyla konuştuğunda gözlerimi sıkıca kapatıp derin bir nefes aldım.
Takıntılım mı demişti o? Sonuna iyelik eki mi eklemişti bir de?
Daha bu ani itirafının etkisinden çıkamamışken birde üzerine tuz biber olmuştu bu kelime.
İçimden beşe kadar ağır ağır sayıp yeniden derin bir nefes aldım ve daha sakin olduğuma emin olduktan sonra yavaşça göz kapaklarımı aralayarak yalnızca birkaç santim önümde gülümseyerek bana bakan Emir'e odaklandım.
"Galiba kazanıyorum."
"Neyi?"
"Seni." Başını iki yana sallayarak geri geri adımlamaya başladı.
"Hayır Doğu Güngör, asıl kazanan benim." Ardından önüne dönüp yürümeye devam ettiğinde ben bir süre daha sokağın ortasında öylece donakalmış bir şekilde onu izlemeye devam ettim. Heyecanlanmadan edemiyordum işte, ne söylese adete başım dönüyordu.
"Hadi! Bekleme orda!" Arkasına bakmadan yüksek sesle konuştuğunda başımı sağa sola sallayarak hızlıca toparlandım ve arkasından koşarak ona yetiştim. Gülümsememek için dişlediğim dudağımla beraber adımlarımız Emir'in eski evinin olduğu sokağa yöneldiğinde bir şey söylemeden onu takip etmeyi sürdürdüm. Bu duvara doğru yürüme sahnesi bana bir yerlerden oldukça tanıdık gelirken Emir bir an tereddüt etmeden kulübenin üzerine çıkıp duvarın üzerine çıktı. Benimde çıkmam için elini uzattığında dudağımı dişlemeyi bırakıp elini kavradım ve büyük adımımı kulübenin üzerine atarak onun gibi duvarın üzerine çıktım. Ellerimizi birbirinden ayırdığında gecikmeden kendini aşağı bıraktı ve hiçbir tekleme yaşamadan yere indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...