Multimedya:Hope'un sprey boyayla karalamaya başladığı ilk tablo.Bölüm Şarkısı:Raign-Knocking on Heaven's Door (Baştan itibaren)
"Bu tazı kıskanmayı bırakıp onu cehennemine almaya güvenene kadar her yaratığı avlayacak ve sonunda onu serbest bırakacak."
-Dante'nin Cehennem'i-Issız yola çökmüş gecenin karanlığını,bir çift araba farı ışığı böldü.
Virajlı yolda ilerleyen arabanın içinde dört yetişkin oturuyordu.Arabanın içine çöken uğursuz sessizliği bölmesi için rastgele açılan şarkıyı dinlemek yerine kendi iç dünyalarında kaybolan,dış görünüş bakımından birbirlerini andıran dört yetişkin.
"Silahlarımı yere koy anne." Dedi şarkı."Artık onlarla ateş edemem."
Plan yapmaları gerekiyordu.Arka koltukta oturan iki kadın bakıştı.
"O soğuk siyah bulut etrafta."
Fakat kimsenin aklını çalıştırabildiği söylenemezdi.
"Ve cennetin kapısını tık-tıklatıyormuş gibi hissediyorum."
"Cennetin kapısını tık-tıklıyorum."
Savaşa gidiyorlardı.
"Cennetin kapısını tık-tıklıyorum."
Kimsenin sağ çıkacağından emin olmadığı bir savaşa.
"Cennetin kapısını."
Belirsiz geleceğin siyah kucağına koşuyorlardı son sürat,annelerine koşan küçük çocuklar gibi.
Karanlığın ortasına,gerçek evlerine,koşuyorlardı.Onlar siyaha susamışlardı,ve karanlık gürül gürül çağlayan bir şelaleydi onlar için.
"Cennetin kapılarını.."
________________________________
Klaus demir kapıyı ittirdi.
Ağır kapılar yavaşça açıldı ve adamın içini ürperten bir rüzgara sebebiyet verdi.Adam kardeşlerinin de içeri girmesini bekledikten sonra kapıyı kapattı.
Ayrılmamaları gerektiğini bilecek kadar gerilim filmi izlemişlerdi.Kısa bakışmaları birlikte kalmaya karar vermelerine yetti.
Elijah'ın keskin kulakları,uzun zaman önce çürümeye terk edilmiş akıl hastanesinin koridorlarında koşuşturan farelerin seslerini algıladı."İğrenç." Diye düşündü yakışıklı adam yüzünü buruştururken.
Freya cep telefonunun fenerini açarak önlerinin aydınlanmasını sağladı.
Elijah ve Freya'nın yeşil gözleri sağ tarafı tararken,Klaus ve Rebekah grubun sol tarafında kalan kısmı gözden geçiriyorlardı.
Freya önlerinde uzanan karaltıyı fark edince telefonunu ileriye doğrulttu.Gözüne takılan süliete bir kaç adım daha yaklaştı.
Hayley.
Üzerindeki kanların kuruduğu kalbi,kadının grileşmiş vücudunun yanına gelişigüzel fırlatılmıştı.Yeşil gözleri ölürken kapanmamış,bomboş bir ifadeyle Klaus'un durduğu yerdeki boşluğa dikilmişti.
"Hayley!"
Elijah'ın haykırışı diğerlerini de kendine getirmişti.Adam bir koşu cesedin yanına ulaşıp dizlerinin üzerine çöktü.
Birkaç dakikalık sessizlik sonunda Elijah'ın yanına gelip omzundan tutan ve Marcel'i bulmaları gerektiğini söyleyen kişi Klaus olmuştu.
"Onu bırakacak mıyız?" Diye sordu Elijah yavaşça.Klaus başını iki yana salladı.
"Ona kurt geleneklerine uygun doğru düzgün bir cenaze..falan düzenlememiz lazım." Dedi."Onu alıp arabaya götüreceğiz."
Elijah başını olumlu anlamda sallayıp yavaşça doğruldu.
"Pekala."
_______________________________
"Ağğ..Ağğğ..Ağ.."
Klaus'un bir kafa işaretiyle ilerlemeye devam etmelerini istediği kız kardeşleri,duydukları inleme sesine doğru yürüdüler.
Freya etrafı kolaçan ederken Rebekah,Marcel'in yanına eğildi.
"Ne oldu sana?"
Marcel inlemelerinin arasından "Kol." Diye cevap verdi.
"Kol'un ısırığı böyle bir şey yapamaz.Klaus'unkine benziyor bu!" Dedi etrafın temiz olduğuna kanaat getiren Freya.
"Seni eve götürmemiz lazım.Bakalım ne yapabiliyoruz."
Rebekah adamı güç bela ayağa kaldırdıktan sonra kolunun altına girdi.Freya da öteki kolunun altına girince çıkış kapısına ilerlediler.
Bu esnada Klaus ve Elijah,Hayley'nin cesedini bagaja yerleştirmiş,kız kardeşlerine yardım etmek amacıyla tekrar içeri girmeye hazırlanıyordu.
"Acele etmeliyiz!" Diye bağırdı Freya."Kol'u aramaya vaktimiz yok,gidelim!"
Arabanın sürücü koltuğuna Elijah geçmişti.Klaus,üvey oğlunu kanıyla iyileştirmeye çalıştıysa da başarısız oldu.
Evin avluya açılan kapısından,kapıyı kırarcasına geçip içeri girdiler.Klaus ve Elijah Marcel'i kanepeye yatırırken Freya kolyesini eline alıp alelacele büyüye girişti..
15 dakika sonra ise adamın boynundaki yaradan akan kanı parmaklarına bulaştırmış inceliyordu.Müdahale ettiği hastayı kurtaramamış bir cerrahın hüznü vardı üzerinde...
Tembel tembel kanı test etmeye başladı.Yarayı açan yaratıkla ilgili bilgi edinmeye çalışıyordu..
"Yarı yarasa yarı vampir melezi yapabilmek mümkün müdür sence?" Diye sordu yanında durup kollarını kavuşturmuş onu izleyen Henrik'e.
Adam dudaklarını büzdü."Neden olmasın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mikaelson'un Oğlu
FanficWilliam Cameron için "Mikaelson",bir soyad değildi.Sevgi adına bildiği her şeyi tek bir gecede yok eden adamın bozuk kanının damarlarında aktığını hatırlatan ve bir lanetmişcesine isminin hemen peşinden gelen korkunç bir etiketti. O,damarlarında do...