28

594 40 15
                                    

🎶Teoman - Serseri

"Hayat acıtınca,
Dünyayı sevmem,
Ne yazık ki tek tabanca,
Serseri doğdum,
Serseri ölücem."

🖤

"Ne?" Aniden söylediği sözlere ufacık bir anlam bile yükleyemezken sakin yüz hatlarında gezdirdim bakışlarımı. Ardından yeniden kıpırdayan dudaklarına bakmaya başladım.

"Kafede kavga ettiğim adam, daha önce kavga ettiğim kişiyle aynı kişiydi. Böyle olacağını biliyordum, beni yanına çağırıp da 'Ajda Pekkan'ın Sana Neler Edeceğim şarkısını çalmalarını söyler misin?' dediğinde başıma gelecekleri tahmin etmem pek zor olmamıştı. Dedim ki birazdan kovulacaksın, o adam ilk hedefine ulaşacak. Resmen kendi ellerimle kazanmasına izin verdim. Ama tahmin edemediğim şey sıradaki adımıydı. Onu da yaptı şimdi, bu evi kiraladı. Hiçbir zaman içine biri girmeyecek bu evi, sadece ben çıkayım diye kiraladı." Kaşlarım hafifçe çatılmış sadece söylediklerini anlamaya çalışıyordum. O adam dediği kişi babası mıydı? Neden bir çocuk babasından o adam diye bahsederdi ki? Şimdi tüm bunları telefonda konuştuğu adam, yani babası mı yapmıştı? Kastettiği sürprizler bunlar mıydı? Oğlunu işten kovdurmak, evinden attırmak.
Sahiden hangi baba oğluna böyle bir şeyi bile bile, bizzat kendi isteğiyle yapabilirdi?

"Oysaki bir an inanmıştım, amcamın adamları gelipte bana babamın hiçbir şey yapamayacağını, hayatıma kaldığım yerden devam edebileceğimi söylediklerinde babamı hiç tanımıyormuşum gibi inanmıştım." Hiçbir şey söylemedim, söyleyemedim çünkü ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Emir bana kendi hakkında bir şeyler anlatıyordu ve benim beynim bunca zamandır beklediği şeyi bulmuş gibi büyük bir açlıkla tüm duyduklarını aklıma adete kazıyordu.

"Bütün hayatını mahvedip, alt üst etmiş olmama rağmen çıktığında hiçbir şey olmamış gibi kendi hayatına dönebileceğine inanmıştım."

"Çıktığında? Nerden çıktığında?" Yutkunarak gözlerini hızla benimkilerden ayırdı ve dimdik karşıya bakarak bir an olsun tereddüt etmeden yanıtladı sorumu.

"Onu soktuğum bok çukurundan." Dişlerini birbirine bastırırken aynı zamanda da sağ elini yumruk yaptı.
"Şimdi o çukura beni sokmak için uğraşıyor." İyice kasılan vücudunu hissettiğimde yavaşça yerimden doğrulup bağdaş kurdum ve ikimizin arasında duran yumruk olmuş elini parmaklarımın arasına aldım.

"Biliyor musun, neden bahsettiğine dair en ufak bir fikrim yok. Ama," parmaklarımın arasındaki yumruğunu baş parmağımla okşayıp gülümsedim.
"Her ne olursa olsun, karşındaki kim olursa olsun yanında olduğumu bil, belki seni o çukurdan koruyamam ama en azından denerim. Bir şey ifade etmese de denerim." Sert bakışları avucumun içindeki yumruğuna kaydı, bir süre orada takılı kaldıktan sonra yavaşça gevşetti yumruğunu.

"Evet, koruyamazsın. Beni o çukurdan tek bir kişi koruyabilir ve onunda hiçbir zaman bunlardan haberi olmayacak, en azından ben asla söyleyemeyeceğim." Anında sakinleşen ve gerginliğini kaybeden bedeni gibi ses tonuda sakinleşmişti. Elini yavaşça parmaklarımın arasından çekip yerden destek alarak ayağa kalktı. Benimde kalkmam için elini uzattığında bir süre eline baktıktan sonra tutup ayaklandım.

Kimdi o kişi?
Ve neden ondan yardım isteyemiyordu?

"Acıktın mı?" Bu kadar ani hal değişimleri yaşıyor oluşu dudağımda çarpık bir sırıtmışa neden olurken o da benim gibi sırıtıp gözlerimin içine bakmaya devam etti.

"Evet, acıktım."

"Makarna yapabiliyorum." Kaşlarımı şaşırmış gibi yukarı kaldırıp kıkırdadım. Bu konuşma aramızda ilk geçtiğinde çok daha farklı bir yere gitmişti. Zaman, ne acelen var sahiden? Neden bu kadar hızlı akıp gidiyorsun?

Yolun Sonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin