The Subject:Mikaelson.

226 10 5
                                    

"Zaman durdurulamaz.Bu bizim sırtımızdaki en büyük yük ve en büyük mücadelemiz bu yüke rağmen yaşayabilmek."
Lucy sırtını demir sedyeye yaslamış,kollarını kavuşturmuştu.Önündeki sandalyede oturan adama neredeyse sevgiyle bakıyordu.
"Dostoveyski." Dedi yaslandığı yerden doğrulurken."Yeraltından Notlar."
Kollarını çözdü ve acelesiz hareketlerle sandalyenin etrafında dolaşmaya başladı.Sivri topuklu ayakkabı ve kadının sesleri dışında oda sessizdi.
"New Orleans cadıları şimdiye kadar işlerine geldiği sürece karışıklık çıkartmaktan asla çekinmedi." Dedi."Hatta bir keresinde büyük bir fırtına çıkarıp tüm şehri yerle bir etmişlerdi."
Arkasına geçtiği sandalyeyi tuttu."Ama bunların hiçbir anlamı yok artık.Sayende."
Sandalyede oturan adamın önünde diz çöktü.Bir anne şefkatiyle elini yanağına yerleştirdi."En mükemmel eserimiz."
"Birlikte sadece bu şehri değil,tüm dünyanın dengesini sonsuza kadar değiştireceğiz."
Çöktüğü yerden kalkıp ilerledi.
"Anlıyor musun?"
Dünyanın en uslu orijinal vampiri,siyah gözlerini kırpıştırınca alışıldık yeşiller geri döndü.
"Evet Efendim."
_________________________
"Hayır.Hayır,hayır,hayır,hayır,hayır!!"
Adam yeğenini kollarının arasına alınca,kadının gırtlağından süzülen kızıl nehir kollarına bulaştı.
Dişleriyle parçaladığı sağ bileğini kadının ağzına tutarken bakışları buğulandı.Bir yandan da histerik bir biçimde titriyor ve aynı kelimeyi tekrarlıyordu.
"Hayır,hayır,hayır.."
Sarı saçlarını geriye ittiği kadının yarasına daha dikkatli baktı.Boylu boyunca yırtılan gırtlağı görünce daha da şiddetli titremeye başladı.
"Kollarımın arasında ölemezsin!" Diye fısıldadı.Sonunda hayır dışında bir şeyler daha dökülmüştü biçimli dudaklarından."Ölemezsin."

"Parmak sandviç?"
Klaus'un uzattığı servis tabağından bir sandviç alan İngrid,"Teşekkürler." Dedi.
Salonu boş boş turlarken sandviçini ağzına attı.
"Şu aile armasından dövme yaptırmak istiyorum." Dedi.Sol eliyle sağ omzunun arka kısmını tuttu."Tam şuraya."
"Güzel durur."Dedi Klaus."Ne zaman yaptıracaksın?"
"Bilmem.Canım istediği zaman." Gülümsedi.Dışarıda parlayan güneşin içeriye süzülen ışınları yüzüne vuruyordu."Daha çok vaktim var nasıl olsa."

Klaus parmaklarını altın sarısı saçlarının diplerine geçirmişti.
Üzüldüğü zaman renk değiştirip koyu kahve-siyah arası bir tona bürünen gözlerinden akan sıcak yaşlar köşeli çenesinde buluşuyor ve cesedin üstüne damlıyordu.
Uyuşuk vücudunu kardeşinin yatağına atmış,kıpkırmızı kesilmiş suratıyla izlediği ölü bedenin başını dizine yaslamıştı.Diğerleri seslere uyanıp odaya doluşmadan önce yapabileceği tek şey saniyeler geçtikçe daha da uyuşmaktı.
Sonunda odanın kapısının açıldığı duyunca kafasını kaldırdı.
"Elijah."
"Niklaus?!"
Adamın gırtlağından çıkan ses kendine bile yabancı gelmişti.Kapının tokmağındaki elini çekti ve birkaç büyük adımla yanlarına geldi.
"Nasıl oldu bu?" Diye sordu,Klaus'a sonsuzluk gibi gelen birkaç saniyelik sessizliğin ardından.
"Kendi yaptı." Dedi Klaus yavaşça."Bilinci açık değildi."
Çenesi titreyerek "Nasıl izin verdin?" Diye sordu Elijah,elini ölü kadının saçlarının üstüne yerleştirirken.
Klaus bu bakışların aynısını 1000 yıl önce o evde,abisi kollarının arasında bebekle durduğunda görmüştü.Bebeğe kayan bakışlarının,çocuğun bir çift cama dönüşmüş mavi gözleriyle buluştuğu o anı hatırlayınca ürperdi.Bebek sanki onu izliyor,bir şeyler anlatmaya ya da anlatmamaya karar vermeye çalışıyordu..
Tekrar ürperdi.
"Dövdü beni." Dedi sadece.
"Demek dövdü seni ha." Dedi Elijah."DEMEK DÖVDÜ!"
"Onu yalnız bırakın."
Klaus ve Elijah,sesi duyana kadar kapının eşiğinde duran Finn ve Rebekah'ı fark edememişti.Klaus,kendi bu haldeyken adamın nasıl bu kadar sakin kalabildiğine anlam veremiyordu.
"N-Ne?" Diyebildi sadece.
Finn olumlu anlamda başını salladı.Sonra da elini kaldırıp gel işareti yaptı.
"Uyanacak şimdi."
"O öldü Finn."
"O bir Banshee,Elijah." Dedi."Az önce "Kol" diye bağırdığını duydum."
Gözleri kardeşlerinin suratlarında tek tek dolaştı.
O bizim ailenin Banshee'si,bu demektir ki o bir ölümsüz ve bizim en son üyemiz ölene kadar da ölümsüz kalacak."
Derin bir nefes aldı.
"Kol o kadar şanslı olamayabilir tabii."
Klaus açık ağzını kapatıp bakışlarını dizlerindeki kadına kaydırdı.Birkaç saniye beyninin yeniden çalışmasını bekledikten sonra iki eliyle kadının başını yavaşça yatağa bırakıp ayaklandı.Odanın eşiğine kadar yürürken Elijah da peşinden gelmişti.Finn koruyucu abi tavırlarıyla elini kardeşinin omzuna koydu.
"Haydi,sen de git temizlen."

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin