37

117 13 95
                                    

Eğer bir kaç gün öncesine dönebilsem bir şey değiştirir miydim ? O merakla, öğrenme isteğiyle Taehyung'ı darlar mıydım yine ? Yoksa bana anlatması için zaman verir ve sessizce onu mu beklerdim. Geçmişe dönemeyeceğimi biliyorum. Bu yüzden canım daha çok yanıyor çünkü ona saygı duymam gerekiyordu. Sadece ona güvenip beklemeliydim.

Desiti'nin merkezine doğru adım adım ilerliyordum. Birini arayıp beni almasını istebilirdim ama şuan yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. En azından önümdeki uzun yol sırtımdaki yükleri bırakmaya yardım edebilirdi. Çiselemeye başlayan yağmur, benim dertlerimi de alıp gidebilirdi. Çalan telefonumu beyaz elbisemin cebinden çıkardım. Ajansın başkanı arıyordu.

"Efendim başkanım." Diye mırıldandım. Açmak istemiyordum ama o açana kadar beni rahat bıramayacak tiplerdendi. Üstelik bana ulaşamazsa Jisoo'yu arar ve ona söylenirdi.

"Yah Jennie Ah bu kadar tatil yetmedi mi ?" Dedi neşeyle. İş gelmişti belli.

"Bir şey mi oldu ?" Diye mırıldandım. Ayaklarım acıyordu yürümekten.

"Büyük bir iş var. Senin oynaman için özellikle ısrar etmiş yönetmen. Bu sefer kesin oscarlıka kadar yolu var. Kült bir yapım. Hep senin oynamak istediğin ciddi işlerden. Bu sefer seni romantik komedide koşturmayacağım."

"Bilmiyorum." Diye mırıldandım.

"Hadi ama Jennie ailesinin ölümüyle beraber yurtdışına kaçmak zorunda kalan bir kızı anlatıyor çünkü kız cinayet şüphelisi olmuş. Senaryoyu bizzat okudum. Bence bir şans vermelisin. En azında-"

"Yapamam." Dedim lafını kesip. Nefeslerim göğsüme batıyordu. Yol kenarındaki bir evin duvarına tutundum. Kusmak ve içimdeki her şeyi atmak istiyordum. Adam konuşmaya devam ediyordu. "Yapamam..lütfen."

"En azından buraya gel. Konuşalım inceleri-"

"Gelemem." Diye bağırdım. Sesim daha çok yardım çığlığı gibi çıkıyordu. Yere oturdum. Artık bacaklarım tutuyordu. "Gelmem."

"Jenni-" telefonu kapattım ve yolun ortasına fırlattım. Ellerimi saçlarıma geçirdim ve belki acımı biraz azaltır diye saçlarımı çekiştirdim. Ne hızlanan yağmurun, ne de saçlarımdaki acının çaresi olmadı. Kaçmam için önüme fırsat çıkıyordu işte. En azından bir kaç günlüğüne gidip buradan uzaklaşmam için. Peki ya Taehyung ? Onun kaçacak bir yeri var mıydı ?  Yolun ortasında çalan telefonuma baktım ve gözyaşlarım arasından güldüm.

Dizlerimin üzerinde telefonuma yaklaştım ve elime aldım. Belki de tam ihtiyacım olan kişiydi. Belki de gerçekten babalar çocukları zor durumda olduğununda anlıyordu. Telefonu açtım ve yolun ortasında oturdum. "Jennie! Neredesin sen ? Yemeğe de gelmeyecek misin?  Kızlar o it- çocukla olduğunu söyledi!"

"Aç değilim." Diye mırıldandım. Sesim onu da duraksattı.

"Tamam...neredesin ?"

"Baba" dedim ağlayarak

"Neredesin Jennie ?"

"Baba...Babacığım...Sen benim en büyük şansımsın biliyorsun dimi ?"

"Jennie nerede olduğunu söyle. Evden çıkıyorum. Ağlama güzelim-"

"Baba biliyorsun dimi ?" Diye tekrarladığımda durdu. Durdu çünkü arkadaki bütün seslerde onunla durdu.

"Biliyorum."

"Sen kalbimin en gizli yerindesin."

"Sende benim.."

"Baba..Sen benim ilk aşkımsın."

"Jennie..lütfen bana yerini söyle."

"Baba sen benim güvenli limanımsın. Her zaman oldun v-ve ben..ben senin en büyük şansım olduğunu biliyorum. Her zaman biliyordum ama aptal gibi..bir aptal gibi." Dedim hıçkırıklara boğulurken. Kafamı yere koydum. Gözyaşlarıma engel olmadım. "Sana bunu çok sık söylemiyorum biliyorum bu da ayrı bir aptallık ama seni seviyorum. İyi ki benim babamsın."

My ghostHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin