Eve çıktım. Saat beşe geliyordu ve herkes uyuyordu. Sanırım herkes çünkü çokta dikkat edecek bir noktada değildim. Odama girdim ve bir sırt çantası kapıp bir kaç eşya aldım. Kimliğim dahil tüm zırvalıkları doldurup odadan çıktım ve Yoongi'nin odasına ilerledim. Ölü gibi uyumasına gülerek yatağa yaklaştım.
Ona bunu ben söyleyemezdim. Bu benim hakkım değildi. En çokta gözlerindeki kırgınlığı görmek istemiyordum. Bacaklarının arasına doladığı battaniyeyi çekerek üzerini örttüm ve yanına oturdum. Odasında gözlerim gezindi. Elinde turuncu top olan kediyi görmemle durdum. Gözlerim dolarken ses çıkarmamak için elimi ağzıma kapattım.
Chaerin'de gördüğümde tanıdık gelen bu oyuncak Yoongi'nindi. Çok küçüklükten beri en sevdiği eşyasıydı. Hatta bir kere kaybedince babam aynısını bulmaları için bir grubu dışarı yollamak zorunda kalmıştı çünkü Yoongi sinirli ve üzgünken kendini kaybediyordu. O zamanlar normaldeki sessiz halinden çıkmış ve sürekli agrasifleşmişti. Hatta barın önüne geçmiş kendi çizdiği kedinin resmini gelen geçen herkese gösterip onu gördünüz mü demişti. Babam ona yenisini bulacağına dair sözler verse de aramaktan vazgeçmemişti ve sonunda babam pes etti. Yoongi'yle ve kedi resmiyle dalga geçenlerle de bizzat kendi ilgilendi. O günleri küçük olsam bile hatırlıyordum çünkü Yoongi sokakta insanları durdurup kendince sorguya çekerken ben babamla kaldırımda oturup onunla dalga geçecek biri çıkar diye bekliyorduk. İki haftamız böyle geçmişti ki babam ekipten birinden telefon almış ve oyuncağı bulduğunu söylemişti.
Eski oyuncağını hiç bir zaman bulamamıştık ama Yoongi yenisini de eskisi kadar hızla kabullenmişti. Yine mutlu, sessiz ve sakin haline geri döndüğü içinde dragondaki herkes mutluydu çünkü artık babamın dövdüğü kişi sayısı azalmış ve saçma bir oyuncağı aramak zorunda kalmamışlardı. O zamanlar bende mutlu olmuştum çünkü sonunda Yoongi o aptal oyuncağı aramak yerine benim saçmalıklarımla ilgilenebilirdi.
Aynı oyuncağı Chaerin'in odasındaki kutuda gördüğümde ne kadar tanıdık gelse de, uzun zamandır görmediğim oyuncağı tanımamıştım. Taki şimdi Yoongi'nin odasına bir köşede görene kadar. Öğrendiğim şeylerle artık her şey yerine oturuyordu. Yoongi'ye baktım.
"Özür dilerim abi." Dedim dişlerimi sıkarken. "Ama babam haklı. Ben bencilim. Seni üzgün görmek istemeyecek kadar."
Bir kaç mırıldanma oldu ama her zamanki yaptığı şeylerdi. Gülümsemeye çalışıp ayağa kalktım ve yavaşça yanağına bir öpücük bırakıp odadan çıktım. Kapıya ilerledim.
"Minik tırtılım" Diye fısıldadığında kapıya yaslandım. Arkamda bir yerdeydi. Karanlıktan dolayı tam da görmüyordum. "Gidiyor musun..yine ?"
"Amca gitmem gerek."
"İnsanların yanında asıl zor zamanlarda durman lazım. Aile budur."
"Seunghyun hayır." Dedi Bom. Nereden çıktığını bile bilmiyordum. Sesin geldiği tarafa baktığımda Bom salonun camının oradaydı. Yeni girdiği belliydi. "Bırak ne istiyorsa onu yapsın."
"Bommie minik tırtılım üzgün." Dedi amcam isyan edercesine. Bir anda gelip bana sarıldı. Kafamı geniş omzuna yasladım.
"Biliyorum uzaylı." Dediğinde gözlerim Bom'daydı. "Üzgün çünkü..Jennie bazı şeyleri artık biliyor."
"N-nasıl ?" Dedi amcam benden ayrılıp yüzüme bakarken. Bom'un bilmesine şaşırmamıştım. Hatta bu yaşlı gözlerini açıklıyordu.
"Amca..Bana neden annen öldü dedin ? Chaerin gayet hayatta" Dediğimde derin bir iç çekti.
"Jennie..benim minik tırtılım o iş çok karmaşık. Eğer demeseydim sen aramaya devam edecektin ve bu iki taraf içinde kötü olacaktı çünkü Chaerin o zamanlar lider değildi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My ghost
Teen FictionRuby çok ünlü bir akristti. Tüm bu gösterişli hayat ona bazen boğucu geliyordu ama vazgeçmekte istemiyordu. Lakin bir gece yatağın üzerinde bir not bulduğunda her şey değişti. Eski hayatından, geride bırakıp kaçtığı hayatından birileri onun peşindey...