elli bir

2.6K 553 166
                                    

Düşten Farksız için son düzlüklere yaklaştığımızdan etkileşim düşüyor belki, az çok tahmin edebiliyorum ama siz yorumlarınızla buralardayken ben çok daha hevesle bölümlerin satırlarında kayboluyorum.

İyi okumalar!

~~~


"Ben burada mı bekleyeyim?"

Arabanın içini kastederek konuştuğumda alacağım cevaba göre yapacağım şey şekil değiştirmeyecekti aslında. Öylesine bir soruydu. Arabada beklemeyecektim, Pars üstüme arabayı kilitlemediği sürece dışarı çıkmayı planlıyordum.

Vereceği cevabın bir şey değiştirmeyeceğini benim kadar o da biliyordu; cevap vermeden bana bakmakla yetindi. Kısa bir bakışmanın ardından kapısına uzanıp arabadan indiğinde ben henüz kemerimi bile çözmemiş halde yerime gömülü oturmaktaydım.

Pars indikten sonra arabanın ön tarafından dolanıp benim kapıma doğru geldi. Kapımı açtıktan sonra beni görebilmek için boy engelini ortadan kaldırmak üzere eğildi. "Arabada kalmak istemediğini biliyorum, eğer öyle olsaydı benimle buraya kadar da gelmez evde beklerdin. Hadi, Ahu."

Dudaklarımı büküp kemerime uzandım. Kendimi kemerden kurtardığımda arabadan inerken büyük bir desteğe ihtiyacım varmış gibi Pars'ın eline yapışmıştım. Ağırlığımı ona bırakmamı kılı kıpırdamadan karşılayarak beni dışarı çektiğinde kapıyı da arkamdan kapattı.

Arabanın kilitlendiğine dair çıkan küçük ses dışında aramızda büyüyen hiçbir gürültü yoktu. Elini bırakmak yerine parmaklarımı parmaklarına doğru sararak avuçlarımızı birleştirmiştim.

"Özgür olsa onu çağırırdı belki," dedim geçtiğimiz kapının ardında bizi dışarıya kıyasla yapay bir serinlik karşıladığında. Ekim ayının son gününde soğuk ayarda klima açılması kimin fikriydi? "Seni çağırınca ben de gelebilirdim sonuçta, biliyor."

"Özgür dönmüş olsa da beni çağırırdı, beni çağırma sebebi sensin zaten Ahu. Saçmalamadan yürü güzelim."

Pars'ın yanındaki üçüncü sabahıma uyandığımda; onunla sürekli yan yana olmaktan keyif alıyor olan tarafım huzurla gözlerini kapatmış olsa da, gözlerinden yaşlar sızdıran ve susmayacakmışçasına sızlanan diğer tarafımın derdi ise katlanarak artıyordu.

Uyumadan önce kendimi huzurlu olduğuma ikna edip Pars'ın kolları arasında kayboluyor, bilincim uykuya çekildiğinde ise kâbusların esaretinde huzursuz anlarda boğuluyordum.

Gündüz kıkırdamalarımı, geceleri ise kolları arasında içli içli mırıldanmalarımı dinlemek zorunda bıraktığım sevgilimin de dengesini en az kendim kadar bozmuştum.

Babama küskün olmak ve o yanıma gelene kadar ona gitmemek planladığım ilk saatlerde çok kolay halledebileceğim şeyler gibiydi. Bunu devam ettirmenin imkânsızlığıyla yüzleştiğimde ise inadım ve özlemim arasında sıkışmıştım.

Babama 'sevgin inadını yendiğinde döneceğim' diyerek konuştuğum ilk geceden sonra kendi silahımla vurulmuştum. Benim inadımı kıran özlem olmuştu. Sanırım özlem, sevgiden daha sert bir baskı yaratabiliyordu. Aksi halde babam Pars'ı sabahın köründe salona çağırdı diye tereddütsüzce peşine takılmamı açıklayamazdım.

Kendisinin yeni bir grubu çalıştıracağını söylemiş, bir süredir ders alıyor olan grupla ise Pars'ın ilgilenmesini istemişti arayıp. Bana gayet normal gelen durum, Pars'ı güldürmüştü. Babamın sırf beni görmek için bunu uydurduğunu, onun peşine takılacağımı bildiğini söylemişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin