Wolf Princess.

348 13 0
                                    


Sarki:No ones here to sleep (soyledigim yerde)

Aynı kanı taşıdığı biri ölürse,Klaus bunu hissederdi.
Aynı kanı taşıdığı biri zarar görürse,Klaus bunu hissederdi.
Aynı kanı taşıdığı biri dönüşürse,Klaus bunu da hissederdi.
İçkinin de etkisiyle hafif çakırkeyif olmuş kafasını masadan aniden kaldırdı.Mavi gözleri endişeyle açıldı.
Klaus hissediyordu.

Esther'in sarı bukleleri ensesine yapışmıştı.Buklelerinin uçlarındaki kurumuş kan saçlarının sarı rengiyle tezat oluşturuyordu.
Yeşil gözleri,siyah gecenin üstünde donmuş bir kek gibi parlayan dolunaya takıldı bir süre.Gözleri tekrar normal hizaya indi ve bir an kırpışıp karanlık ormanı taramaya başladılar.Kadının kulakları uluyan kurtların sesleriyle doldu.
Bu ortamda kendi kanından olanları hissedebilmek nasıl bir histi acaba?O anda bu yetiye gerçekten de ihtiyacı olduğunu hissediyordu.

Mikael çarpmanın etkisiyle boynunu kırdığı ağacın dibinde uyandı.
Bilincini kaybetmesinden önce ne olduğunu hatırlaması bir saniyesini aldı,hafızası tazeleneir tazelenmez de ayağa fırladı.
Karısı Esther'i aradı gözleriyle.Karanlık ormanı süzdü ve doğaüstü duyma yetisiyle etrafı dinlemeye başladı.Kurt ulumaları dışında ses yoktu.
Kurt ulumaları.
Kurtlar.
Hope.
Esther'in durduğu yere gelip etrafa bakındı.Bilincini kaybetmeden önce Hope çemberin ortasındaydı ve Esther da tam bu noktadaydı.Şimdi ise yerdeki kan gölü dışında hiçbir şey yoktu.Gözlerini biraz daha ilerletti ve birdenbire her şey açığa kavuştu.
Baktığı yerde kan gölünün içinden geçmiş muhtemelen çok genç bir kurdun pati izleri görünüyordu.

Bir çift parlak sarı göz,kadının arkasındaki sık çalılığın arasından nefretle parlıyordu.Diğer kurtlara oranla daha genç ve dolayısıyla daha küçük olan vücudu ona gerilmesini ve beyaz patilerini bir santim geriye atıp eğilerek saldırı pozisyonunu almasını söyledi.Kar beyazı kürkle kaplı mükemmel vücut çalıların arasında daha da kayboldu.
Sarı gözler ise bir kez daha parıldadı..

2019 (Freya)
_______________________________
Bangır bangır müzik ayaklarımın altında gümbürdüyor.Ağlamamak için kendimi tutmaktan şakaklarım ağrıyor.Hıncahınç dolu mekanda kardeşlerimle otururken bile o kadar yalnızım ki aslında..
Klaus babamı karşılamaya gitti.Finn dans ettiği kızın boynunu öpüyor,(pardon,ısırıyormuş.)Rebekah,Elijah ve ben de burada somurtuyoruz.
1000 yıl boyunca küçük kardeşimin ne yaptığını sürekli merak ettim durdum.Hep durduk yere aklıma gelirdi,kendi kendime daima aynı soruyu sorardım;acaba şu an ne yapıyor?
Geçen yüzyıllar boyunca onunla aramızdaki mesafeleri hep hissetmişimdir.Ama hiç şu anki kadar belirgin değillerdi.Aramızda göz hesabı 5 metre var.Ve bu beş metre bana o dünyanın öbür ucundaymış hissi veriyor.Küçük kardeşim şu an Şehir merkezinde,Afrika'da,hatta Ay'da bile olabilirdi.Yine de ona ulaşmak bu kadar zor olmazdı.
"Bir şey deneyeceğim." Diyor ve masadan destek alarak kalkıyorum.Elijah itiraz etmeye kalkıyor ama Dj'in yanına vardım bile.Adam beni görünce kulaklığını çıkarıyor.Eğilip bir şey fısıldıyorum.Başını olumlu anlamda sallıyor ve bilgisayarda bir şeyler yazıyor.
"Şimdi de slow bir şarkıda dans edelim mi?" (Buyrun şarkıyı açın.)
Sürekli yanıp sönen göz yorucu spot ışıkları yerini yavaşça alanı gezen sakin ışıklara bırakırken pisti ağır ağır dans etmeye başlayan çiftler dolduruyor.
Kardeşim de kızlardan biriyle dans etmeye başlamış.Yanlarına gidip kıza dönüyorum.
"Bir danslığına ödünç alabilir miyim?"
Kız Finn'in şaşkın bakışları altında kardeşimin elini benimkinin üstüne koyuyor ve bize müsaade ediyor.
Finn boşta kalan elini belime koyarken ben de benimkini onun geniş sağ omzuna yerleştiriyorum.
"Merhaba." Diyor ve gülümsüyorum.
"Ne istiyorsun?"
Pekala,pek iyi bir başlangıç yapamadık.
"Anne ve babamızın bize dans etmeyi öğrettiği günü hatırlıyor musun?"
Bir seferinde,Köyün geleneksel şenliklerinden bir önceki akşam,annem ve babam bize partnerli dans etmeyi öğretmeye çalışmıştı.Onlar bize hareketleri göstermişti,biz de elimizden geldiğince taklit etmiştik.
Alaycı bir tavırla gözlerini deviriyor.
"Hatırlıyorum ne olmuş?"
"ABLANLA DÜZGÜN KONUŞ KÖPEK!"
Diye bağırmak istesem de karşısında hiç şansım olmadığının farkındayım.O yüzden ejderhaya yumuşakça sokulma taktiğini sürdürüyorum.
"Hiç,bu kadar güzel dans ettiğini görünce aklıma geldi birden."
Yarım ağız gülümsüyor ve beni hafifçe yatırıp tekrar kendine çekiyor.
"Her şey aynı kalmıyor,değil mi?"
Kolunda dönüyorum.Devam ediyor.
"Sence beni bu tatlı konuşmalarınla kandırabilir misin?"
"Ben seni kandırmaya çalışmıy.."
"Beni sırtımdan bıçakladığını unuttum mu sandın cidden?Beni aylarca şu mehşur kolyenin içinde tutmanı bu kadar kolay unutacak gibi mi görünüyorum?" Derken boynumdaki kolyenin ucunu tutup sertçe kendine çekerek boynumu acıtıyor.
Gözlerim doluyor.Ondan özür dilemiştim!
"Hoşçakal Freya."
Elimden tutup beni vampir hızıyla kendi etrafımda döndürüyor.Bir an düşecek gibi oluyorum.Dengemi sağladığımda ise gitmiş olduğunu fark ediyorum.
Gözyaşlarımın süzülmeye başlamasına engel olamıyorum.

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin