Bu hayatta tecrübe edemediğim az şeylerin arasındaydı;ölmek.
Babamın Davina'ya bir şey yaptığını gördüm,fakat görüşüm bulanıklaşmıştı.Sonra tıslama sesi duydum ve tüm algılarım göğsümdeki yanma hissi ve vücuduma dolan duman eşliğinde kapandı.
Yağmurlu hava birden yerini pencerelerden içeri dolan parlak güneş ışığına bırakmıştı.Çatıda da değildim.Daha önce hiç içerisinde bulunmadığım fakat yine de aşina olduğum bir evdeydim.
Hope ile o küçükken mektuplaşmak çok zevkliydi.O yamuk yumuk yazısını okudukça içimi bir neşe kaplar,fakat anında hüzne dönerdi.
Mektuplaşma dışında ise Facetime tarzı görüntülü konuşma araçlarını kullanır,teknolojinin bize sunduğu nimetlerden faydalanırdık.Hope da beni tableti yardımıyla bu evde gezdirmişti.
6 yaşındayken.
Salondaki dev TV'ye kurulmuş son teknoloji Playstation hareket algılayabiliyordu.Amcası Kol ayakta duran yeğeninin yanında diz çökerek onun boyuna inmişti.Hope bir beyzbol sopasını iki eliyle tüfek tutar gibi tutmuştu.Kol da kendi elleriyle kızın minik parmaklarını kavramıştı.
"Sol gözünü kapat." Dedi Kol sevecen bir sesle.Hope talimatı yerine getirdi.
"Hedefi ortaladın mı?" Diye sordu.Pembe gecelikli Hope gülümseyerek başını yukarı aşağı salladı.Kol sopayı alttan kavrayan elini şarjör doldurur gibi arkaya öne hareket ettirdi.Oyundaki tüfek de aynı şekilde hareket etmişti.
Kol sopayı hafifçe yukarı kaldırarak kızımın omzuna tüfek tepmesinin küçük bir versiyonunu uyguladı.Oynadıkları oyuna gözlerimi çevirince ise hedefi onikiden vurduklarını gördüm.
Hope "Vurduk,vurduk!" Diye bağırdı ve kollarını havaya dikerek zıplamaya başladı.Suratıma bir gülümseme yayıldığını hissediyordum.Kol da gülümseyerek ayağa kalktı.
Hope sağ elini düz tutarak yukarı kaldırdı."Çak!"
Kol daha da geniş gülümseyerek Hope'a bir beşlik çaktı.Kız o anda odaya giren Finn'in yanına koştu.
"Gördün mü bak vurdum!"
"Gördüm." Dedi ve hafifçe gülümsedi Finn.Hemen peşine de Kol'a dönüp "Ne kadar da eğitici oyunlar öğretiyorsun." Dedi.
Kol kollarını kavuşturdu."Babam o oyunu eve almış sonuçta,değil mi?"
Tam da o esnada kapı çaldı.Hope "BÜYÜKBABAM GELDİ!" Diye bağırıp kapıya koşturmaya başladı.Kapının açılış sesini ve Hope'un çığlığını duydum.
Bir saniye sonra salonun kapısından babam kucağındaki kızımı öperek girdi.
En azından hayatımın son anlarını hayatta en sevdiğim varlığa ait görüntülerle geçirecektim.Ölüm o kadar da kötü değildi.
Bilemiyorum,belki de Rebekah haklıdır,belki oralarda bir yerde gerçekten de bir tanrı vardır.
Artık bu konuyla kafa yormayacaktım,öğrenmeye çok yakındım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mikaelson'un Oğlu
FanfictionWilliam Cameron için "Mikaelson",bir soyad değildi.Sevgi adına bildiği her şeyi tek bir gecede yok eden adamın bozuk kanının damarlarında aktığını hatırlatan ve bir lanetmişcesine isminin hemen peşinden gelen korkunç bir etiketti. O,damarlarında do...