Owner of the Night.

587 19 2
                                    

Multimedyada Cameron ve Finn var,video ise Allyasa ve Cameron.
Not:Bu bölümün yarısın mobilden yarısını ise bilgisayardan yazdım.Mobil bazı harfleri büyük yazmıyor nedense.Yani,bazı yerlerdeki imla hataları o yüzden,kusura bakmayın.

(Alıntı Kol'un sesinden)

"Aşk dediğin nedir ki?Tenden,bedenden bir sıyrık.

Çocukların içinde yaşadığı bir çığlık.

Aşk dediğin nedir ki?Histen,nefesten bir varlık.

Umutsuzluk içinde,karanlığa son ıslık."

Finn Mikaelson,şoke edici bir haber aldığında olduğu yerde çakılmak veya başka herhangi bir tepki vermek yerine çoğu zaman mekanı terk eder ve kendine düşünmek için zaman verirdi.

Yine öyle oldu.1000 yıl önce sözde ölü oğlunun ve ölü doğan kızının cesetlerini de aynı şekilde arkasında bırakmıştı.Dönüp onlarla yüzleşmemişti.Abi Mikaelson da sorunun üstüne gitmek yerine korkup kaçabilirdi.Sonuçta o da insandı.

Klaus ve Rebekah fırlayıp abilerinin peşinden giderken Elijah buna tenezzül bile etmemişti.

Kol da tırnaklarını avuç içlerine batırarak ayağa kalktı.Bara doğru ilerlerken özellikle Elijah ile göz göze geliyor ve sanki 1000 yıldır yeğenini görmemesi onun suçuymuş gibi abisine tehditkar bakışlar atıyordu.

Sonunda salona hakim olan sessizliği Cameron bozdu.

"Bu adam sorunlarından hep böyle kaçar mı?"

"Birincisi,o "adam" diye bahsettiğin kişi senin baban,ikincisi,o kaçmıyor,sadece zamana ihtiyacı var ve üçüncüsü,geri gelecek.Seni bırakmayacak."

"Geçen sefer bıraktığında kendi başımın çaresine gayet güzel bakmıştım!Umarım yine bırakır!Hatta umarım şu an Miami'ye uçak bileti falan ayarlıyordur!"

"Saçmalama,Cameron.Tanrı aşkına,adam seni öldü zannetmişti."

"Ding-Dong.Adam dedin."

"O benim babam değil."

Kol bardakları içkiyle doldurduktan sonra birini Cameron'a uzattı.Çocuk bardağı eline aldı ve amcasıyla tokuşturdu.Elijah ise bu esnada odayı terk etmişti.

"Hey." dedi Cameron kısa bir sessizlikten sonra."Annemi tanıyor muydun?" Cameron'un ,onu ve kız kardeşini doğururken öldüğü gerçeği dışında, annesi hakkında pek bir fikri yoktu ve onun hakkında daha fazla şey öğrenmek için can atıyordu.

"Pekala,o benim yengemdi ve onu tanıyor muydun saçma bir soru oldu.Ama sanırım tam olarak neyi sorduğunu anladım."Kol gülümsedi ve devam etti."Annen siyah saçlı ve mavi gözlüydü.Ayrıca çok da sıcakkanlı bir kadındı.Onun çok büyük hayranıydım,yanlış anlama;kişiliğinin hayranıydım.Tanısan eminim çok severdin."

Cameron'un genç suratında küçücük bir tebessüm belirdi,sonrasında ise hemen kayboldu.Derin bir iç geçirdi.Sonra da içeceğini fondipledi.

O esnada kapı açıldı ve içeriye Rebekah,Klaus,Finn üçlüsü girdi.Cameron bar taburesinde yüzü kapıyı görecek şekilde otururken dirseklerini bar masasına dayayarak sırıttı.

"İşte başlıyoruz!"

Bar taburesinden aşağı atladı.Salonun ortasına doğru yürümeye başladı.Bu esnada Finn de oğluna doğru yürümüş ve ortada buluşmuşlardı.Cameron elini gür kahverengi saçlarının arasına daldırıp dudaklarını gergin bir ifadeyle birbirine bastırdı.Sonra da elini saçlarının arasından çekip Finn'e doğru uzattı.

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin