Bring Me Back.

375 10 0
                                    



Natalie Dormer İngrid Mikaelson rolünde.(Multimedya)
Bölüm Şarkısı:Opus-Live is Life
Bu bölüm çoğunlukla farklı zaman dilimlerinin flashbackleriyle doldu.Ama bunları da anlatmam lazım,kusura bakmayın.
[Dipnot:* İle gösterilen yerde karakter aslanların yaşamlarının zoolojik olarak iki bölüme ayrılmasından bahsediyor.Yavru aslanlar ilk defa avlandıklarında şirinlik seviyesinden katillik seviyesine geçerler.
*Arşidük:İnparatorluğa bağlı hükümdarların en büyüğü]

I am about to lose my mind.
Aklımı kaybetmek üzereyim.
You've been gone for so long
Çok uzun süredir yoksun.
I am running out of time,
Zamanım doluyor,
I need a doctor
Bana bir doktor lazım.
Call me a doctor
Bana bir doktor çağırın.
I need a doctor,doctor,
Bana bir doktor lazım,
To bring me back to life.
Beni hayata geri getirecek.
Skaylar Grey-Doctor Ft.Eminem-Dr.Dre

Sevgili günlük,
Sıkıcı bir matematik dersinin ardından nihayet zilin çaldığını hayal et.En iyi arkadaşınla sınıftan fırlıyor ve kantine inmek için koridora sapıyorsunuz.Okulun en işlek koridoruna adım atınca sizi büyükanneniz ve büyükbabanız karşılıyor,Mikael ve Esther Mikaelson!
Hay Lanet.
Evet,büyük anne-babam,aynı gün,aynı koridorda nöbetçi.Ciddiyse komik,şakaysa hiç komik değil..
Dahası Esther okulda baya'bi popüler hale geldi.Arkadaş ortamında adı geçtiğinde hakkında çoğunluk iyi şeyler söylüyor.Çünkü 25-30 dakika ders anlattıktan sonra ya serbest bırakıyor ya da muhabbet etmeye başlıyor.(Muhabbeti de tatlı zillinin!) Azıcık ders anlattığı için sınavları da çok kolay soruyor.Konu ne zaman açılsa onun amacının öğretmenlik olmadığını,onun lanet olası bir cadı olduğunu haykırasım geliyor,fakat kendimi tutmak zorundayım.
Kol'a bundan bahsettiğimde,üst sınıftakilerin de yorumlarının bunlara benzer olduğunu söyledi.
Evet,gündelik büyükanneme nefret kusma dozumu de aldığıma göre başka havadisleri aktarayım:Cameron'un beyninin resetlenmesinden ve peşine Henrik amcamın Cadılar Meclisi'nin yeni kralı olmasından yaklaşık üç ay geçti.Bu zaman zarfında kuzenim ilk başlardaki bebek tavırlarını üzerinden attı.Hala birazcık zorlansa da sıradan birey kapasitesini geri kazanması yakındır.Onu yaralayan bütün o olayları,kabuslarına giren vahşeti anca hayal meyal hatırlıyor şimdi.Böylesi onun için çok daha iyi oldu bence.Eskisi kadar vahşi de davranmıyor,bebeklik evresinden çıkana kadar Finn amcamla araları harikaydı hatta.Fakat ömründe ikinci sefer ergenliğe girdiğinde gene bir tuhaf oldu,normaldir.Şirinlik seviyesinden katillik seviyesine geçiş gibi,gerçi Cameron bir aslan değil ama olsun.*
Yine de o eski sen-benim-hayatımı-kararttın-lanet-olası-pislik tavırları yerini Klasik-baba-oğul-atışmaları'na bıraktı..Zaten birkaç gün sonra okula dönecek,bugün babasıyla doktor raporu götürecekler okula.Ve sen sormadan,evet,o artık bir cadı.
Henrik hakkında soru sorma,ilginç bir şey yok.Liderliği iyi kıvırıyor.O kadar.
_________________________________ (Flashback-M.S 997)
Arşidüşes İngrid,gözleri kadar mavi eteğini savurarak selam duran uşakların arasından geçmekteydi.
Genç kadın,resmen güzelliğin beden bulmuş haliydi.Beline uzanan sarı renkli lüleleri omuzlarından dökülüyordu.Uzun kirpikleri,genlerinin hiç bir zaman tanımadığı biyolojik büyükbabasından geldiği lapis lazuli laciverti gözlerini gölgeliyordu.Süt beyazı teni bakımla ışıl ışıl parlıyor,en ufak bir leke bile göze çarpmıyordu.Burnu hafif sivriydi,fakat bu yüze fındık burun da gitmezdi zaten.Ateş kırmızısı dudakları günümüzde bile kadınların elde edemedikleri bir canlılığa sahipti.Mavi gözlerinin çevresi sürme çekilmiş gibiydi.Uzun ve ince boynunda evebeynlerinin (ya da en azından ona ebeveynlik yapan kişilerin) geçen sene hediye ettiği aile yadigarı kolye parlıyordu.
Uzun koridor boyunca duvara yapışmış selam duran uşaklardan biri,kadın saygı gereği uzun parmaklarıyla kapıyı tıklatınca yavaşça kapıyı açtı.
Genç leydi parmaklarını karnında birleştirerek ilerledi.Yan yana konulmuş iki oyma tahtta anne-babası yan yana oturmaktaydı.Kızlarını görünce gülümsediler.İngrid yavaşça eğildi.
"Arşidüküm*,Arşidüşesim."
"Hoşgeldin güzel kızım.Gel,yaklaş şöyle."
İngrid,Arşidük babasının emrini yerine getirdi ve yaklaştı.Babası ayağa kalkıp kızının sağ elini kavradı ve kibar bir şekilde elinin üstünü öptü.İngrid boştaki elini dışarıya doğru çevirip sağ ayağını solun arkasına attı ve kafasını eğip zarifçe dizlerini kırdı.Aralarında geçmesine izin verilen en büyük sevgi gösterisi de buydu işte;Öpmek yok,sarılak yok..
İngrid bazen bütün bu kurallardan boğulduğunu hissederdi.Kuralları ezberleyemezdiniz,kaç bin kural olduğunu tanrı bilirdi.Onları aklınızdan bulmanız gerekirdi ki,bu İngrid'in sürekli diken üstünde bir hayat yaşamasına sebep olurdu.
Annesi ile de kuralların getirdiği biçimde selamlaştıktan sonra,tam babası ona hayatın nasıl gittiğini soracaktı ki babasının sadık yardımcılarından biri içeri girdi.
"Arşidüküm." Dedi yerlere eğilirken.
"Yaklaş Voldemor."
Voldemor isimli uşak yaklaşıp Arşidük'ün kulağına bir şeyler fısıldadı.Arşidük'ün gri-mavi gözleri kocaman açıldı.Arşidüşes soran gözlerle kocasına baktığında,kocası dudaklarının söyleyemediği sözleri gözleriyle söylüyordu.Arşidük,ciğerlerine doldurduğu havayı boşalttı ve kızına döndü.
"Bu şekilde öğrenmeni istemezdim fakat bilmen gereken bir şey var."
_________________________________
(Günümüz)
"Müzik dinleyelim derdim ama Amerika Birleşik Devletleri'nin en sıkıcı Orijinaliyle aynı arabadayım!"
"Yanlız biz Norveçliyiz."
Cameron cevabını almıştı.Oturduğu ön koltuktan kolunu uzattı ve radyo kanalları arasında gezmeye başladı.Sonunda doğru düzgün bir şey çıkacağına olan inancını yitirdi ve CD bölümünde ne takılı olduğunu sordu.
"Live is Life olacaktı."
"Ciddi misin?!"
Cameron cevabı beklemeden CD düğmesine bastı.Bas sesi arabanın içini doldururken genç adam sesi çoktan fullemişti.
"When We all get the power,
We all are the best!!"
Kafasını sağa sola her savuruşunda kahverengi perçemleri savruluyordu.Kafasıyla birlikte kolları da hareket etmeye başladığında Finn oğlunun hallerine gülmeden edemedi.
"Live is life!Na Na Na Na Na!"
Bir yandan bağırarak şarkıyı söyleyen Cameron'a eşlik etmeye başladı,dans etmeden tabii.
"Everybody sings,live is life!!
Na Na Na Na Na!!"
Cameron dans etmeyi kesip cebiden telefonunu çıkardı.Şarkının son notalarına eşlik ederken aklına gelen cümleyi Tweet'ledi.

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin