🎶Yaşlı Amca - Kal Ki
"Kal ki adete senin olsun tüm odalar.
Kal ki bir daha senin olsun tüm şarkılar.
Dağ bile yanar öyle kalır kül kadar.
Sev ki yana yana değişelim dağlar kadar."🖤
Gözümü kırpmam gerekiyor ama istemiyorum. Şu an gözümü kırpıp bir anlık bile olsa Emir'den gözlerimi çekmek istemiyorum. Ben Emir'in benden çekinmesini istemiyorum, beni üzdüğünü düşünmesini ve anlattıklarından pişman olmasını. Üzgünümdüm doğru ama benim üzüntüm Emir'in bana bunları anlatmış olması değildi, üzücü olan tüm bu olanları bizzat onun yaşamış olmasıydı. Benim üzüntüm onu bu kadar hafife almış olmamdı, birde ben kendi çocukluğumun iyi geçmediğini düşünürdüm. Onun çocukluğunun yanında benimki bir cennetten farksızdı halbuki.
"Ama benim yüzümden ağlıyorsun." Gözlerini benden kaçırarak ayaklarına bakmaya başladığında bu anı fırsat bilerek artık yanmaya başlayan gözlerimi bir iki defa kırpıştırıp rahatlattım.
"Beni sen ağlatmıyorsun, sana olan hislerim ağlatıyor." Hafifçe titreyerek çıkan sesim Emir'e ulaştığında önce kaşları çatıldı ardından başını hızla kaldırıp yeniden yüzüme baktı.
"Bana acıyor musun?" Yüzündeki sertliğe nazaran titrek çıkan sesi tüylerimi bir anda diken diken ederken yutkundum. Sahiden böyle mi düşünmüştü yani, ona acıdığımı?
"Hayır," derin bir nefes aldım ve ellerimi yere koyarak kendimi biraz daha Emir'e yaklaştırdım. Dizlerime çektiğim bacaklarımı bağdaş kurarak biraz daha rahat bir pozisyona getirdiğimde Emir yalnızca aynı yüz ifadesiyle yüzüme bakmaya devam etti.
"ben seni seviyorum." Bunca konuşmanın ardından oldukça neşeli çıkan sesim Emir'in yüz ifadesinin bir anda donuklaşmasına sebep oldu. Hiçbir şey yapmadı, bir şey söylemedi. Ne o çatık kaşlarını düzeltti ne de biraz daha çattı. Ortamda oluşan sessizliğin arka fonunda yalnızca aynı anda aldığımız nefes sesleri yankılanıyordu.Saniyeler sonra çatık kaşları yavaşça düzeldi, sırtını ve başını duvara yaslayarak dimdik bana bakmaya devam etti. Ne tuhaf bir şeydi hislerini itiraf etmek, itiraf ettiğim kişi biliyor olsa dahi. Bu sefer heyecanlanmamıştım, dudaklarım sanki hep bu iki kelimeyi söylemek istiyormuş, kulaklarım söylediğimi duymak istiyormuş ve gözlerimde sanki bunları söylerken Emir'e bakmayı bekliyormuş gibi mutluydu. Evet çok ciddiyim tüm vücudum bu iki kelimeyle beraber kafayı yememi sağlayacak derecede mutluydu.
"Peki kardeşin, onunla nasıl tanıştın?" Anlatmaya devam etmemesinden o kadar çok korkuyordum ki. Ki eğer devam etmezse ağladığım için kendimden nefret ederdim.
"Mektupla." Titrek dudaklarımın kenarı Emir'in güzelim sesiyle hafifçe yukarı kıvrıldı. Anlatacaktı, şu ana kadar anlattıklarından pişman değildi.
"Beni yetimhaneye götürmek için kapıda görevliler bekliyordu, ben aceleyle eşyalarımı toplayıp evden çıktım. Koşa koşa kaçtım resmen evden, sonunda o berbat evden ve babamdan kurtulmuştum. Her ne kadar başkalarının hayatını mahvetsemde bir şekilde kendi hayatımı kurtarmıştım. En azından ilk etapta düşündüklerim bunlardı ta ki yetimhaneye gidip eşyalarımı dolaba yerleştirmeye başlayana kadar." Gözlerime mühürlediği gözlerini hızlıca kırpıştırıp yüzüme göz gezdirdi. Kontrol edermiş gibi yüzümün her ayrıntısını inceleyip yeniden gözlerime çıkardı bakışlarını.
"Valizimden bir mektup çıktı. İlk başta sevindim, ikizlerden sandım sonra açıp okumadan yalnızca göz gezdirdiğimde ikizlerin yazısıyla asla alakası olmadığını gördüm. Sonra en başta yazan sevgili oğlum yazısını görmemle tüm vücudum kaskatı oldu. Okumak istemedim önce avucumun içinde buruşturup etrafıma baktım. Sekiz kişilik bir oda, bir kişi odanın sonunda ders çalışıyor, birkaç kişi kağıttan yaptıkları kartlarla oyun oynuyor ve hemen yanımdaki yatakta benden daha büyük bir çocuk ailesine mektup yazıyor. Üstelik ailesi var mı yok mu bilmiyor bile, yazdığı mektupları yalnızca yazıp dolabında biriktiyor. Bunu neden yaptığını sorduğumda bana, 'ben içimi rahatlatıyorum. Onlar beni aramasa da ben onları hayallerimde arıyorum. Olurda bir gün beni bulmak ister ve bulurlarsa benim onlar için bu zamana kadar uğraştığımı bilmelerini istiyorum' dedi. Olmayan ailesine mektup yazarak içini rahatlatan insanlar varken çevremde bencillik yaptığımı düşündüm. Belki de beni ilk defa gerçekten sevmiştir, mektuba güzel şeyler yazmıştır diye düşündüm. Ama tabi ki yanıldım, on yaşında ismi Yiğit olan bir kardeşim olduğunu ve yalnızca birkaç oda yanımda olduğunu yazmıştı. Bir de mektubun sonuna eklemiş, 'git o çocuğun haline bak, bunca zamandır değerini bilmediğin adamın sana ne kadar iyi baktığını gör ve aklını başına topla'. Sahiden bana iyi baktığını düşünmüş, benim onu yaptıklarının cezası olarak hapise attırmamdan pişmanlık duymamı istemiş." Gittikçe gerilen suratına baktığımda içim kıpır kıpır, tüylerim diken diken oldu. Adete o anı yeniden yaşıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolun Sonu
ChickLitBir sözden, bir yazıdan, bir bakıştan beklentiye girmek çok mu çocuksuydu? Zaten hep her şey böyle başlamaz mıydı? Biri gelirdi ve bir şey söylerdi, bir bakmışsın hayatında. Başka biri gelirdi bakardı sadece, uzunca bakardı ve için kıpır kıpır olurd...