Always And Forever.

611 24 0
                                    

- Norveç Krallığı-M.S 1002-

"AAAAAAAAAAHHHHHHHHHH!"
Kara'nın çığlıkları bütün köyü sallar nitelikteydi.
Normalde porselen kadar beyaz ve pürüzsüz olan yüzü o anda kadının çektiği amansız acı ile buruşmuş ve terden parıldamaktaydı.
Köyün Esther'dan sonraki en güçlü cadısı olan Ayana kıza "Hadi ıkın!" Diye bağırdı.Kadının gırtlağından bir bağırış daha koparken,yerler normal bir doğumda dökülenden çok daha fazla dökülmüş olan kan ile kızıllaştı.
Genç kadının gece kadar siyah olan dalgalı saçları,terden sırılsıklam olmuş ensesine yapışmıştı.
Kadın tüm gücünü kullanarak bir kez daha ıkındı.Sonra terden parıldayan başını bir saniyeliğine de olsa kaldırdığı o kısacık anda,Ayana'nın bebeği hızlıca başka birine verdiğini gördü.Bebeği doğduysa neden doğum sancıları kesilmiyor,aksine daha da şiddetleniyordu?
"İkizlermiş Kara,haydi devam et!" Kara bu sesi duyduğunda acının yanındaki öfkesinin de etkisiyle doğumun başından beri attığı en güçlü ve tiz çığlığı kopardı.
Kadından akan kan her geçen saniye evin zeminine daha da yayılırken,yeni vampire dönüşmüş Mikaelson kardeşler evden olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu.
Birkaçı hariç.
Kol,bazen abisi Finn'in nasıl en berbat durumlarda bile sükunetini koruyabildiğini merak ederdi.Ablasının "ölümü" ona her durumda sakin kalmayı oldukça genç yaşta öğretmişti.Şimdi,içerde çocuğu doğarken bile sert hatlara sahip köşeli yüzünde en ufak bir panik yoktu.Finn gittikçe babalarını andırmaya başlıyordu.Öyle ki,abisinde babasının sarı saçları ve lapis lazuli mavisi gözleri olsa Kol onları kesin sürekli karıştırırdı.
Finn'in ifadesiz duruşunu incelerken aklına küçük kardeşleri Henrik'in doğumu geldi.Babasını hatırlayabiliyordu,şu an abisinin durduğu gibi kollarını birbirine dolamış,karısı içerde çığlıklar atarken o da aynen bu pozisyonda beklemişti.Kol,bir an Finn'in babasını taklit ettiğini düşündü.
Henrik'in doğumunda 4-5 yaşlarındaydı Kol.Babasının yanına gelip usulca bacağına dokunmuş ve "Annem acı mı çekiyor baba?" Diye sormuştu olağanca masumiyetiyle."Evet." Diye cevap vermişti babası.Duruşunu hiç bozmadan devam etti:"Annen doğum yapıyor,birazdan biter." Kol bir saniye durduktan sonra "İyi olacak,değil mi?" Diye sormuştu usulca.Evin kapısından bakışlarını ayırmayan Mikael,olumlu anlamda kafasını sallamıştı..
Sonunda Kara'nın çığlıkları dindiğinde,Kol soran gözlerle abisine baktı.Bir bebek ağlayışı duyulduğunda tüm kardeşler aynı anda uzaklaştıkları eve yakınlaştılar.Her biri "Tebrikler.." Diye mırıldandı.En ufak bir sevinç göstergesi olmadan.Lanet olsun,Kol o anda yeğenini kucağına almayı öyle çok istiyordu ki..Ama korkuyordu.Ağzı burnu kan içindeki bebeği görünce ya dayanamazsa?Ya o masum şeyden beslenmeye kalkarsa?
Ağlama sesi birden bebek boğulmuş gibi kesilince Kol,anlık bir içgüdüyle koşarak düşünmeden odaya daldı,keşke dalmasaydı.
Görünüşe göre düşünceyi icraata geçirmede birileri ondan önce davranmıştı...
_________________
(Günümüz)
"Ne yapacağım ben şimdi?" Diye sordu Freya umutsuz bir sesle.Babası ve kız kardeşi aynı anda kalkıp yanına geldiler.Biri sağına biri soluna oturdu.Freya,Mikael'ın göğsüne yaslanırken Rebekah'a sarıldı.Mikael da bir kolunu Rebekah'ın omzuna atınca ortaya çıkan poz karşısında Klaus gülümsemeden edemedi.
"Yarı vampir yarı cadı melezi olmak hiç kolay değildir.Ben bunun her bir huyunu öğrenmek ve kontrol etmek için yıllarımı verdim."Henrik yavaşça avluya girdiğinde herkes aynı anda ayaklanıp yakışıklı meleze cephe aldı."Sakin olun,size zarar vermeye gelmedim." Dedi. "Şimdiye kadar sadece 2 kişiyi benim gibi yaptım ve nasıl kontrol edildiğini öğretmek de benim sorumluluğumdadır diye düşündüm."
Mikael tam "Kes sesini." Diyecekti ki Henrik,Freya'yı elinden tutarak "Eğitim en iyi doğal ortamda yapılır.Gel benimle." Dedi ve ablasıyla ortalıktan kayboldu..
Freya,ilk defa kullandığı vampir hızıyla kendini ormanda bulunca şaşırdı."Ee,kardeşlerin gibi hareket edebilmek nasıl bir his?" Diye sordu.Freya baş sallamakla yetindi."Öğrenci-öğretmen olarak ilişkimizdeki buzları eritmemiz gerekiyor Freya." Dedi alaycı bir ses tonuyla.Sonra ciddileşti ve devam etti."İtiraf emelisin ki seni dönüştürmekle amacım bu olmasa da sana iyilik yapıyordum.Hem kendini hem de sevdiklerini daha rahat koruyacaksın artık.Bu yüzden kontrol etmeyi öğrenmen gerek."
Freya kollarını doladı."İyi.Nereden başlıyoruz?" Diye sordu."Büyü potansiyelin tırmanışa geçip birden artacak.O yüzden baş ağrılı günlere hazır ol."
"Başka?"
"Aç kalmaman gerekiyor.Kendine vicdan yapamazsın.Diğerlerinin kan torbası gibi seçenekleri olsa da,bizim aç kalma potansiyelimiz hemen hemen hiç yok.Kan torbası sadece acil anlarda,bir ya da iki saatliğine açlığını bastırabilir.Onun dışında damardan gelen taze kana İHTİYACIN VAR." Son kelimeyi özellikle vurgulamıştı.
"Peki.Başka?"
"Penelope'a atran sihrini kullanmayı da öğretmiştim ama senin buna ihtiyacın yok sanırım.Öyleyse vampir yanına abanıp sana dövüşmeyi öğretmek en mantıklısı."
Henrik,ablasının tam karşısına geçti.Bacaklarını omuzları hizasında açtı.Rahat pozisyonunda gibi.Ablası da aynı pozisyonu alınca,Henrik ona saldırmasını işaret etti.
Ablası,ellerini kullanarak adamın suratına nişan aldığı yumruğu indirmeye çalıştı.Henrik kollarıyla yumruğu engelledi."Hala insan gibi hareket ediyorsun.Daha hızlı davranabilirsin." Dedi.Freya bu sefer vampir hızıyla arkasını dönüp eğildi,sonra da sağ ayağının tersiyle adamın suratına tekme indirdi.Henrik,sivri topuklu bottan son anda kaçarken "Oo,bak bu iyiydi işte." Dedi.Freya ayağa kalkıp rastgele bir yumruk savurdu.Henrik yumruğu yakaladı ve "Boşa yumruk ya da tekme savurma.Zaman kaybından başka bir şey değil.Zayıf anında rakibine koz veriyorsun" diyerek kadının bırakmadığı yumruğunu havaya savurdu.Freya ağaçların arasına uçarken "Onu kendinden ne kadar uzaklaştırırsan toparlanmaya o kadar zamanın olur.O yüzden rakibi fırlatmayı iyice öğrenmen gerekiyor."dedi..
___________________
Henrik ve Freya gittikten sonra tüm aile içeri geçmiş,büyük salonda oturmuştu.Sadece Hope odasında kulaklığını takmış müzik dinlemekteydi.Bu diğerlerinin işine gelmişti çünkü onun hakkında konuşuyorlardı.
Klaus dudaklarını gergin bir biçimde birbirlerine bastırdı."Onu güvende tutmak için afilli bir şeyler yapmalıyız.Dahlia ve Esther ölmüştü.Geri geldiler.Onları yenmeyi başarabilsek bile bizim bir sürü düşmanımız var.Kızımı rahat bırakmayacaklar.Onların hepsinden kurtulmak yüzyıllar alır."
Mikael oturduğu koltuğun kolluğuna dizini yerleştirirken "E ne yapacağız?Kızı kuleye kapatamayız ya?"diye sordu.
Ortalığa derin bir sessizlik çöktü.Sonunda Kol,konuşmaya başlayınca bütün gözler ona çevrildi.
"Senin uyumanı sağlayan hançer..Cadıyken onun erimiş halinden hançeri tekrar oluşturmuştum.Kızın da senin gibi melez,eğer herkese onun öldüğünü söyler ve onu bir süre hançerlersek..."
"SAÇMA SAPAN KONUŞMA!"
Rebekah oturduğu koltuktan doğru bağırdı."Yeğenimizi de mi bizim gibi hançerleyip tabuta tıkmayı önerdiğinin farkında mısın?!"
"Ben de buna şiddetle karşıyım." Dedi Elijah,yine o sakin ve saygın ses tonuyla.Rebekah gibi sinirle kalkmadıysa da,bu fikrin onu da öfkelendirdiği aşikardı.
Klaus ise bir şey söylememişti.Diğerlerinin aksine Kol'un önerisinin üzerinde düşünüyordu."Nik,şuna bir şey söyle!" Dedi Rebekah,Kol gözlerini devirirken.Sonra da babasına ve Finn'e döndü."Siz de karşısınız,değil mi?" Diye sordu."O kadar da mantıksız değil Rebekah." Dedi Finn.Babasının da böyle düşündüğünü anlayan Rebekah'ın ağzı açık kalmıştı..
O anda odada bir çift ayak sesi yankılandı.
Hope,elinde Kol'un hançeri,içeriye ağır adımlarla girdi ve salonun tam ortasında durdu."Oy çoğunluğuna bakılırsa bana da tabut yolu gözüktü." Dedi sakin,ağlamaklı olmayan sesiyle.Kendini acındırmaya çalışmıyordu.Güçlü görünmeye çalışıyordu.Klaus ayağa kalkıp ona sarılmaya davransa da Hope nazikçe geri çekildi.Sonra da hançeri ucu kendi kalbini gösterecek şekilde çevirdi ve öylece tuttu."Beni hançerleyecekseniz.." Dedi saygı uyandıracak derecede cesur bir sesle."Şu an bunu yapmanız için tek şans olabilir.Tek yapmanız gereken gelip elimi ittirmek.Hadi.Bekliyorum."
Rebekah gözlerini devirdi."Saçmalama Hope.Salak salak konuşuyorlar." Dedi.Finn,Klaus ile göz göze geldi.
Vampir hızıyla yeğeninin yanına gelen Finn,kızın elini kavrayıp ittirdi ve hançer kızın kalbine gömüldü..
___________________
Freya ve Henrik,New Orleans'in en güzel kahverini yaptığı ima edilen kafenin masalarından birinde oturmuşlardı.İkisi de bacak bacak üstüne atmışlardı.Freya yavaşça ayağını sallıyordu.Henrik ise sigarasının son dumanını dışarı üfledi ve izmaritini masanın ortasındaki küllükte söndürdü.
"Niye sigara içiyorsun?" Diye sordu Freya kahvesinden bir yudum daha alırken.Henrik de kendi kahvesinden içti ve "Birini öldürmek istesem,ve ortam uygun değilse o zaman sigara içiyorum ben.Arzuyu unutturuyor,sana da tavsiye ederim.
"Şu anda da mı birini öldürmek istiyorsun?"
"Şu arkandakiler lezzetli gözüktüler de."
Freya çaktırmadan yavaşça arkasına baktı.Büyük ihtimalle sevgili olan bir çift bir şeyler söylüyor ve gülüşüyorlardı.Freya aç olduğunu hissetti.
"Peşlerinden gidelim."
___________________
Klaus çürümeye başlayan kızının yanına geldi ve onu tuttu.Yüzünde Ansel'i öldürdüğü zamanki gibi bir ifade vardı,tabii o zamanlar babasının Ansel olduğunu sanıyordu.
Kızını kucağına alırken da suratında aynı ifade vardı.Bu esnada Elijah,Finn'e saldırmaya çalışan Rebekah'ı tutuyordu.Yine de asil kardeşin bile suratında "Ne halt yedin sen şimdi?" Dermişçesine bir ifade yerleşmişti.
Klaus,kucağında suratı ve vücudu çürümüş Hope ile merdivenleri inerken,herkes onu takip etti.Rebekah,abisi Elijah'ın elinden kendini kurtarmaya çalışıyordu.Elijah sonunda "Sakin ol Rebekah!" Diyerek onu bıraktı.
Rebekah ve Elijah mahzene inen son kişiler olmuşlardı.Klaus nazik bir hareketle kızını tabuta bıraktı ve kızın ellerini karnında birleştirdi.Sonra da yavaşça düzelttiği saçlarını okşadı.Sanki onu kırmaktan korkarmış gibi.Son olarak da anlına bir öpücük kondurdu ve tabutun kapağını kapattı.
Freya ve Henrik de o anda odaya girdiler.
"Neler oluyor?" Diye sordu Freya endişesiz bir merakla.Mikael "Freya..ıh." Dedi ve yakasını işaret etti.Freya,açık renk bluzunun üzerindeki kan damlalarını fark etti ve onları eliyle kapatırken "Aa." Dedi.
Henrik yavaşça tabuta ilerledi ve Klaus'a soran gözlerle baktı.Klaus o kadar üzgün ve rahatsızdı ki ne Henrik'le kavga edecek,ne de ona cevap verecek bir haldeydi.Bu yüzden Henrik'in tabutun kapağını açmasına izin verdi.
"Aman tanrım."
Freya da bu esnada tabuta yaklaşmış ve Hope'u görmüştü."Hope!" Dedi kısık bir sesle.Ağzı açık kalmıştı.Mikael baba rolündekilerin yapacağı bir şekilde "Hadi tamam yeter." Diyerek herkesi yukarı yolladı.

Tüm aile sessiz ve gergin bir şekilde otururuyordu.Odada duyulan tek ses ara sıra çıkan bardak sesleriydi,hepsi bu.
Bu esnada Mikael ise alt kattaydı.Tabut açıktı ve adam 16 yıl boyunca birlikte yaşadığı ve canından çok sevdiği torununun yarı ölü suratına bakıyordu.Ellerini tabutun kenarına dayamış ve destek almıştı.
Odaya giren kişiyi hissettiği anda arkasını döndü ve Finn ile göz göze geldi.
"Onu çoktan özledin.Değil mi?"
Mikael iç geçirdi."Hata yapıyoruz."
-Senin de onu hançerlememiz yönünde oy verdiğini sanıyordum.
-Ben sadece durup bir düşüneyim dedim.Siz o anda kızı hançerleyiverdiniz.Hiç mi canın yanmadı!?
Finn babasına döndü ve sütlü çikolata renkli gözlerini babasının lapis lazuli laciverti gözlerine odakladı.
"Elbette yandı!Kimse görmüyor ama ben onu gerçekten seviyorum."
Sonra yeğeninin çürümüş suratına baktı ve devam etti.
"Baktıkça benimkiler geliyor aklıma."
Mikael sakin bir şekilde anlayışla oğluna baktı.Finn devam etti."Birini anlarım da İkisi de mi ölü doğar?"
Babası "Oğlan olan ölü doğmamıştı.." Diye mırıldandığında Finn "Ben onu ölü doğdu olarak hatırlamak istiyorum baba!" Diye haykırdı."Anlıyorum." Dedi babası.
Hope herşeyi duyuyordu.
Hope,melez olmasını yanı sıra cadı da olduğu için Freya halası gibi hayalet olarak dolaşabiliyordu,Ama evi terk edemiyordu.
Ağzı açık bir şekilde büyükbabası ve Finn amcası arasındaki konuşmayı dinledikten sonra amcasının peşisıra merdivenleri tırmandı ve büyükbabasını tabuttaki bedeniyle baş başa bıraktı.
Amcası büyük salona geçti ve Rebekah'ın düşman bakışları altında kendine içki doldurmaya başladı.
Hope,odaları gezerken,içinde biri olduğunu hissettiği odanın kapısının içinden geçti.
Elijah,dolabın kapağını açtı ve küçük,ahşap bir kutu çıkardı.Hope,yakalanmak adına en ufak bir korku duymadan amcasının omzundan kutunun içine baktı.Elijah,bir süre kutunun içindekilere dokunduktan sonra sol eliyle dolaptan destek alırken sağ eliyle utanılacak bir şey yapmış gibi yüzünü kapattı.Kutunun içindekiler ise Hope'u şoke etmişti.
Kutunun içinde bir çift bebek çorabı vardı..
______________________
Hope,ağır adımlarla bedenine giden merdivenleri indi.Eşikte Mikael ile burun buruna geldi.Hope kenara çekilemeyince Mikael,torununun içinden geçmişti.Hope'un gözleri,adamın onu hissedebilebilmesi ihtimaliyle korkuyla büyüdü.Nitekim adam,birdenbire bir titreşim hissetmesinin normal olmadığını anlamış olacaktı ki etrafına bakındı.
Korkudan nefes bile alamayan Hope,vampir hızını ruhken kullanamamaya lanetler ederek bedenine koştu.
Adam sonunda merdivenleri tırmanıp gidince Hope rahat bir nefes aldı.
Sonra yavaşça tabuta uzanıp bedenine girdi ve Kol'un hançere doldurduğu büyü gücüyle savaşmaya çalıştı.
Yaklaşık iki saat böyle geçti.Geceyarısı yaklaşıyordu ve tüm ev ahalisi yataklarına çekilmişti.Hope ise hala savaş vermekten yorgun düşmüştü.Artık pes etmek üzereydi ki..
Birdenbire gözlerini açtı.İnanamamış gibi etrafını çevreleyen dar tabuta baktı.Elleriyle ahşapa dokundu.Bedeninin kontrolünün ona geçtiğine emin olunca da elini savurdu.Tabutun kilitli kapağı büyü gücüyle açıldı ve ona hareket alanı verdi.Hope,elleriyle hançeri kavradı ve onu göğsünden çekip çıkardı..

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin