Mikaelson'un Oğlu-Özel Bölüm 1

142 5 12
                                    

"Tanrım.Tanrım.TANRIM.TANRIM.TANRIIIM!!!"
America Black Mikaelson,aynı kelimeyi sürekli tekrar etme konusunda dünya çapında bir rekora koşuyordu.
"AMERİCA SAKİ.."
Arka koltukta yanına oturmuş genç kadının elini kan akışını durdururcasına sıkan Hope Mikaelson,ilahi bir güö tarafından sözünü bitiremeden arabanın camına yapıştırıldı.Genç kadına nasıl bir güç geldiyse en yakın arkadaşını tek eliyle cama yapıştırabilmişti.
"CAMERON!SANIRIM KENARA ÇEKMEN GEREKİYOR!"
"SAÇMALAMA MER!"
"HEMEN.KENARA.ÇEEEEK!!!"
Genç adam kenara çekmek yerine gaza daha da yüklendi.America'nın ağız dolusu küfürleri hala cama yapışık vaziyetteki Hope'un boğuk çığlıklarına karışıyordu.
Cameron'a tıp fakültesinde ilk öğrettikleri şeydi;sakin olmak.Genç adam okulda öğrendiklerini gerçek hayata geçirmede zorluk çekiyordu.
Birkaç sene önce staj yaptığı hastanenin kapısının önünde durdu.Hastanede tanıdıkları olması işine gelmişti,eşini doğumhaneye götürecek sedye hazırda bekliyordu.
Hemşireler kadını alıp götürdükten sonra nihayet arabadan indi.Kuzeni kendini dışarı yeni atmış,olayın şokunu atlatmaya çalışıyordu.
Üstünü silkeleyen kadının yanına gelip tek bir bakış atması anlaşmaları için yeterli olmuştu,artık ununu eleyip eleğini asmış yetişkinler oluşlarına aldırmadan hastanenin beyaz koridorlarında koşturmaya başladılar.
Uygun adım koşturarak ameliyathanenin kapısına ulaştılar.Hope'un etrafına şaşkın şaşkın baktığı süre zarfında Cameron kumral başını ellerinin arasına almış beyaz koridoru arşınlarken histerik bir şekilde sayıklıyordu.
Hope,geri planda America'nın tiz çığlıklarını dinlerken çöktüğü koltuktan kalkıp Cameron'un yanına geldi ve genç adamı omuzlarından tutup şöyle bir sarstı.
"SAKİN OLUR MUSUN?BENİ DE DELİRTİYORSUN BURADA!!"
"İÇERİDE LANET OLASI ÇOCUKLARIM DOĞARKEN NE YAPMAMI BEKLİYORSUN HOPE??!"
"KIZ İÇİNDEN SENİN LANET OLASI ÇOCUKLARINI ÇIKARIRKEN BİLE BU KADAR PANİK OLMUYOR CAMERON!SEN LANET OLASI BİR DOKTORSUN!LANET OLASI AKLINI BAŞINA TOPLA!!"
"Lanet olası bir doktorum." Dedi Cameron birdenbire durularak."Lanet olası bir doktorum evet.DIŞARIDA NE İŞİM VAR O ZAMAN?!"
Bir saniye sonra kendini ameliyathane kapısına atılırken buldu.Hope melez gücünü kullanmaktan gram çekinmeksizin adamı geriye ittirip bağırmaya başladı;
"WİLLİAM CAMERON MİKAELSON,SAÇMALAMAYI KES."
"DOKTORSAM DIŞARIDA NE İŞİM VAR??"
"İZİN GÜNÜNDESİN SENİ APTAL!!!"
İkilinin kedi köpek gibi kavga etmeleri ortalarından duydukları kadın sesiyle harmanlanmış bir çift bebek ağlaması böldü.
"Bay Mikaelson siz mi oluyorsunuz?" Diye sordu  steril elbiseli kadın sakin bir sesle.
"E-Evet."
"Eşinizi ve kızlarınızı görebilirsiniz."
Cameron'un daha fazla söze ihtiyacı yoktu.Kadının yanından rüzgar gibi geçip içeri fırladı.Kadın Hope'un "ben de girsem sorun olur mu?" Sorusuna hafif bir gülümsemeyle yanıt verdi.
Genç kadın ağır çekime alınmış gibi hissederek doğumhaneye girdi.Saçlarının önüne gelen tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdı ve kafasını çevirdi.
"Aman tanrım."
20 küsür yıllık hayatı boyunca karşılaştığı tüm o manzaralardan en huzur vericisi buydu.Arkasındaki yastığa dayanarak doğrulan America'nın ve doğum yatağının kenarına kalçasını dayamış Cameron'un kucaklarında birer bebek vardı.Ellerini elbisesinin eteklerinin üzerine yerleştirip yavaş yavaş çifte yaklaştı.
Cameron yeni doğmuş kızını genç kadına uzattıktan sonra küçük bir gülümsemeyle sordu;
"Tutmak ister misin?"
"E-e-evet."
Hope,beyaz çarşafa sarılı minik bebek kollarının arasına bırakılırken keyifle iç geçirdi.Çiçeği burnunda babası minik bebeğin yumuşak saçlarla kaplı kafasına bir öpücük kondurdu.
Genç adam America'nın elindeki öteki bebeği ilk kez kucağına alırken yorgun anne kafasını geriye atıp gözlerini kapattı.
Tam bu esnada içeriye alelacele giyilmiş siyah kot pantolon ve gömlekle İngrid girdi.Elindeki telefonda hala Hope'un attığı "HALA OLUYORSUN,Manhattan Hastanesi." Şeklindeki mesaj açıktı.Kuzeniyle göz göze geldikten sonra şaşkın yüz ifadesi yavaş yavaş gülümsemeye döndü.
Sakin sakin elindeki bebeği beşiğe bırakan Hope'a yürüyüp kollarını açtı.İki kuzen kızkardeşlermiş gibi sarıldılar.
Genç kadın öteki kadından ayrılıp beşiğe doğru yürüdü.İşaret parmağıyla uyuklayan minik kızın eline dokunup toz gibi ince bir sesle "Selam." Dedi.
Ellerini ceplerine sokmuş kızkardeşini izleyen Cameron,"Kucağına alabilirsin." Dedi.
Kadın sırıtarak kafasını olumlu anlamda salladı.Beşiğe eğilip uyanmakla uyumak arasında gidip gelen bebeği kucakladı.
Hope'a öteki bebeği almasını işaret eden Cameron,"gelin bir fotoğraf çekinelim." Dedi.
İki kadın,ellerindeki bebeklerle birlikte ön kamerayı ileri tutup kocaman gülümseyen adamın arkasında durarak poz verdi.
Cameron telefonu kendine çekerken kocaman sırıttı."Şimdi bunu Esther ve Mikael'a atacağım." Dedi."Ne yazayım?"
Derin derin uyuyan yeni anneyi uyandırmaktan korkarak kısık seslerle yaptıkları fikir alışverişi sonrası fotoğrafın altına konulacak not belirlendi ve gönder tuşuna basıldı.

New York'u kaplayan gecenin aksine İstanbul'da güneş parlıyordu.Boğazın mavi suları o kadar parlak görünüyordu ki insanın gözünü alıyordu.
Sehpanın üzerine ekranı yukarı bakacak şekilde yerleştirilmiş telefonun ekranı açılınca dünyanın tek dişi vampiri aleti eline aldı.
"İki mesaj iletiniz var."
Parmağı iletiyi kaydırınca bir fotoğraf ve altındaki not gözünün önüne geldi;
"Siz ikiniz torun çocuğu sahibi insanlara göre epey formunuzdasınız."
Kadın ilk birkaç saniye telefonun ekranına bakakaldı.Sonra da bir kahkaha patlattı.
"Mikael!"
İçeri odadaki adam sesi duymasıyla büyük salona geldi.
"Ne oldu?"
Kadın sırıtmasına engel olamayarak telefonu adama uzattı.
"Sanırım bunu görmelisin sevgilim."

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin