Jungkook'un en huzurlu olduğum ortama bodoslama dalmasıyla konuşmamız bitmişti ve ben eve doğru gidiyordum. İkili beni eve bu halde yollamamak için ısrar etselerde ikisini de bırakıp bir yan aparmandaki balkona atladığımda tartışma bitmişti. Üstelik Jungkook artık bir ölüydü. Gerçekten ölüydü. Onu öldürecek ve kimseye belli etmeden bir yere gömecektim çünkü gerçekten huzurumun içine sıçmıştı. Ben yukarı çıkınca benden haber alamayıp bütün apartmanın zillerine basmış ve milleti kapıyı açmaları için ayağa dikmişti.
Tamam bende de bir tık hata vardı. Yani onun demesine göre vardı yoksa ben asla hatalı olduğumu düşünmüyorum ama Jungkook ona haber vermediğim için hatanın büyük kısmını bana yüklüyordu. Anlamadığı şey ise yukarıda Taehyung ile olan konuşmam sonucu Jungkook'u unutmuş olmamdı ki konuştuğumuz günlük, saçmasapan konular olduğunu öğrendiğinde Jungkook daha da sinirlenmişti. Ne kadar sinirlenirse sinirlensin o çocuk ölüydü artık.
Eve girdiğimde sessizlik hakimdi. Bu durumu çokta düşünmeden odama gittim çünkü yorgundum ve gecenin erken saatleri bu sessizlik çok normaldi. Eh diğer aileler gibi gece oturup sohbet eden tipler değildik. Biz genelde gece çalışırdık. Desiti'deki herkes gibi. Lakin odama kendimi atıp üzerimi değiştirdiğim anda kapı çalınmış ve babam kafasını uzanmıştı. Hiç bir şey demeden yatağa yattığımda yanıma yattı ve kollarını bana doladı.
"Ayaklarını gördüm. Çok mu yürüdün ?"
"Biraz.."
"Sorun halloldu mu ?"
"Kısmen."
"Ağlamak ister misin ?"
"Evet." Dedim bunu demesini bekliyormuş gibi. Taehyung'ın yanında normal davranacağım diye kendimi o kadar sıkmıştım ki şuanki ani rahatlamam hızla gözlerimi doldurmuştu. Parmaklarım sıkıca babamın tişörtünü kavrayıp kendime güvenli alan oluşturmama sebep olurken- ki bu babama daha yakın olmaktı- göz yaşlarım tişörtünü ıslatmaya başlamıştı bile.
Uzun süre öyle kaldık. Sonunda babam yerini dolduracak bir yastık koydu ve ona sarılmamı izledikten sonra gitti. Beş dakika sonra odaya elinde havlu ve sıcak suyla geldi ve ayak ucuma oturdu. Ayaklarımı kucağına koyup sıcak havluyla ayaklarımı temizlemeye başladı.
"Özlemişsindir diye düşündüğüm için." Dediğimde güldü.
"Küçükken az yaşamadık bu anı. Baleye giderken de hep yaralardın ayaklarını. Hayalet olacağım diye tutturduğunda da."
"Çıplak ayakla daha rahat tırmanıyorum."
"Bahanende buydu hep." Dedi gülümseyerek. Ayaklarıma odaklanmıştı. "Jennie hiç..Tam bir aile olsaydık nasıl olur diye düşündün mü ?"
"Biz tam bir aileyiz zaten." Dedim gerilirken.
"Öyle değil.. yani annen olsaydı ?"
"Baba sakın bana üvey anne getireceğim falan deme hem de sakın! Önce o kadını sonra seni öld-"
"Sakin ol be kızım. Öyle bir şey mi dedim ben. Hemen sinirleniyorsun. Sinirini de annenden almışsın!" Diye söylendi. Boş boş yüzüne baktım. "Ne bakıyorsun ?"
"Ann-annemden bahsetmezdin sen hiç." Diyebildim sonunda. "Hemde hiç."
"Düşündün mü diye merak ettim ?"
"Baba" dedim ayaklarımı kendime çekmeye çalışırken ama buna engel oldu. "Baba bak eğer bugün yaşanan şeyden dolayı bu konuşmayı yaşıyorsak..bir anne istemiyorum. Yani.. ben biliyorum baba."
"N-ne ? Neyi ?"
"Ben biliyorum işte. Annemin başına geleni." Dediğimde kaşları çatıldı.
"Ne diyorsun sen ? Açık konuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My ghost
Teen FictionRuby çok ünlü bir akristti. Tüm bu gösterişli hayat ona bazen boğucu geliyordu ama vazgeçmekte istemiyordu. Lakin bir gece yatağın üzerinde bir not bulduğunda her şey değişti. Eski hayatından, geride bırakıp kaçtığı hayatından birileri onun peşindey...