Cameron.

183 8 0
                                    

Bölüm Şarkısı:Lana Del Rey-High By The Beach (söylediğim yerde)

"Bir sefer mutfakta tencere tava arasında ağlarken görmüştüm onu.Alakasız yerlerde ıstırap çekmek ıstırabı ikiye katlar.Bir mezar başında ağlamak çok daha makuldür,kimse neden diye sormaz."
-Emrah Serbes

"Günlerdir vaziyetimizin kavgasını ediyoruz aynadakiyle.
Ne ara İstanbul'dan New Orleans'a giden onca yolu kattettim,ne ara kendimi eve attım ve ne ara üvey anneminki de dahil ortadaki tüm vampir cesetlerinin cadılar tarafından imha edildiğini fark ettim?
Ev bakımsız görünüyor.Amcamın etki yoluyla evde tuttuğu hizmetçiler etki birdenbire gidince mekanı terk etmiş olmalılar.Ben avludan içeri girdiğimde Mikaelson Malikanesi yıllardır kimse içeride nefes almamış gibiydi.
Ben içeri girip de kendimle yalnız kalınca da bu durum değişmedi.İçeride yaşayan biri yoktu ki.Nefes alıp vermek yaşamak değildi.
Daha önce size ağır gelen şeyler yaşadınız mı bilmiyorum fakat yaşayanlar rahatlıkla iştahı kestiğini söyleyebilirler.Normalde kurt gibi acıkmam gerekecek kadar uzun süre yemek yemiyor,ancak midem kıyıldığında kendimi canımın hiç istemediği yemekleri çiğneyip yutmaya zorluyordum.
Ev bir kişi için fazlasıyla büyüktü.Küçük bir apartman dairesi olsaydı belki bu kadar yüzüme vurulmayacaktı yalnızlığım.Bütün gün ağır adımlarla evi turluyor,canımın istediği gibi odalara girip çıkıyor,arada bodrumdaki kırmızı tabutlarda uyumak gibi manyaklıklar yapıyordum.
Büyükannem ve büyükbabam beni rahat bırakmıyordu.Binlerce mil uzaktan her Allah'ın günü beni arayıp iyi olduğuma emin olmayı adet edinmişlerdi.Sanırım bana karşı sorumluluk hissediyorlar.Oğullarının bıraktığı bir emanet olarak görüyor olmalılar beni.
Omzumda taş taşıyor gibi yorgun hissediyordum.Kamburumu çıkarıp dolaşıyordum.Sürekli uyumak isteğim vardı.Bu isteği de fazlasıyla tatmin ediyordum,bazen günler boyunca yataktan çıkmadığım oluyordu.
Hangi ayda olduğumuz,günün tarihi veya haftanın hangi gününde olduğumuz gibi sorularla ilgilenmesem de birkaç ayı bu şekilde geçirmiş olmalıyım.Üzerimdeki hırkaya sarınıp kısık gözlerle rüzgardan uçuşan ince kar tanelerini izlediğim bir akşam camdaki yansımama denk geldim.İyice kilo vermiştim,gözlerim kırmızı bir renge bürünmüştü ve solgun görünüyordum.Fakat bunların da ötesinde haşin birini görmüştüm uzun zaman önce küstüğüm yansımamda.Bitmeyen bir öfkeyle lanetlenmiş olmalıydım.Kim vardı bu öfkenin merkezinde?Davina mı?Ona olsa bile onu bulup işini falan bitirmeyecektim.Bu konuda çok düşünmüş ve sonuç olarak kaldırıldığı hastane köşesinde acıya mahkum kalmaya devam etmesi gerektiğine karar vermiştim.Onu öldürünce elime ne geçecekti ki?Öfkemi bir anlığına tatmin edecek olan davranış onun cezasını çekemeden erkenden kurtulmasına sebep olacaktı.
Hayır.Çok daha iyi bir fikrim vardı.Odama gittim ve altıma siyah bir pantolon,üstüme de uzun kollu beyaz bir tişört geçirdim.Askılıkta duran deri ceketi de kaptığım gibi aceleyle sokağa attım kendimi.Tüm cadde yeni yıl süsleriyle ışıl ışıldı.Sonunda takvime bakmaya karar verdiğimde yaprakların 29 Aralık'ı gösterdiğini gördüm.
Bir taksi çevirdim ve "Barlar Sokağı'na." Dedim.

(Şarkıyı açabilirsiniz.)
Barın önünde kollarını kavuşturmuş heykel gibi bekleyen ızbandutlar bu kez beni durdurmadı.Vampirken ne zaman gidip bir şeyler içmek istesem bu elemanları etkilemek zorunda kalırdım.Fakat insan olduğum zamandan bu yana biraz boy atmıştım ve vampirlik yüzünden büyümesi duran vücudum daha bir yetişkin kalıbına bürünmüştü.
Müzik canlı değildi çünkü Lana Del Rey çalıyordu.2010'lu yıllarda bu kadının sıkı hayranıydım.Birkaç sefer canlı izleme şansım olmuştu ve şarkı söylerkenki mağrur duruşuyla beni kendine aşık etmeyi başarmıştı.
Birkaç sene geride kalmış imkansız aşkıma burada rastlamak güzeldi.Gelmekle iyi ettim dedim içimden.
İçerisi loş ışıklarla aydınlatılmıştı.Yine de sigara dumanıyla harmanlanmış karanlık,ortama hakimdi.
Önümü bile zar zor görerek bir şekilde bara ulaşmayı başardım.30'lu yaşlarının ortalarında gibi görünen erkek barmen bana dönüp "Ne istersiniz?" Diye sordu.
Hafif bir şeyden başlayalım."Bira olsun." Dedim.
Adam kavanozu andıran bardağı yan tutarak usta elleriyle biramı doldurdu.Köpüğü yavaşça içmeden önce kafamla teşekkür ettim.
"Sigara var mı?" Diye sordum.
"Var."
Sigara ve yanında istediğim çakmak da gelince ortam tamamlanmış oldu."İşte eğlence anlayışım." Diye düşündüm.
Tam o anda yanıma gelip yüksek tabureye oturan kız sanki düşüncelerimi okuyarak,"Eğlence anlayışın bu mu?" Diye sordu.
Sesin sahibine doğru kafamı çevirdim.
Tüm o makyaj tabakasının altında oldukça genç bir yüz olmalıydı.Aynı şekilde çiğ yumurta sarısına boyalı saçları ve düzgün vücut hatlarını saran mini elbisesi de onu olduğundan büyük gösteriyordu.
"Bahse girerim reşit değilsin." Dedi.
Gözlerimi devirdim."Sanki sen öylesin."
"Evet." Dedi gururla."Geçen ay 18 oldum sonunda." Dedi ve kahverengi gözleriyle elimdeki birayı işaret etti."Tüm paranı onlara harcamak istediğinden emin misin?" Dedikten sonra taburesinde kıpırdandı.
"Reşit olmadan önce de fahişelik yapıyor muydun yoksa geçen ay mı meslek hayatına atıldın?"
Sözlerime bir gram bile alınmadı ki bu da onun GERÇEK bir fahişe olduğunu gösteriyordu.
"Eğlence anlayışından bahsediyorduk." Dedi."Eğlenmeye gelmedim." Diye geçiştirdim.
"O halde aşk acısı çekiyorsun."
Hışımla kıza döndüm ve "Babam öldü!" Dedim.Lanet cümleyi sesli bir şekilde dile getirmiştim işte."Amcalarım da.Halalarım da.Ayrıca,peşimi bırakmanı sağlar mı bilmiyorum ama,kız arkadaşım var ve onu seviyorum!"
"T-tamam." Dedi ve ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı."O halde şu andan itibaren sana asılmayı bırakıyorum." Ellerinden bana yakın olanı uzattı."En azından arkadaş olalım?"
İç geçirdim ve uzattığı eli sıktım."Olalım bakalım.Adın ne?"
"Shelby.Sen?"
"William."
"Pekala William.Söyle bakalım hikayen zamanımı almaya değer mi?"
"Değmez." Dedim kesin bir ifadeyle."Seninki benim zamanıma değer mi?"
Bu sorudan sonra çoğunlukla o konuştu fakat özet geçmek gerekirse annesi o üç yaşındayken babasını aldatınca ebeveynleri boşanmış.Geçen sene kanserden kaybedinceye kadar büyükannesiyle yaşıyormuş.Kadının ölümünden beri de uyuşturucu bağımlısıymış.Toza verecek parayı bulmak için fahişelik yapmaya başlamış.
"Hangi uyuşturucu?" Diye sordum.
"Eroin.Kokain.Ne bulursam."
"Amcalarımdan biri eroin bağımlısıydı." Dedim."Altın vuruştan mı gitti?" Diye sordu.
"Yok.İntihar etti."
"Üzgünüm."
"Üzülme.Kendinde değildi zaten."
"Hepimizin ortak kaderi bu ne yazık ki." Dedi."Uyuşturucu bulmak zor olmuyor mu?" Diye sordum konuyu değiştirmek adına.
"Paran varsa hayır." Dedi."Bu alemde uyuşturucunun giremeyeceği delik yoktur.Sadece şu barın içinde bile en az 10 farklı torbacı gösterebilirim sana."
"Cidden mi?Göster."
Bana 10 tane olmasa da birkaç farklı kişi gösterdi.Sonra gözlerimin içine baktı ve "Ne yapmak üzere olduğunu biliyorum sanırım." Dedi."Ve yapmamanı öneririm."
Birkaç saniye bakıştık."Beni dinlemeyeceksin,değil mi?"
"I-ıh."
Adamla alışverişimiz kısa sürdü.Ver parayı al beyazı şeklinde ilerledi ve numarasını aldım.Biliyordum ki eleman bana tekrar lazım olacaktı.
"Gitmeliyim." Dedim Shelby'e."Nöbetçi eczane bulacağım.Şırınga lazım."
"Çömezler için damardan çakmak pek iyi bir fikir değildir,baştan söyleyeyim."
İçi beyaz tozla dolu minik plastik torbayı deri ceketimin cebine yerleştirip fermuarı kapattım."Hoşçakal Shelby." Dedim."Tanıdığım en kafa dengi fahişesin."
Güldü."Bence tanıdığın tek fahişeyim."
"Değilsin Shelby.İnan bana değilsin."

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin