"Madem içeceksin neden buluşalım dedin ?"
"İçkili toplantı" dedim poşetten çıkardığım birayı ona uzatırken. Kafa salladıktan sonra benim gibi yere oturdu ama aramıza baya mesafe koydu. "Merak etme içine ilaç katmadım."
"İçmiyorum. Alkol tüketmem." Dediğinde omuz silktim. "Buradaki amaç ne ?"
"Sıkıldım ve aklıma minik soygun planımız geldi. Detaylar öğrenmeliyim."
"Şuanlık seni ilgilendirmiyor."
"Hadi ama Tae bu önemli. Gerçekten işin içinden çıkmam lazım. Bu yüzden planı gözden geçirip eksikleri tartmam gerek."
"Eksik yok. Plan devam ediyor, şuan bile. Planlarımda hiç bir zaman sorun çıkmaz Jennie. Bunu dert etme."
"Koskoca mücevher çalacaksın. Gözler önünde olan ve günde en az 100 bin kişinin gördüğü bir mücevher. Her zaman eksik olur."
"O gözüken gerçek yakut değil. O imitasyon. Gerçeği müzede bir depoda duruyor. Güvenli bir kasanın içinde."
"Peki neden üç hafta ?" Dedim ona bakarak. "Madem plan hazır ve her şey mükemmel neden hemen değil? "
"İlk olarak mücevheri bekliyorum. Aldığımızın yerine koymak için bir imitasyon yaptırıyorum çünkü mücevherin olduğu kasa günde üç defa kontrol ediliyor. İkincisi senden emin olmam lazım." Dediğinde tek kaşımı kaldırdım. "Yeteneklerin konusunda."
"Emin ol burada kimse elime su dökemez." Dedim birama dönerken. "Desiti'nin aptallarından çok daha iyiyim."
"O zaman neden bıraktın ?"
"Bundan sanane."
"Sadece merak ediyorum. Burada bilgi her şeyden önemli. En çok para bilenlere gider çünkü bilginin değerine fiyat biçilemez. En çok bilgi de hayaletlerden geçer."
"Sadece sıkıldım işte." Dedim elimdeki şişeyi kafama dikmeden önce. Biten şişeyi kenara attım ve ayağa kalktım. "Belli ki sende sıkıcısın. Gidiyorum."
"Gitme" dediğinde olduğum yerde kalıp yavaşça ona döndüm. Belli ki onunda benim kadar kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı. Cebinden bir şey çıkardı ve bana uzattı. Karanlıktan dolayı ne olduğunu anlamadığım şeyi anlamak için ona yaklaştım. Eldivenli ellerine dokunmamaya çalışarak telefonu aldım ve bu ne dercesine ona gösterdim. "Bundan sonra bununla haberleşiriz. Telefonların izleniyor olabilir. Ayrıca dışarıda buluşmamız riskli. Cherry'e gelirsin."
"Hayır, gelmem."
"Merak etme kimse giremez. Seni kimse görmez."
"Beni birinin göreceğinden korksam hayalet demezdin bana. Sadece Cherry tercih listemde değil." Dedim sinirle. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı.
"Babana söylemedin dimi ?" Dediğinde suratım düştü. "Bilse şuan bu konuşma olmazdı zaten. Dışarıda sizden biri bizi görebilir. Bizimkilerin görmesi de sıkıntı."
"O zaman bu işe başlamasaydın."
"Bende keyfime yapmıyorum herhalde!"
"O zaman kes şunu."
"Sana sadece Cherry'e gel dedim. Orada sadece soygunu bilenler var. Geri kalan üyeler başka yerlerde oturuyor. Seni kimse görmeyecek, kimse bilmeyecek. Bu ladar abartacağın bir şey yok ortada."
"Orası benim düşmanımın!"
"Ne güzel işte hem içeriyi de incelemiş olursun." Dedi ayağa kalkarken. Bu rahat tavırları içeride bir şey bulamayacağım için miydi yoksa tamamen blöf müydü bilmiyordum ama beni oraya gözcülük yapmam için çağırmadığı kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My ghost
Teen FictionRuby çok ünlü bir akristti. Tüm bu gösterişli hayat ona bazen boğucu geliyordu ama vazgeçmekte istemiyordu. Lakin bir gece yatağın üzerinde bir not bulduğunda her şey değişti. Eski hayatından, geride bırakıp kaçtığı hayatından birileri onun peşindey...