_________
Bir zamanlar yeşilin en güzel tonunda olan gözleri içine bütün uzayı sığdırabileceğim bir çift kara delikten farksızdı.
Mavi gözlerimle kara deliklerin içine baktım ve küçük kardeşime ait bir şey,herhangi bir şey görebilmek için boş bir çaba içerisine girdim.Bakışlarımın buğulanmasını takip eden birkaç saniye içinde gözlerimi terk eden iki damla yaş hızla süzülüp köşeli çenemde buluştu ve yere damladı.
Temas ettiğim etin ve kemiğin içinde bir ruh yoktu.O,beni ve sevdiğim herkesi öldürmek üzere programlanmış bir androiddi.Onu sevebilirdim,ondan nefret edebilirdim fakat o bana karşı hiçbir his beslemeyecekti.Yaşamsal fonksiyonları yerine getirmek,belirli kişilerden emir almak,sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kelime dağarcığıyla tarzanca konuşmak ve öldürmek dışında tamamen işlevsiz bir robottu.
Babamın telefondaki sözlerini hatırladım:"Biraz baba tavsiyesi mi istiyorsun?Kaç!"
Ama bana bir kez bile babalık yapmamış adamın benim için son sözlerine kulak asmadım.Bunu yapmayacaktım.
Bunun yerine göğsümdeki yanmayı hissettiğim son ana kadar mertçe katilimin gözlerinin içine baktım..
_______İngrid'in ayakkabılarının topuk sesi avluda yankılandı.
Genç kadın yanında bardayken muhabbet ettiği adamı getirmişti ve şaşkın görünüyordu.Adamın şehirdeki milyonlarca kadından arkadaşının yeğenini bulmasını tesadüf olarak adlandırmakta tereddüt yaşıyordu.
"Güzel ev,ha?" Diye soru Damon.
"Evet." Kafasını çevirince sarı saçları hopladı."Tam olarak ne bulmayı umuyorsun?"
"Ben viski için geldim." Deyince ikisi de kahkaha attı.Damon suratında aptal bir sırıtışla güzel kadının gülüşünü izledi.
"Cidden soruyorum."
"Buraya gelmedim aslında.Geçerken uğrayayım dedim,o kadar."
Kadın bir saniye sessiz kalıp adamla göz kontağı kurduktan sonra "Amcamın iyi arkadaşlar edinmek konusunda yeteneği varmış sanırsam." Dedi rüyada gibi.
"İngrid!"
Damon her zamanki ukala tavırlarıyla iyi kötü hatırladığı sese doğru döndü.Kızına seslenen adamın nasıl olup da yıllar öncesine nazaran kat be kat iyi göründüğünü sordu kendi kendine.
Adam vampir hızıyla yanlarına geldi ve tehditkar bir bakış attı Damon'a doğru.
Başını yana eğdi ve "Salvatore." Dedi yamuk bir gülüşle.Bakışları dudaklarındaki gülümseyle taban tabana zıt öfkeli ışıklar saçıyordu.Damon gerildi.
"Hoşgeldin." Dedi Finn.
"Hoşbulduk.Küçük hanım kızın mı?"
"Evet." Dedi ve bu esnada yanına gelen İngrid'in omzuna kolunu atarak saçlarına bir öpücük kondurdu.
"Siz ikiniz tanışıyor musunuz?" Dedi kadın babasının yanağını öptükten sonra.
Finn dilinin ucuna kadar gelen Damon'un kardeşinin onu öldürdüğü gerçeğini yuttu ve "Evet." Demekle yetindi.
"Kimleri görüyorum?"
İngrid'in hayranlık duyduğu Britanya aksanının sahibi Klaus yanlarına geldi.
"New Orleans'a hoş geldin eski dostum."
Sırıttı ve devam etti:
"Kardeşin yok mu?"
"Yok." Dedi Damon."Onu Mystic Falls'ta bıraktım."
Klaus,Elena'yı sormak için uygun bir an olmadığını hissetti.
"Geçerken uğrayayım dedim." Dedi Damon."Fazla kalmayacağım."
"Ah,bence ekstradan kalmak için programı yeniden gözden geçireceksin,hatta kardeşini de çağıracaksın."
"Nasıl yani?"
Klaus ve Finn birbirlerine bakarak sırıttılar.FlashBack
_________________________________
Babası elindeki kağıt peçeteyle dudaklarının kenarındaki kanı silerken Cameron ağzındaki pizza lokmasını çiğniyordu.Havaalanına giden tenha yolda pizzacı tabelasını görünce ikisi de aç olduklarını fark etmişti.
Adam bir sandalye çekip oğlunun tam karşısına oturdu.
"İştahın kaçmadı ya?"
Cameron olumsuz anlamda kafasını sallarken hafifçe güldü.
"Birkaç aya kadar ben de vampirdim,unuttun mu?"
Memnuniyetsiz bir şekilde yüzünü buruşturduktan sonra devam etti.
"Vampir olmayı özledim."
"Nesini özledin?" Diye sordu Finn cebindeki paketi çıkarıp bir sigara yakarken.
"Hız,güç,dayanıklılık,etki..Etkiyi baya özledim.
Yaşlı olduğum için herkes benden korkuyordu.Her öğün bir şeyler kemirmek ya da beş dakikada bir tuvalete gitmek zorunda kalmıyordum.."
"Hiç bu açıdan bakmamıştım." Dedi ve paketi oğluna uzattı."Sigara?"
Cameron babasınınkilerin aynısı ince parmaklarıyla sigarayı zarifçe dişlerinin arasına yerleştirip çakmakla yaktı.
"Ve mükemmel baba Oscar'ının gittiği kişi.."
Finn güldü.
"Kocaman adamsın tüttürelim karşılıklı işte ne olacak?"
Cameron kahkaha attı.Finn de güldü fakat sonra ciddileşti.
"Konuşmamız gereken bir konu var."
__________
Damon,akşam yemeğinde ne Finn'i ne de Sage'i görememesinin nedeninin ikisinin dışarıda yiyecek olması olduğunu biliyordu.
Masaya hakim olan hareketliliğin seebinin kendisi olmadığını anlaması da uzun sürmemişti.
"Ne zaman arayalım?" Diye sordu Freya masada duran cep telefonundan saatine bakarken.
"Daha saat 19.30,bekleyelim biraz." Dedi Klaus.
"Kim konuşacak?" Diye sordu Kol."Ben." Cevabının geldiği kişi ise Rebekah'dı.
"Umarım bir aksaklık çıkmaz." Dedi Elijah zarif bir şekilde tuttuğu çatal bıçakları yerlerine bırakıp içeceğine uzanırken.
"Yok canım,sadece amcam hayatını değiştirecek bir adım atacak o kadar,ne ters gidebilir ki?"
Damon "Aile meselelerinize karışmak gibi olmasın ama,neler olduğunu sorabilir miyim?" Dedi sonunda.
Ailenin her bir üyesi yamuk sırıtışlarla ona dönünce korkuyla geri çekilir gibi yaptı.
Sırıtışlar da genetik herhalde diye düşündü.
"Korkmalı mıyım?"
_____________________
Ailede genetik olarak var olan bir başka husus ise oyunculuk yeteneğiydi.
Finn içeceğinden bir yudum daha aldı.Sage hiçbir şeyden şüphelenmemişti.
Masanın üzerinde duran telefon titredi ve "Rebekah" yazısı parladı.Adam gayet doğal tavırlarla telefonu eline alıp açtı.Acaba kızkardeşi de onunla aynı performansı gösterebilecek miydi?
"Efendim Rebekah?" Dedi.
Sage'in doğaüstü kulaklarının da dinlemede olduğunu bilen Rebekah özellikle sesini titretti.
"F-F-Finn..." Dedi ağlayarak.
"Neler oluyor?"
"C-Cameron.." Dedi zorlukla nefes alarak.
"Ne olmuş Cameron'a!?"
"A-a-araba ç-çarpmış!"
"NE!!!"
Adam bağırdı ve ona dönen bakışlara aldırmadı.
Sage anında ayaklanmıştı.
"Hastanedeyiz..şimdi...Konum atarım sana.Finn,onu..y-yoğun bakıma aldılar k-kafasını vurmuş ha-yati riski..varmış!"
"Tamam geliyoruz sakin olun!"
Adam da ayaklandı ve alelacele hesabı ödeyip arabaya atladılar.Finn,rolünü bu kadar düzgün yaptığı için kızkardeşini içinden tebrik etti.
Planın bir sonraki aşamasına uyarken arabayı sürmeye başladı.Bir yandan da düşünüyordu.
Ya gerçekten araba çarpmış olsaydı?
Ya gerçekten hayati risk altında olsaydı?
Rol yaptığını unutmuş bir halde direksyonu kavradığı elleri titremeye ve kulakları uğuldamaya başlamıştı.O anda tüm gerçek başına dank etti;oğlu artık insanüstü bir varlık değildi ve tüm tehlikelere açıktı.
Ya bir gün Cameron ölürse?
Ya bir gün İngrid ölürse?
Ya ben bunu izlemek zorunda kalırsam?
Bembeyaz suratıyla yanında oturan kadının ellerini gözlerinde hissetti.Yüzündeki ıslaklığı da o anda fark etti.
Ağlıyordu.Planlandığı gibi Missisipi Nehri'nin kıyısına arabayı sürerken Sage "Finn,hastaneye gitmiyor muyuz?" Diye sordu.
"Hayır."
"Nereye o halde?"
Bu esnada adam arabayı toprak yolun kenarına park edip arabadan inmişti.Kadın da indi ve 100 metre kadar yürüdüler.
"Finn neler olu.."
Nehir manzaralı kıyının etrafı mumlarla çevrelenmişti.Geçecekleri yol da mumlarla belirlenmiş ve mumların bittiği yerde gül yapraklarından bir kalp başlamıştı.
Bir anda Mikaelson ailesi ve Damon saklandıkları yerlerden fırlayıp "Süpriz!" Diye bağırdılar.
"NE!?"
Rebekah elinde tüm kucağını dolduran dev bir gül buketiyle öne çıktı.
"Güzel rol yapıyorum değil mi ama?"
Sage,kadına sarılırken hala ağzı açıktı.
"Sevgililer günün kutlu olsun Sage."
Kadının arkası dönük olduğu için Elijah'ın ceketinin iç cebinden bir kutu çıkarıp abisine verdiğini görmedi.
"Beğendin mi?" Diye sordu Cameron."Sırf bunun için trafik kazası geçirdim." Deyip sırıttı.
Hope bu iğrenç espri karşısında suratını ekşitip kuzenine bakarken Sage arkasını döndü ve buketi Finn'e sallayarak "Geberteceğim seni!" Dedi bir yandan gülen bir yandan ağlayan bir sesle.
Finn sırıttı ve "Ben senin beni gebertmene de razıyım." Dedi kadının boştaki elini tutarak.Sonra da dizlerinin üzerine çöktü ve kardeşinin az önce uzattığı kutuyu çıkarttı.
"Sage Novel,benimle evlenir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mikaelson'un Oğlu
Hayran KurguWilliam Cameron için "Mikaelson",bir soyad değildi.Sevgi adına bildiği her şeyi tek bir gecede yok eden adamın bozuk kanının damarlarında aktığını hatırlatan ve bir lanetmişcesine isminin hemen peşinden gelen korkunç bir etiketti. O,damarlarında do...