First Day.

1.2K 54 6
                                    


Bölüm Şarkısı : U2-Caderwood Road
Kol Mikaelson...
Babam nihayet konuşmasını bitirip yeni müdiremle el sıkıştı.Geçen zaman boyunca pek konuşmayan annem,babamın hemen arkasından müdiremin elini sıktı.Sert ve kısa el sıkışları bende hayranlık uyandırmıştı.Lucy York,sonunda bana da elini uzattı.Elimden geldiğince anne ve babamı taklit ederek kadının elini kavrayıp hafifçe sıkarak kısaca yukarı aşağı salladım.
Sonunda eve girdiğimizde Elijah,Freya,Rebekah ve Finn hep beraber rahat koltuklara kurulmuş kitap okuyordu.Odayı kahve kokusu sarmıştı.İçeri geçer geçmez insanı etkisi altına alıyordu."Kahve.Kitap.Hem de bizsiz!" Diye tatlı tatlı sitem etti babam.Finn Amcam kitabından başını hafifçe kaldırarak "Sırf siz içemeyin diye bütün kahveleri bitiriyoruz Niklaus!" Dedi şakaya karışık.Elijah amcam kitabından başını kaldırmasa da gülümsemeye başlaması kulağının bizde olduğunun göstergesiydi.
O esnada elinde bir kadeh şarapla odaya giren büyükbabam "Ee hallettiniz mi?" Diye sordu.Başımı evet anlamında salladım ve "Müdireyi pek sevmedim büyükbaba." Dedim."Hmm neden?" Diye sorduğunda babam cevap verdi."Ben de sevmedim.Kadının davranışları çok iticiydi baba."
Büyükbabam omuz silkti ve "Boşverin.En fazla hayvan saldırısında ölür." Diyip göz kırptı.Babamla aynı anda kısa birer kahkaha gönderdik.
Kendime ve anneme kahve yaptım.Babam da büyükbabamın şarabının aynısından doldurdu.Hep beraber rahat koltuklara yayılıp kitaplara daldığımızda ailenin kitap okumayan tek üyesi Kol kalmıştı.
15 dakika sonra Kol içeri girdi ve "Herkese selam kitap kulübü." Dedi.Ona dönüp kaşlarımı çattım ve "Liseye kayıt yaptırdığını BİLİYORUM." Dedim.Herkes dik dik Kol'a bakmaya başladı.Kol iyi huylu bir adam gibi ellerini yukarı kaldırdı ve "Sana ve Davina'ya göz kulak olacak birine ihtiyaç var." Dedi."Kimin kime göz kulak olacağı pek belli değil ama neyse..." Diye mırıldandığımda Finn'in dudaklarının kenarının kıvrıldığına yemin edebilirdim.
"O müdire başımıza bela olacak Hope." Dedi Kol."Ondan en kısa zamanda kurtulmak gerek."
"Sırf biz önyargılıyız diye kimsenin ölmesi gerekmiyor Kol.Kadından ben de hoşlanmadım ama şüphelerimizi doğrulamadığı sürece onu öldürmeye ihtiyacımız yok."
(Klaus anlatıyor)
Kızımın sarf ettiği sözler çok bilgeceydi.Onunla gurur duyuyordum.O zaman tekrar anladım onun bu ailenin umudu olduğunu.Kol tek kaşını kaldırdı."Pekala.Senin hatrına ona bir şans vereceğim ama sana ya da bana karşı en ufak hatasını görürsem Hope,o zaman kendini akşam haberlerinde bulur."
"Pekala" dedi Hope.
________
Hope,yavaşça Kol'un odasına girerken kıkırdamasına engel olamıyordu.Parmak uçlarında yatağın kenarına kadar geldi.Amcası uykudaydı.Okul için hazırlanmaları gerekiyordu.Babası,ondan gidip amcasını uyandırmasını istemişti.Hope için bu görev çok eğlenceli olacaktı.
Önce telefonunu çıkardı ve Tişörtsüz ve ağzı açık uyuyan amcasının bir kaç ifşalık fotoğrafını çekti.Sonra amcasını dürtü.Amcasının uyanmayacağını biliyordu.Sadece ben yapmıştım demek için onu uyandırmaya çalıştı.
İşe yaramayınca kapıdan gülerek onları izlemekte olan büyükbabasına göz kırptı.Çift kişilik yatağın boş olan sol tarafına tırmanıp yatağı kırarcasına zıplamaya başladı.Dizlerini kendine çekip olağanca gücüyle zıplarken "KOL KALK KOL KALK KOL KALKKK!" Diye ritim tutuyordu.Büyükbabası kahkahalarla gülerken Kol hala uyanmamıştı.Birkaç dakika sonra Hope indi ve "Bunu sen istedin!" Dedi.Birkaç adım geri gelip parmaklarını savurdu.Yatak son hızla sağa doğru döndü ve Kol yere kapaklandığında bir çığlıkla uyanmıştı.Hope kollarıyla karnını kavrayıp gülmeye başladı.Kol "LANET OLSUN HOPE!!!" Diye bağırdı."İlk günden geç kalmak istemezsin!" Dedi Hope gülmeye devam ederken.Amcasının dolabına gitti.Su yeşili bir gömlek ve krem rengi bir pantolon seçip amcasına fırlattı."SENİN de uyanamadığın gün gelecek Hope!" Dedi.Hope "Belki bir gün.Ama o gün bu gün değil!" Dediğinde Kol da gülmeye başlamıştı.Sonra Mikael'ı gördü ve "Baba!Sen de mii?!!" Dedi.Babası kollarını dolayıp gülmekle yetindi.
__________
Kol,okulun yolundaki arabasını sürerken Hope da ön koltukta teybi karıştırmaktaydı.Radyoda Cedarwood Road şarkısı çıktığında amcası ile aynı anda "Oooo!" Dediler.Hope şarkının sesini açtı.
Bu esnada Kol,New Orleans Özel Lisesi'nin otoparkına girmiş,arabasına park yeri arıyordu.Bahçede,Kol'un Mercedes'i kadar olmamakla beraber çoğunlukla güzel arabalar vardı.
Amca-Yeğen bağırarak şarkıya eşlik edliyorlardı.Hope,şarkının son notalarında kapı kolunda parmaklarıyla ritim tutmaya başlamıştı.
Kol arabayı park etti.Eliyle "Haydi çıkalım." Der gibi bir işaret yaptı.Amca yeğen aynı anda arabadan indiler.Kol,korumacı ve sıcak bir tavırla kolunu Hope'un omzuna attı.Hope da kolunu amcasına doladı.
Sarılarak yürümeye başladılar.Hope derin bir nefes aldı.Kol ona sakinleştirici bir tavırla baktı.
Müdirenin odasına girerken sarılmayı kesmeleri ve daha resmi bir tavır takınmaları gerekti.Lucy York "Hoşgeldiniz.Gelin de ders programlarınızı alın."dedi.
Hope ve Kol masaya yaklaştılar.Lucy ikisine de dikdörtgen şeklinde kağıtlar uzattı.Kol kağıdını kontrol etti ve "Bayan York bu 10. Sınıfların programı." Dedi.Hope da kendininkini kontrol ettiğinde 12. Sınıf programı olduğunu gördü."Benimki de 12.sınıf." Dedi Hope."Özür dilerim." Dedi Lucy."Sanırım kağıtlarınızı karıştırdım" Kol yavaşça "Önemli değil Bayan York." Dedi.Yeğeni ile kağıtları değiştirdiler.
Doğru kağıtları aldıklarını bir kez daha kontrol eden Hope ve Kol odadan çıktı.Yürüyüşleri tamamıyla aynı gidiyordu.İkisi de çantalarının sadece sağ kayışlarını takmışlardı.Amca-Yeğenden çok abi kardeş gibi görünüyorlardı.
"Kaltak." Diye mırıldandı Kol."Kağıtları karıştırınca kaltak mı olunuyor?" Diye sordu Hope."Bilerek yaptı.Sana büyümüş de küçülmüş,bana ise çocuk demeye getiriyor."
"Haydi ama Kol.Rahat ol biraz." Dedi Hope amcası ile yan yana olan dolaplarının önünde dururken.Çantasındaki eşyaları dolabına yerleştirmeye başladı."Ee,dersin ne?" Diye sordu."Fransızca.Seninki ne?"
"Edebiyat."
Biri Kol'un arkasından gelip eliyle gözlerini kapattı."Hey,sen de kimsin?" Dedi Kol gözleri kapalı durumdayken.Eller gözünden kalktı.Kol arkasını döndü ve "Davina!" Dedi mutlu bir ses tonuyla.Davina gülümsedi ve erkek arkadaşına sarıldı.Kol kızı kollarıyla sararken gülümsemesini kesmedi.Hope gülümsedi.Davina Hope'a da sarıldı."Ee Kol,yeğenini okula bırakmaya mı geldin?" Diye sorunca Kol "Hayır ben de bu okula başladım!" Dedi Kol.Davina "Aa bu çok iyi oldu işte!Hem de aynı sınıftayız!" Dedi ders programına bakarken.Hope "Sen de 12.sınıfsın değil mi?" Diye sorudu.Davina "Evet Hope." Dedi.Zil çaldı.Hope"Görüşürüz" dedi.Davina ve Kol el salladı.Hope Edebiyat,Kol ve Davina da Fransızca sınıfına doğru gitti ve koridorda ters yönlere yürümeye başladılar.
Hope yıllar boyunca sürekli okul değiştirmesi sayesinde edindiği tecrübe ile sınıfa adımını attı.Sırtı ve omuzlarını dikleştirdi.Kendine güvenli bir yüz ifadesi yerleştirdi,ama çok da değil.Çantasının tek kayışını taktı.Küçük adımlarla sınıfa girdi ve kafasını sağa sola çevirerek boş bir yer aradı.Siyah saçlı bir kız "Hey!" Diye seslendi Hope'a.Hope kafasını çevirdiğinde kızın gülümseyerek yanındaki boş sıraya yavaşça elini koyup onu davet ettiğini gördü.Kızın simsiyah saçları doğal rengiyle parlıyordu.Sinirle bakıldığı zaman insanın içini üşütebilecek buz mavisi gözlerinin içi kendisi gibi gülmekteydi o anda.Kızın Hope üzerindeki ilk izlenimi çok iyi olmuştu ki,Hope'un insanlara ilk izlenimlerinden verdiği notlar genellikle isabetli olurdu.
Hope yavaşça sıraya ilerledi.Kız biraz daha yana kaydı ve Hope oturdu.Kız "Merhaba." Dedi duru bir ses ve aksanla."Adım America.America Black." Dedi ve elini uzattı.Hope kızın uzattığı eli kavrayıp sıktı ve "Hope Mikaelson." Dedi."Çok hoş bir ismin var." Dedi America."Belki bana da umut olursun." Hope gülümsedi ve Tabii." Dedi."Seninki de çok hoş.Kıta olan America,değil mi?Çok havalı."America gülümsedi."Teşekkürler.Evet,babam milliyetçi bir adamdır."
-Okula yeni geldin,değil mi?
-Evet.Komik olacak ama amcamla geldik.O da 12. Sınıfta.
-Ahah.Ne kadar hoş.Birlikte Lucy York'un odasına girdiniz değil mi?Amcanı gördüm.
-Ahaha.Evet.Çok yakışıklı,değil mi?
-Kesinlikle.Okulun kralı olabilir.Ama şimdiye kadar 12. Sınıflar bile Henry DiLegend duruken kral olamadı.
-Henry DiLegened de kim?
-11. Sınıflardan.10 ve 12. sınıflar bile bazen konuşur ama 11. Sınıf apayrı bir kabile gibidir.Yine de bu okulun bir kralı varsa o da Henry.Çok yakışıklı ve karizmatiktir.Etrafı da sürekli kalabalıktır.Bütün 11 ler onunla kankadır.Öğretmenler de onu çok sever.Tek kötü yanı fosur fosur sigara içmesi fakat kim ne diyebilir ki?Seneye reşit olacak.
-Vay canına.
-Öğle yemeğinde genellikle bütün sınıf birlikte otururuz.11.sınıflar da öyle otururlar.O zaman sana gösteririm.
O esnada sınıfa birbirlerine benzeyen iki kişi girdi.İkisi de kahverengi saçlı ve yeşil gözlüydü.Biri kız biri erkekti.
-Ah lanet olsun!
-Ne oldu America?
-Bu ikisi sınıfın gerizekalıları.Sınıfta onları seven bir Allah kulu bile bulamazsın.Kız olan Madeline.Erkek olan Morgan.Lucy York'un çocukları oldukları için kendilerini bir şey sanıyorlar.
-Lucy York'un çocukları mı onlar?
-Evet.İkizler.Babaları trafik kazasında ölmüş sanırım.
-Hmm...
Hemen peşlerinden sarışın bir kadın içeri girdi.Hope'u eliyle yanına çağırdı.Hope kalkıp yanına gitti.Kadın "Merhaba Hope.Ben Alexandra Tausand.Edebiyat öğretmeninizim.Kendini bana ve arkadaşlarına tanıtır mısın?"
"Tabii Bayan Tausand." Dedi Hope.
"Adım Hope Mikaelson.16 yaşındayım.Mikaelson köşkünde yaşıyorum.Birtakım sebeplerden dolayı bugüne kadar büyükbabamla yaşıyorduk.New Orleans'a yeni taşındık.Okula amcam Kol ile başladık.O da 12. Sınıfta."
"Teşekkür ederiz.Tenefüsste diğer arkadaşlarınla tanışabilirsin."
_______________
Bu esnada Fransızca dersliğinde durum Edebiyat dersliğinden farklıydı.İtici Fransızca öğretmenleri Tate Walker,yeni kayıt yaptıran öğrencilere isimlerini sormaya dahi tenezzül etmemişti.Adam sınıfa girip günaydın demiş,yeniler için adını bir kez söylemiş ve sıkıcı dersine geçmişti.
Kol için ders inanılmaz sıkıcı geçmekteydi.215 sene boyunca Fransa'nın çeşitli bölgelerinde yaşamış olduğu için Fransızca ana dili gibi bildiği birkaç lisandan biriydi.Defterinin arkasına ismini karalamaya devam etti.
"Böyle bir cümle kalıbı olması mümkün müdür?" Diye sordu Mr.Walker."Beyefendi?" Dedi Kol'u işaret ederek.Davina Kol'u dürttü.Kol kafasını kaldırdı ve tahtadaki anlamsız cümleye bakmasıyla "Hayır Mr.Walker." demesi bir oldu.Gülümsedi ve "None Possìble." Diye ekledi.Mr.Walker,egoist ve hoşnutsuz bir tavırla gittikçe zorlaşan birkaç soru sordu yakışıklı kökene.Kol bütün soruları akıcı ve abartısız aksanıyla takılmadan cevapladı.En sonunda da hayatının "bir dönemini" Fransa'da geçirdiğini,Fransızcasının bu yüzden iyi olduğunu akıcı bir Fransızca ile anlattı.Sonunda da annesinin kökenlerinin Fransız olduğuna dair bir yalan uydurdu.Öğretmeninin ondan nefret ettiğini hissetti ve o da ondan."Bu lanet okulda normal bir öğretmen olamaz mı?" Diye düşündü.Bu lanet Fransızcacıdan kurtulmalıydı.Dersin geri kalanı boyunca onu rahat bırakan Fransızca öğretmeni,öğrencisinin onun ölümünün ayrıntılarını planladığından habersizdi...
____________
İ remember years ago
Someone told me I should take
İmpassible,impassible.
And my heart is broken.
İmpassible,İmpassible...
Henry DiLegened,sesinin güzelliğini ve müzik kulağını teyzesinden almıştı.
Siyah saçlarının diğer kardeşlerine benzemeyen rengini de aldığı kişi teyzesiydi.Gözlerindeki lacivert rengi ise babasından almıştı.Kendine has bir havası vardı Henry'nin.Lacivert gözlerinin derinliği onun gerçek yaşını vurgular gibiydi.Popüleritesine rağmen asla şımarık biri değildi.Oldukça da içine kapanıktı aslında.Daha önce gittiği okullarda hep içine kapanık olan olarak anılmaktan sıkılmış,bu sefer biraz sosyalleşmeyi tercih etmişti.Geri kalanının çorap söküğü gibi gelmesine kendisi de saşırmıştı.Tamam,diğer aile üyeleri gibi güzel bir yüzü ve vücudu vardı.Yine de diğerlerini etkileyen şey onun gizemli havası ve kişiliğiydi.Gittiği her okulda ilk önce ona yaklaşmaya çalışanlar olurdu.O istemedikçe uzaklaşırlardı.Bu sefer onları içeri almıştı,hepsi bu.Yine de hala diğerlerinin çağırdıkları yerlere gitmemezlik yapıp yalnız yaşadığı evine oturup müzik dinlediği ya da hoşuna giden başka bir şey yaptığı oluyordu.
Okulun Rock müzik grubunda solist olması,onun bu kadar çok ilgi görmesinin önemli nedenlerinden biriydi.Kızlar koridorda onu işaret edip birbirlerinin kulaklarına fısıldıyordu.12.sınıfların kızlarından bile aşıkları vardı.Gözlerinin içine bakınca arkasında daha çok şey yattığı görülebiliyordu çünkü.O okulun diğer popüler hippilerinden değildi.Gizemli,havalı ve kesinlikle büyük sırları olan bir kişilikti...
"impassible!"
Şarkının son notaları girdiğinde sınıfta bir alkış koptu.Henry her zamanki tavırlarıyla alkışlara kısa bir referans yaptıktan sonra Müzik öğretmenleri Bayan Alice Candle,Henry ve grubuna "Yine harikasınız çocuklar." Dedi.O esnada öğle yemeği zilinin çalmasıyla Bayan Candle herkese çıkma izni verdi.
Bütün 11. Sınıflar güle oynaya koridora çıktı.Kalabalığın hemen ortasından hemen göze çarpan Henry,gülerek bir şeyler söyleyince tüm sınıftan kahkaha sesleri yükseldi.Karşı taraftan da 12. Sınıflar geliyordu.Kalabalığın ortasında duran Kol,Antony Brington ile konuşurken Davina ile el eleydi.Henry,Kol'u fark etti.Henry'nin gözleri kocaman açıldı ve genç adam birden olduğu yerde çakıldı.Kol ve Henry göz göze geldiler...
_________________
Kol arabayı kullanırken,her zamanki gülerek araba kullanmasının aksine,allak bullaktı."Karıştırmış olamaz mısın?" Diye sordu Hope yavaşça."Hayır Hope.İmkansız." Dedi Kol."None Possìble" diye geçirdi içinden.
Kol ve Hope içeri adımlarını attılar.Klaus "Hey,ilk gün nasıldı?" Diye sordu.Sonra Kol'un suratına baktı ve "Bir sorun mu var?" Dedi.
"Henrik'i gördüm Nik!"

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin