Provecy.

296 12 1
                                    

*John Doe:Amerika'da hastanelerde kimliği belirlenemeyen kadın hastalarda Jane,erkek hastalarda ise John Doe takma ismi kullanılır.
_______
Acıdan bilincini kaybeden adamın mükemmel bir kalıpla yaratılmış dudakları hafif aralıktı.
"Yine mi bayıldı!?" Diye sordu 50'li yaşlarının başında görünen sarışın kadın öfkeyle.
Kollarını birbirine dolamış kendini sakin olmaya zorlayan genç kadın,"Beklenen de bu değil mi?!" Diye sordu."Normal bir vampir çoktan ölmüştü!"
Sarışın kadın iç geçirdi."Eğer naip olacaksan daha sakin olmalısın."
Genç kadın gözlerini kırpıştırdı.
"Sen işini yap."
Sedyede hastane önlüğüyle yatan genç adamın iki kolundan ve iki elinden 4 farklı serum verilmişti.Boğazı başta olmak üzere vücudunun değişik bölgelerinden tüpler çıkmıştı.Beyaz çarşafın üzerine gelişigüzel düşmüş sağ elindeki John Doe* bilekliği göze çarpıyordu.O bir John Doe değildi oysaki.
Genç kadının gözleri,adama bağlanmış büyük monitore kaydı.Yeşil ekranda adamın vücudunun bütün belirtileri tek tek gösteriliyordu.
Kadın,yavaşça kollarını çözdü ve elini adamın John Doe bilekliğinin üzerine yerleştirdi.
"Biliyorum,zor.Ama dayanman gerek."
Derin bir nefes aldı."Çok güzel olacaksın." Dedi."Mükemmel olacaksın.
Sadece Dayanman gerekiyor."
___________
"Sage Novel,benimle evlenir misin?"
Sage açık ağzını eliyle kapatırken Klaus,kadının arkasından yaklaşıp küçük bir çocuk gibi parmak uçlarında yükselerek "Kabul et bence." Dedi."Yoksa seni nehirde boğacakmış,öyle dedi."
Kadın elini indirdi ve gülmeye başladı.
"EVET!"
Finn alkışlar eşliğinde dizlerinin üzerinden kalktı ve bir daha hiç bırakmayacakmış gibi sarıldı kadına.Sonra da havaya kaldırıp döndürmeye başladı.
Elijah gülümseyen suratını küçük kızkardeşine çevirdiğinde güzel kadının gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü.
"Ağlıyor musun?"
"Kapa çeneni Elijah!"
"Ağlıyorsun!"
"Kes!"
Elijah güldü.
"Seni sevindireyim mi?"
Rebekah burnunu çekti.
"Sevindir?"
"Birkaç aya düğün var."
Rebekah abisine döndü ve sırıttı.
_________________________________
"Alo,herkes burada mı?Kayıtlara geçsin,Sage'i ikna ettim,kır düğünü yapıyoruz!"
"Hayır etmedi!" Diye bağırdı Sage deneme kabinin içinden.
"Gelinliğinle ilgilensene sen!!"
Mikaelson ailesi son zamanlarda sıkça yaptıkları telekonferanslardan birindeydi.
"Sage,çiçekleri mavi mi istersin camgöbeği mi?" Diye sordu Freya çiçekçiden doğru.
"Ah,camgöbeği olmaz!" Dedi Klaus."Güven bana kardeşim,renklerden anlarım."
"Teşekkürler Sage!" dedi Freya.
"Her zaman." Dedi Klaus."Ayrıca kayıtlara geçsin Rebekah,ailemden kimse bataklıkta evlenmiyor!"
"Davetli listesi ne durumda?" Diye sordu Sage gelinliklerle boğuşurken."Ayrıca bu gelinliğin içinde paketlenmiş gibi görünüyorum Rebekah!"
"Lucas Montrose'u tanıyor musun?" Diye sordu Finn.
"Evet ve o herifi düğünümde istemiyorum!" Dedi Sage.
"Sen nasıl istersen Kraliçem."
"Ooo,Finn,kraliçemler falan.." Dedi ve güldü Kol."Ayrıca müzik işi tamam,on numara bir DJ ayarladım."
"Burada da işler fena gitmiyor." Dedi evin düğün mekanı olacak olan katını ayarlayan Klaus."Çiçeklerle baya iyi olacak gibi."
"Son kez soruyorum." Dedi Elijah."Damadın kopuk kafasından kırmızı böğürtlen sosu akan pastayı istemediğinizden emin misiniz?"
"EVET!" Diye bağırdı nişanlı çift aynı anda.

Bu esnada Hope,zile kalan dakikaları sayıyordu.Sayısal derslerin peşine gelen Fransızca dersi,yabancı dilinin çok iyi olmasına rağmen,onu geriyordu.
Esther tahtayı silmesi için genç kızın en iyi arkadaşını görevlendirdi.
"Sayfa 84'deki paragraf ödeviniz." Dedi kadın öğretmen masasına otururken.
"Hocam." Dedi ve elini çantasına atıp krem rengi zarif bir kağıt çıkardı Hope.Sonra da öğretmenine uzattı.
Kadın zarif parmaklarıyla dikdörtgen kağıdı alıp zarftan çıkarttı.
"Finn Mikaelson ve Sage Novel'in düğününde bulunmanız bize şeref verecektir."
Esther'in yeşil gözleri kocaman açıldı.
Kadın şaşkınlıkla kafasını kaldırdı ve Cameron ile göz göze geldi.Söze girmeden önce iç geçirdi.
"Orada olacağımdan emin olabilirsiniz."
____________________
Esther,kocası ile nöbetçi oldukları koridora girerken Mikael kahkahasını bastırmakta güçlük çekiyordu.
"Nasıl olur ya!?" Dedi.Kocaman açtığı yeşil gözleriyle adama bakmak üzere kafasını çevirince sarı lüleleri hopladı.Sonra da sorusunu yineledi.
"Nasıl olur!?"
Kadının bakışları ve şaşkın ses tonu adama birdenbire çok şirin görünmüştü.
"Olamaz mı ya!?"
"Olamaz!"
Sertçe duvara yaslandı ve kollarının dolayıp gergin tavırlarla ayakkabısın sivri topuğunu yere vurmaya başladı.
"Yahu sen ölümsüz değil misin?Ne diye ev-len-ir-sin??Senden geçmedi mi artık??"
"Sen de ölümsüzsün.Ama bak benimle evlisin."
"Ama biz faniyken evlendik." Dedi ve sağ işaret parmağını omuzlarında biten kalın lülelerinden birine dolayarak çevirmeye başladı."Ayrıca evlilik yemini ölüm bizi ayırana kadar geçerlidir.E Ölüm bizi zaten ayırdı."
"Öyle mi dersin?" Diyen adamın dudaklarının kenarı kıvrıldı.
Koridorun ortasından gelen bağırışlarla konuşmaları bölündü.Kafalarını aynı anda çevirdiklerinde birkaç 11.ve 10.sınıf erkeğinin kavga etmek üzere olduğunu gördüler.
"Hey!"
"Ayrılın!"
Hızla kavga edenlerin yanına giden çift otoriter bir sesle öğrencilerine ayrılmalarını emretti.
Çocuklar kaldıkları yerden devam etmeye kalkınca kadın yakaladığı bileği vampir olduğunu bilmeyenlerin ondan beklemeyeceği bir güçle ittirdi.
Yeni vampir olduğu için fiziksel gücünü çoğu zaman kontrolü dışında aşırı kullanıyordu.Mesela elindeki bardağı parçalıyor ya da başka bir şeyleri istemeden kırıp döküyordu.Ama bu sefer gücü 10.sınıfa giden bir oğlan çocuğunu zorlanmadan tek eliyle yerden birkaç santim havaya kaldırdığında bariz bir şekilde ortaya çıktı.
Çocuk kocaman açılmış gözlerle kafasını çevirip öğretmenine çevirince kadın içinden küfretti.
Kolundan tutup kaldırdığı çocuk okul müdiresinin oğlu Morgan York'dan başka biri değildi.
_____________________________
"Hoşgeldiniz damat bey."
Henrik Mikaelson viskisinden bir yudum alırken hafifçe masaya dayanıp destek aldı.
"Hoşbulduk." Dedi Finn kollarını hafifçe iki yana açıp indirirken.
"Viski?"
"Hiç fena olmaz."
Henrik,Mikaelson'lara özgü ağır,havalı tavırla dayandığı masaya dönüp şişedeki içkiyi kristal bardağa döktü.Sonra da rahat bir tavırla abisinin kendini attığı koltuğa yürüyüp bardağı uzattı.
"Teşekkürler."
"Düğün stresi,ha?"
"Tam üstüne bastın."
Bu esnada boş bir akvaryumu taşımakta olan iki yeniyetme cadı odaya girdiler.
"Bunu nereye bırakalım?"
"Masaya.Teşekkürler."
Cadılar akvaryumu itaatkar bir tavırla masanın üzerine bırakıp odayı terk etti.
"Akvaryum mu?"
Henrik hiçbir şey söylemeksizin masaya yürümeye başlamadan önce abisine eliyle gel işareti yaptı.Finn itaatkar bir tavırla koltuktan kalktı ve kardeşini takip etti.
"Ben geleceği görebiliyordum,hatırlarsın."
"Tabii."
"Ara sıra bu yeteneği kullanmak gerekiyor ki körelmesin.Ben de rutin olarak ayda bir bakınıyorum işte."
"Ee?"
"Dedim ki,ikimiz de aynı kandan olduğumuz için bir bağ kurabiliriz.Böylece bizim ailenin geleceğine göz atarız."Ellerini avucunun içleri yere bakacak şekilde tutup çapraz yaparak hareket ettirdi."Kesinlikle iyi niyetlerle."
"Olabilir.Ne yapmam gerekiyor?"
Henrik eline bir hançer alıp avcunun içini kesti.
"Kanla bağ kuracağız,su da iletken işlevi görecek ve benim gördüğümü sen de göreceksin."
Bu esnada kardeşinin uzattığı hançerle avuç içini kesen Finn tecrübeli bir tavırla kesiğini onunkinin üzerine yerleştirip elini tuttu.Henrik yavaşça ellerini akvaryumun içine soktuğunda şarap rengi kan suyu kırmızıya boyamaya başladı.Henrik başını geriye atıp gözlerini kapatınca odada hafif bir rüzgar esti.

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin