Bölüm Şarkısı Manga-Yeniden.
(Flashback-2019)
Kol Mikaelson'un parmakları yavaşça yalının ziline dokundu.
Zilin üç notalık melodisi kulaklarını doldururken elindeki pembe yaldızlı kağıda kaplı hediye paketinin pembe kurdelesine göz gezdirdi.Kapıyı açan üniformalı genç kadın adamı bir saniyeliğine süzdükten sonra "Kim geldi diyeyim?" Diye sordu.
"Kol geldi de." Dedi Kol kısaca.Kadın içeri girerken dikilmeye devam etti.
Yaklaşık üç dakika sonra aynı kadın kapıya çıkıp "içeri gelin." Dedi.
5 katlı yalının içi oldukça şık döşenmişti,fakat belli bir dağınıklık hakimdi.Dağınıklığı çıkaran 15 çocuğun sonuncusu yarım saat önce yolcu edilmişti ve kimse bu adamın kim olduğunu bilmiyordu,bir kişi hariç.
Kol,kadını takip ederek büyük bir kapının önüne kadar geldi.Kadın kapıyı ittirdi ve adamı eliyle davet etti.İçeriye girmeden çıkıp gitti.
Kapının açıldığı evin büyük salonu pembe temalı büyük bir doğum günü partisinin enkazıydı.Salonun ortasındaki hediye yığınının başında beyaz bir badi ve pembe simli tütü giymiş şipşirin bir kız elindeki karta odaklanmıştı.Odadaki kanepede oturan adam ise kapının açılmasıyla ayağa kalktı.
"Kol."
"Merhaba baba."
Kol salonun ortasına doğru ilerledi.Babası Kol'un ondan beklemeyeceği bir şey yaptı ve ona sarıldı.Bir anlık garipsemenin ardından Kol da babasına sarılmayı ihmal etmedi.
"Siz ikiniz Nasılsınız?" Diye sordu Kol ayrıldıklarında."İyiyiz,gördüğün gibi." Dedi Mikael ve yığının yanından yanlarına gelen Hope'a döndü.Hope,sonunda yabancının dikkatini çektiğini anlayınca sordu.
"Sen de kimsin?"
Kol ve Mikael dizlerinin üzerine çöktüler."Sana amcalarından bahsetmiştim,hatırlıyor musun?" Diye sordu Mikael.Hope heyecanlandığını belli eden bir ses çıkardı ve gülümsedi.
"Sen benim amcalarımdan biri misin?"dedi Kol'un omzuna dokunurken.
Kol olumlu anlamda başını sallayıp elini uzattı."Kol."
Utangaç bir gülümsemeyle adamın elini tuttu ve "Hope." Dedi kız.
__________________________
"Doğum günün kutlu olsun." Dedi ve elindeki paketi kıza uzattı."Babandan."
"Babam mı yolladı?" Diye sordu kız şaşkınlıkla.Şimdiye kadar babası hakkında sadece büyükbabasının söylediklerini duymuştu.Sarışın ve mavi gözlü olduğunu biliyordu,bir de onu çok sevdiğini ve özlediğini.Kız da onu özlemeye çalışıyordu,fakat tanımadığınız birini özleyemezsiniz.
"Sana en içten sevgilerini iletiyor." Dedi Kol."Aç bakalım."
Kız pembe kurdeleyi tutup çekti.Paketi yırttı ve sonunda kutuyu açtı.
Kutunun içinden çıkan gümüş renkli taç Klaus'un asilzade zamanlarından kalma gerçek bir kraliyet tacıydı,fakat bunu 6 yaşındaki bir kıza anlatmak zordu."Zamanında en az senin kadar güzel bir prenses takmıştı." Dedi Kol bunun yerine."Bunu sana vermek için 6 yaşına gelmeni beklemiş.Biliyorsun,6 çok özel bir yaştır."
Bunu dedikten sonra elinin tersiyle kızın yumuşak yanağına dokundu.Kız gülümsedi ve Kol'a sarıldı.
"Teşekkür ederim amcacım."
"Bir şey değil hayatım."
_________________________________
Hope,o akşamlık hikayesini Kol'un okumasına izin vermişti.
"Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar." Diye okudu Kol son cümleyi,ve göğsüne yaslanmış kızın uyku-uyanıklık arasındaki çizgiden geçmesini izledi.Kızın başı hafifçe düştü.
Kol,kızı uyandırmamaya gayret ederek kafasını yastığa yerleştirdi.Toz pembe yorganı da üzerine örtüp gece lambasını ayarladıktan sonra odadan çıktı.
Partinin dağınıklığından eser kalmamış salona girdiğinde babası ikinci bardağa viski dolduruyordu."Uyuyor." Dedi babasına.Mikael kafasını kaldırdı.
"Aferin,hızlısın."
Vampir hızıyla gidip kanepeye oturmadan önce bardaklardan birini oğluna uzattı.Oğlu da kadehleri tokuşturduktan sonra karşısına oturdu
"Ee,sizin orada işler nasıl?"
"Hiç iyi değil.Annem olacak kadının pes edeceği yok."
"Ee?"
"Eee'si sana ihtiyaçları var.Teyzemle cadı ordusu kurdular.Davina bir büyü yapabilirmiş,ama bunun için senin kanın lazımmış,bilmiyorum ne alaka.Klaus'un beni gönderiş amacı da bu aslında.Bir haftalığına da olsa sana NOLA'da ihtiyaçları var.O hafta da ben Hope'a göz kulak olacakmışım."
"Pekala.Niye sadece seni gönderdiler?"
"Mümkün olduğunca çok kişiye ihtiyaçları var.Finn de bir ay önce 40 cadıyı birden öldürünce çok vicdan yaptı.Duygularını kapattı sonra da.Canavar gibi dolaşıyor ortalıkta.Görmen lazım,sırf bu iş için kocaman bir villa aldı,her gün 80-90 kişiyi katlediyor,peşine de keyif sigarası falan yakıyor.Evet,doğru duydun,sigaraya başladı.Klaus güvenemiyor o yüzden."
"Haklı.Tamam o zaman.Anaokulunun adresini yazıp veririm.Dersi 9'da başlıyor,3'ü 5 geçeye kadar.Bir şey soracak olursan ararsın."
"Tamam.Şey,Hope vampirliği ne kadar biliyor?"
"Sadece yaşlanmadığımı ve normal insanlardan daha güçlü olduğumu biliyor,o kadar."
"Peki."
_________________________________
(Günümüz)
Finn olağanca hırsıyla sigarasından bir nefes daha çekti.
Duygularını kapattığı dönemden kalma kötü bir alışkanlıktı bu,sadece mutlu olduğu zaman sigara içmeyi sevmesine rağmen son olaylardan sonra kendini dizginemesinin tek yoludu.
Kardeşler arasında Finn'in Cinayeti Evi olarak da anılan villanın küvetini kanla doldurduğu günlerle gurur duymuyordu,evet ama yine de o eskiden olduğu ezik tiplemeyi geride bırakmasını sağlamıştı.
Dumanı dışarı üflerken oğlunun (bebeğinin?) İfadesiz bir ifadeyle televizyon izleyişini seyrediyordu.Kumanda kullanmayı tekrardan öğrenmesi için bir kere anlatılması yeterli olmuştu,çocuğun resetlenen beyni çoğu şeyi çok hızlı öğreniyordu.
"Sinirli misin baba?" Sesi üzerine kendi aleminden çıktı.Baba demesinin bir anlık garipsemesini üzerinden attıktan sonra bu sefer vereceği cevap üzerine düşünmeye başladı.Sonunda "evet." Diyerek dürüst olmaya karar verdi."Bana mı?" Diye sordu Cameron."Hayıırr." Derken yerinden kalkıp kanepeye gelmiş ve yanına oturmuştu."Seninle ilgisi yok,inan bana."
"İyi o zaman.Sarılalım mı?"
Finn'in gülümsemesi suratında yayıldı."Tabii ki."
Baba-oğul sarılmaları gören herkesin içini ısıtacak nitelikteydi.
Kapı korkak bir tavırla çalındığında Finn ve Cameron henüz ayrılmıştı.
"Gel." Dedi Finn.
Hope korkak tavırlarla içeri girdi.Finn tam bunun nedenini soracaktı ki arkadan onu takip eden kız odaya girdi.
"America!"
Cameron kızı tanıdığını belli eden sözü söyledikten sonra kalkıp kıza sımsıkı sarıldı.Kız,kollarını çocuğun boynuna dolayıp en az onun kadar sıkı sarıldı.Bir süre sonra ayrıldıklarında America Finn'e döndü.
"Hope bana kazadan bahsetti.Başını betona vurup hafıza kaybı yaşamış.Büyük geçmiş olsun."
"Teşekkürler."
________________________________
America'nın o esnada ve evin genel durumunda içerde dönen doğaüstü olayların hiçbirinden haberi olmadığı gibi yan taraftaki cadı müsabakasından da haberi yoktu.
Davina ikisiyle de tek tek göz kontağı kurdu.Henrik yutkundu ve ellerini ileri uzattı.Freya,kardeşinin ellerini tuttuğunda en az kendininkiler kadar onların da terlemiş olduklarını gördü.
Gözlerini kapatıp kardeşiyle aynı anda birkaç sözcük mırıldandı.Sonunda elleri ayrıldı.Freya'nın ayakları,vücudu kurşundan yapılmışçasına zorlanıyordu.Yere düşmeden önce hatırladığı son şey de buydu.
________________________________
(Öteki Dünya)
Freya,yavaşça etrafını süzdü.Şimdi ne yapması gerekiyordu?
"Hiçbirşey." Dedi arkasından gelen duru Avrupa aksanlı kadın sesi.Bu sesi nerede duysa tanırdı.Korkunun ve mutsuzluğun sesiydi bu.Sanki yavaş dönse hayalet yok olacakmış gibi ağır ağır döndü sesin sahibine.
Dahlia.
"Sen.." Derken kadının sırtından çıkan ve göğsünü deldiği belli olan yara izine kaydı gözleri."Yapman gereken tek şey ata cadıların karar vermesini beklemek.Ona göre geri dönersin ya da dönmezsin."
"Senin burada ne işi.."
"Annen olacak fahişe.Başka kim olabilir."
"Neden hiç şaşırmadım acaba?"
![](https://img.wattpad.com/cover/41111760-288-k275728.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mikaelson'un Oğlu
FanfictionWilliam Cameron için "Mikaelson",bir soyad değildi.Sevgi adına bildiği her şeyi tek bir gecede yok eden adamın bozuk kanının damarlarında aktığını hatırlatan ve bir lanetmişcesine isminin hemen peşinden gelen korkunç bir etiketti. O,damarlarında do...