Bölüm Şarkısı:Hidden Citizens-Silent Running (Mobilden girdiğim için multimedya koyamadım,kendiniz açarsanız daha iyi olur.)"Korkaklar bin kez,
Cesurlar bir kez ölür.
Şimdiye kadar duyup da
En çok şaşırdığım ise;
Kaderlerin en büyüğü olan ölüm,
Kapılarını çaldığında,
İnsanların bundan korkmalarıdır."
(William Shakespeare,"Jül Sezar"2.perde,2.sahne)Sağanak yağmur,sarı renkli lambalarla aydınlatılmaya çalışılan ıssız sokağın eski asfaltındaki çukurlara doluyordu.
Siyah deri çizmelerinden biri bu minik çukurlara girince etrafa ve bacağına su sıçratan kadın,buna aldırmadı.Elinden sımsıkı tutan adamla birlikte koşmaya devam etti.Girdikleri çıkmaz sokağın sonuna dek,sanki onları bekleyen acımasız kaderden de bu yolla kurtulabilecekmiş gibi koştular.
Kadının diz üstü siyah elbisesi,ona hareket imkanı verecek kadar geniş bir eteğe sahipti;adam ise herhangi bir kıyafetle kilometrelerce koşabilecek güce sahipti,en azından o anlığına.
Kadının,ortasında altın rengi halkalar bulunan lacivert bakışları önlerini kesen duvarı süzdü.Duvar giderek bulanıklaştı,o arada adama çevirdiği gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.
Adam acı acı gülümsedi ve kadını kollarının arasına çekerek sımsıkı sarmaladı.Hala devam eden yağmur nedeniyle sırılsıklam olmuş sarı saç tutamlarına siyah başını gömdü.
"Böyle mi bitecekti?" Diye sordu kadın,adam genzindeki kaşıntıyı öksürerek göndermeye çalışırken."Bir çıkmaz sokakta,sağanak yağmurun altında.."
Adam bir kez daha acıyla gülümsedi.
"Ölmek değil seni yalnız bırakmak beni korkutuyor."
Bunları söyledikten sonra gelen öksürük krizi,korktukları şeyin yaklaştığını haber verir nitelikteydi.Kadın,ince elini adamın sırtına yerleştirip dengede tutmaya çalışsa da,ayakta durmaktan vazgeçen adam,kendini sırtüstü ıslak zemine bıraktı.
Kollarının arasında tuttuğu adamın başını ellerinin arasına aldı.Adamın suratına düşen siyah perçemleri arkaya iterken hıçkırmasına engel olamadı.
Söylemek istediği fakat dudaklarından bir türlü dökülmeyen şeyler,kalbinin ortasındaki kırık cam parçaları gibi acı veriyordu.Yutkundu.
"Bunu..izlemek zorunda..değilsin."
"Seni bırakamam." Dedi kadın yavaşça."Bırakmam."
"Evet" dedi adam."Bırakabilirsin.Bunu izlemek zorunda değilsin."
Kadın olumsuz anlamda başını salladı."Hayır."
Adamın simsiyah kirpikleri kırpışarak kapandı.Kadın bir kez daha hıçkırdı ve yağmur damlalarının düştüğü gökyüzüne çevirdi ağlamaktan ağrıyan başını.
"Seni seviyorum."
________________________________
Davina'nın yapması gereken iş basitti:Adamın uyuşturucuyla zayıflatılmış zihninde,onun ruhunu temsil eden şeyi yok etmek.Böylece bedenini yok etmeden adamdan kurtulmuş olacaklardı.
Ne kadar zor olabilirdi ki?
Gözlerini hafifçe araladığında algıladığı ilk şey soğuk hava olmuştu.Yavaşça deri ceketine sarındı.
Etrafına bakındı ve temkinli adımlarla yürümeye başladı.Loş ortamda daha iyi görebilmek adına gözlerini kıstı.
Sonunda gürültülü bir nefes alış sesinin geldiği yöne ilerledi.
Bir süre sonra önündeki karaltıyı fark edip eğildi.
Üstü pürüzlü,büyük ve siyah bir kaya yolunu kesmişti.Nefes alış sesinin de yükseldiğini fark edince kayanın etrafında döndü ve 6 yaşlarındaki çocuğu fark etti.
Çocuk,sol bileğinden kayaya kelepçelenmişti.Üzerinde siyahtan başka bir renk yoktu.Kısa kollu tişörtünün açık bıraktığı sol kolu,uzun süre yukarıda kalmaktan beyazlamış ve mavi damarları ortaya çıkmıştı.
Çocuğun ince ve güçsüz bedeni,koyu kahve renk saçları ve yeşil gözleri vardı.Kol'a benziyordu.
"M-merhaba." Dedi ve yavaşça çocuğa yaklaştı Davina.
"Sen de kimsin?!"
Çocuk korkuyla yerinden zıpladıktan bir saniye sonra öfkeyle sorduğu soruya cevap alamadı.
"Seni incitmek istemiyorum." Derken arkasına sakladığı silahın kabzasının soğukluğunu hissetti Davina.
"Buraya kimse giremez!" Dedi çocuk ince kaşlarını çatarken.
Davina silahı kemerinin içine sıkıştırıp ceketiyle kamufle ettikten sonra elini öne aldı.
Çocuğun titrediğini fark edince,"Üşüyor musun?"diye sordu.
"Evet." Dedi çocuk,bacaklarını karnına çekip iyice unufak olurken.
Davina çocuğun yanına oturdu.
"Burada durmanı Kol mu istedi?"
Çocuk olumlu anlamda başını salladıktan sonra kayanın içini işaret etti.
"Eskiden orada dururdum.Orası buradan daha sıcaktı hem.Ama artık beni içerde istemiyor."
"Bu kayanın içi mi?Orada ne var ki?"
"Bir dünya kirli sır işte.Ne olacak?Benim işim de onları korumak."
"Adın ne peki?"
"Kol'um ben." Dedi çocuk."Gerçek Kol."
Davina çocuğun kollarını ovuşturarak onu ısıtmaya çalıştı.
"Buradan gitmek istemez misin?"
"Çıkmama izin vermez ki."
"Şu anda bilinci kapalı aslında.Deneyebiliriz."
Bunu dedi ve çocuğu bağlayan kelepçeleri kavradı.Önce onları koparmaya çalıştı,beceremeyince demiri yumuşatacak bir büyü denedi.
Demiri sertçe çekince kelepçe ikiye ayrıldı.Çocuk yukarıda tutulmaktan artık uyuşmuş bileğini indirdi ve bir bilezik gibi duran yarım kelepçeyi geri ittirerek bileğini ovuşturmaya başladı.
"Buradan gitmek mi istiyorsun?"
Çocuk başını sallayınca yağlı saçları hopladı.
"Tahmin edemeyeceğin kadar çok hem de."
Davina'nın eli yavaşça çocuğun omzuna gitti.
"Tamam o zaman."
Davina'nın içinden bir ses,"Onu öldür ve kurtul,ne bekliyorsun?!" Diyordu.Fakat genç kadın o sese kulak tıkadı.
Eğer bu çocuk ölecekse,en azından tek dileği yerine gelmiş olarak ölmeliydi..
_______________________________
"Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor,lütfen daha sonra tekrar deneyiniz."
Klaus telefonu kulağından sertçe çekti.
Elijah,sehpa kenarına dayanmış ve kollarını kavuşturmuştu."Açmadı mı?"
"Hayır." Dedi Klaus öfkeyle."Açmadı."
"Onu bulmamız zor olmayacak."Dedi Elijah."Peki bulunca ne yapacaksın?"
Klaus kızgından üzgüne dönen surat ifadesiyle boşluğa dalmıştı.Sağ elini kaldırıp yumruk yaptı ve kendi kalbine saplar gibi hareket ettirdi.
"Hayır,Niklaus!"
"Peki ya ne yapayım Elijah?Öldüreyim mi?!"
"Bir yolunu bulabiliriz!" Dedi Elijah öfkeyle."Şu ucuz hançer numarasından vazgeçtiğini sanıyordum!"
"Peki,mine çiçeği verip mahzene kilitleyelim,uyanınca da aç bırakalım ki dışarı kaçamasın o zaman.Oldu mu?"
Abisi gibi kollarını kavuşturduktan sonra arkasına yaslanıp kafasını yana eğdi."Daha mi iyi?" Diye sorup dudaklarını birbirlerine bastırdı.
Elijah dertli dertli iç çekmekle yetindi.
_______________________________
Çocuğun eli,genç kadınınkinin avcunun içinde kaybolacak kadar küçüktü.
Büyük,yeşil gözleri ilgiyle etrafı süzüyor,zihnin bu hiç gelmediği bölgelerini merakla izliyordu.
Davina,önlerine çıkan dönemeçi alırken bir çeşit labirentin içinde olduklarını tahmin etti,karanlık ve tüyler ürpertici bir labirentin içinde.
Zihninde dolaştığı adamın ne çok farklı yüzü vardı?Bebek Kol,Çocuk Kol,Ergen Kol,Genç-Yetişkin Kol,Yeni Vampir Kol,Yırtıcı Kol,Kana Susamış Kol,Umursamaz Kol,Pişman Kol..Şu anda elinden tuttuğu çocuğun ise hangi Kol olduğundan emin olamıyordu.
Ortamın nereden geldiği belli olmayan loş ışığı yanıp sönmeye başlayınca Davina kafasını yukarı kaldırıp etrafına bakındı.
Çocuğun korkuyla elini sıktığını fark edince yutkundu.Küçük oğlan çığlık atınca eğilip "Korkma,sadece ışık." Dedi kulağına.
"Yer parçalanıyor!!"
Çocuğun uyarısı ile etrafına bakınıp arkasındaki yerin parçalanarak kaybolduğunu gören Davina da bir çığlık koparıp "KOŞ!" Diye bağırdı.
Görünmez güçten kaçarken elini bırakmadığı çocuğun onu yavaşlatmasını beklemişti,fakat oğlan ondan daha hızlı koşuyordu.
Yanıp sönen ışıkların elverdiği kadarıyla ileriye baktı ve koştukları dar koridorun sonundaki kapıyı fark etti.
Elindeki tek şans buydu.Kapıya doğru koştu.
O kadar hızlı koşuyorlardı ki ancak söz konusu demir kapıya çarparak durabildiler.Davina kapıyı zorlamaya hazırlanıyordu ki kilitli olmadığını fark etti.Şükrederek kapıyı açıp çocuğu belinden tutarak kaldırdı ve öteki tarafta ne olduğuna bakmaksızın geçirdi.Sonra da kendi atlayıp kapıyı kapattı.
"İyi misin?" Diye sordu nefes nefese.Cevap alamayınca kapıya arkasını döndü,parlak beyaz ışığın gözünü almasını engelleyememişti.
Çocuk beyaz ışık dışında bir şey görünmeyen yeri koşarak turluyor ve kahkahalarla gülüyordu.Genç kadın acı acı gülümsemeden edemedi.
"Aaa!" Dedi ve kadına döndü çocuk,içi gülen gözlerle."Bak!"
Kadın yaklaştı ve yerdeki yabani çiçek öbeğini gördü.Büyük ihtimalle ilk defa hoş bir şey gören çocuk hayran hayran öbeği izlerken "Çiçekler." Dedi kadın.
"Çiçek.." Diye mırıldandı çocuk yabani otun taç yapraklarına dokunurken.
"Evet.Çiçekler.Ne kadar güzeller,değil mi?"
Çocuk başını yukarı aşağı salladı.
"Çiçeklerden bakışlarını ayırmana gerek yok." Dedi kadın,eli beline sıkışmış silaha gitti.
"Sadece çiçeklere bak,Kol."
İşaret parmağı,elindeki silahın tetiğine yaklaşırken,titremesine engel olamıyordu.
"Çiçeklere bak.."
Tabancanın ucundan çıkan merminin ateş rengini,patlayan silahın sesini ve namludan yükselen barut kokusunu algıladı.
Yine de onu kendine getiren ve yaptığı şeyin büyüklüğünü anlamasını sağlayan detay,çocuğun parçalanmış beyninden akan kanın çiçeklerin üzerine sıçraması olmuştu..
Dizlerinin üzerine çöktü ve diğer cadılar onu oradan çekip çıkarana kadar sarsılarak ağladı."Şırıngayı verin bana!!"
Lucy York'un aceleci bağırışı,kalp monitöründen çıkan tiz çığlığı bastıramıyordu.
Cadılardan biri ona şırıngayı uzatırken Davina'nın monitöre bakma ve ölüm ve hayat arasındaki uçurum kadar düz ve kesin çizgiyi gösteren ekranı görme imkanı oldu.
Lucy,elindeki şırıngayı tüm gücüyle adamın kalbine saplayıp sıvıyı enjekte etti.Monitörden çıkan ve tiz bir çığlığı andıran ses,hızlı ve kesik bip seslerine dönüştü.
Adamın bedeni,elektrik verilmiş gibi sarsılmaya ve sedyeyi de kırarcasına sarsmaya başladı.Adamın vücudunun başındaki cadılar,Lucy'nin önderliğinde sedyeden uzaklaştılar.
Sarsılmalar sonunda bitti ve adamın bilinçsiz bedeni sedyeye düştü.Odaya derin bir sessizlik çökmüştü.
Sonunda adam,beyazı ve yeşilinin yerini iki çift kara deliğin almış olduğu gözlerini açtı.Lucy kafasını yavaşça Davina'ya çevirdi.
"O hazır."
______________________________
İngrid'in odasında asılı duran saat geceyarısını işaret ediyordu.
Kadının açık renk kirpikleri titreşerek aralanınca ortaya çıkan mavi gözleri,bir insandan çok kediyi andıracak kadar parlaktı.
Herhangi biri ilk bakışta bir şeylerin ters gittiğini anlayabilirdi.
Kadının sarı saçlarının rengi daha da açığa dönmüş,neredeyse beyaza kaçmaya başlamıştı.Acelesiz hareketlerle yataktan doğruldu.Güzel hatlı yüzünden herhangi bir mimik okunmuyordu.
Beyaz renkli geceliğinin sabahlığını almadan odanın ortasına yürüdü.Bir saniye bekledikten sonra odanın kapısını açıp dışarı çıktı.Çıplak ayakları koridorla buluşur buluşmaz da koşmaya başladı.
Evin arka bahçesine varınca adımları yine yavaşladı.Ellerini iki taraftan sarkıtıp kafasını kaldırdı ve pencereleri süzmeye başladı.
Hangi pencereye ulaşması gerektiğini bir saniyede sezdi.Yavaşça ilerleyip önce sağ ayağını,peşine de ötekini demir su borusuna yerleştirdi.
Kollarını ileri uzatıp borulara tırmanmaya başladı.Klaus,doğaüstü kulaklara sahip olmasa ruhunun bile duymayacağı bir tıkırtı ve inleme sesine uyandı.Ses,sağ tarafında kalan duvarı deliyor ve ona ulaşıyordu.
Kol'un odasından geliyordu.
Adam yavaşça yataktan kalkıp sakin hareketlerle odasından dışarı çıktı.Daha da şiddetlenen anlamsız ses eşliğinde kardeşinin kapısını araladı ve şaşkınlık-korku karışmı bir duyguyla tam pencereyi gören girişte bekledi.
Biri pencereyi zorluyordu..
İlk şaşkınlığın ardından pencereye yaklaştı ve pencerenin perdesini birdenbire açtı.
"İngrid?!"
Genç kadın,bir yandan soğuktan titrerken bir yandan pencereyi sarsıyor,bu esnada da inci gibi dişlerini kırarcasına sıkıyordu.
Klaus,dilinin tutulmasına engel olamadığı o ilk saniyeleri atlattıktan sonra koşarak pencereyi açmaya davrandı.Fakat yeğeni,ondan önce davranmış ve pencerenin camını paramparça etmişti.
Titreyen ellerinin tırnaklarıyla çizdiği yanaklarından ve cama attığı yumruğundan sızan kanın bulaştığı cam parçalarından keskin bir tane alıp kendi boğazına doğrulttu.Klaus"HAYIR!!" Diye bağırıp ileri davrandı ve tam gerisin geri düşmek üzereyken kadını tuttu.
Kadının "KOL!!!" Diye bağırdıktan sonra attığı tiz çığlık,adamın kulağının içinde yeniden hayat buldu ve hatırının asla silinmeyecek bir parçası haline geldi.
Bir eliyle yeğeninin omzunu tuttuktan sonra ötekini de dizlerinin arkasına yerleştirip zorlanmadan kucağına alarak içeri çekti.Bez bebek misali tuttuğu kadını Kol'un çift kişilik yatağının ortasına oturttu.
Kadın hala bağırıyor ve adamın kıskaç misali kollarından kurtulmaya çalışıyordu.Klaus ona sarıldı,fakat rahatlatmaktan veya sevgisini göstermekten çok kadını zapt etmek için yapmıştı bunu.
Kadın,güçlüydü.Sıradan bir insanın,cadının,ve hatta kurt adamın sahip olamayacağı bir güç gelmişti sanki ince kollarına.Bir çığlık daha kopardı ve adamı ittirip kollarının arasından kurtuldu.Klaus,çığlıktan mı yoksa kadının kollarından mı geldiğine emin olamadığı bir güçle yere yuvarlandı.
Bu boşluğu fırsat bilen İngrid,Klaus'un hala elinde tuttuğunu fark etmediği cam parçasıyla kendi boğazına derin bir kesik atarken,adamın tek yapabildiği bağırmak olmuştu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mikaelson'un Oğlu
FanfictionWilliam Cameron için "Mikaelson",bir soyad değildi.Sevgi adına bildiği her şeyi tek bir gecede yok eden adamın bozuk kanının damarlarında aktığını hatırlatan ve bir lanetmişcesine isminin hemen peşinden gelen korkunç bir etiketti. O,damarlarında do...