Devil's Breath.

107 6 9
                                    



Bölüm Şarkısı:Savages-Adore Life (baştan itibaren)

"Gülün adı değişse bile,kokmaz mı aynı güzellikte?"
-Romeo ve Juliet-

Venedik
İngrid elindeki havluyu saçlarına hızlıca sürterek sarı tutamları kurutmaya uğraşıyordu.
Nemlerinin yeterince alındığına kanaat getirince ıslak havluyu sandalyenin arkasına asıp mini buzdolabına ilerledi.Yeşil cam şişe içindeki çilekli sodayı eline alıp bodur aletin kapısını kapattı.
Açacak kullanmak yerine minik kapağa odaklanarak gözlerini kısdı.Kapak bir saniye içinde havaya fırlayıp avcunun içine kondu.
Güzel kadın gülümseyerek odaya dönmek için arkasını döndü.Sarı saçları şuh bir havayla yana savrulmuştu ki buğday tenli bir el ağzını kapatıp kendisini en yakın duvara yapıştırdı.Genç kadın sırtının acısıyla ağzını örten uzun parmakların elverdiğince inledi.
İngrid camı açık bıraktığı için kendi aklına söverken kahve saçlı kadın "Sakın kahramanlık yapmaya çalışma!" Dedi dişlerinin arasından.
"Damon nerede?!"
Elena'nın pek de havaalanına gitmiş gibi bir hali yoktu."Buz almaya gitti." Dedi İngrid ağrı saplanan sırtını güçlükle tutarak."Aşağıda."
"Mükemmel zamanlama." Dedi Elena."Diğer insanların erkek arkadaşlarını çalmak neymiş göreceksin!"
Elena,yumruğunu kızın çenesine indirmek üzere yukarı kaldırmıştı ki beynine salınan acıyla haykırdı.İstemsizce bir adım geri çekilince İngrid'e hareket alanı doğmuştu.Kadın hiç zorlanmadan Elena'nın beyin hücrelerine sızmıştı,genç kadının vücudunu zehirlerken geri geri yürümeye başlayan kumral kıza doğru bir-iki adım attı.
Normal cadıların vampirlere yaptığı sıradan bir acı verme büyüsünden daha farklı bir şey deniyordu kadının üzerinde.Nitekim Elena'nın vampir vücudu kezzap dökülmüş gibi erimeye başlayınca İngrid doğru yolda olduğunu anladı.
Elena destek almak için elini soğuk duvara yerleştirince parmaklarının üzerindeki et lime lime olmuş bir şekilde yere dökülmeye başladı.Damon'un ne zaman odaya gireceğini,ve görürse ne tepki vereceğini, bilemeyen kadın vaktinin daraldığını hissediyordu.Parmaklarının üzerindeki etin akıbetini bütün vücudunun paylaştığını görünce bağırıp çağırmaya başlayan Elena'nın göğsündeki lime lime etlerin arasına daldırıp kurumaya yüz tutan kalbi kavradı.Basit bir hareketle organı çekip çıkarttıktan sonra Elena'yla uzaktan yakından alakası olmayan et yığınına bakakaldı.
Lanet olsun!
Hızlıca etrafına bakındı.Cesetten kurtulmak için çok az bir zamanı vardı ve aklına sadece bir alternatif geliyordu;bir şekilde bütün olarak durmayı başarmış bedeni kucaklayıp pencereye getirdi ve Venedik'in asfalt yerine sudan oluşan arka sokağına fırlattı.
Vücut Venedik'in su kanalına gömülürken kimsenin onu görmemiş olması için dua etmekten başka seçeneği kalmamıştı..

New Orleans
"Kötü bir haberim var." Dedi Elijah.
"İyi bir haberim var." Dedi Finn.
"Çok kötü bir haberim var." Dedi Klaus.
Elijah iç geçirdi."Küçük kardeşimiz bir eroinman."
"Dahlia elimizde." Dedi Finn."Kontrol altında." Hemen peşine de Klaus'a döndü."Sen ne diyecektin?"
Göğsünden yükselip burnuna dolan yanık ciğer kokusunun tek sebebini ölümüne hırpalayacak olma düşüncesi Klaus'un kanının kaynamasına sebep olmuştu.Kardeşlerine uzun uzun açıklama yapmaktansa "Boşverin." Deyip mahzene koşturmayı tercih etti..
(Klaus anlatıyor)
Koşar adımlarla mahzene yürürken eski Klaus'un kontrolü tekrar eline aldığını hissedebiliyordum.Bodruma inen merdivenleri aşarken hevesle ellerimi ovuşturdum.
Teyzemi tuttukları hücreye girerken hareketlerimi yavaşlatmış,sinir bozucu olduğunu bildiğim bir sakinlik takınmıştım.İçeri girdiğimi gören Freya elindeki toz karışımını kağıda sarıp hafifçe tutuşturduktan sonra ağır ağır kömürleşmesine yetecek kadar ateşi kalana dek üfledi.
"Adaçayı ve mine çiçeği." Dedi."Onu zayıf kılar."
Havaya yayılan mine çiçeği dumanı beni de zayıflatmıştı.Yüzümü ekşittim.
Freya eliyle diğerlerine kapıyı işaret ederken "Yardıma ihtiyaç duyacağını sanmıyorum." Dedi.
Gözümü baygın durumdaki Dahlia'dan ayırmadan "Finn kalsın." Dedim.1 saniye sonra burada patron olmadığımı hatırladım ve abime dönerek "Lütfen." Dedim.
Kollarını kavuşturdu ve "Hayır deme şansım yok ki." Dedi..
___________________________
"Kalk." Dedi Finn melodik bir sesle.Sandalyenin etrafında ağır ağır turluyordu.
Sandalyenin arkasında durdu ve parmaklarını kadının saçlarına dolayarak geri çekip boynunu ortaya çıkardı.Hafifçe eğildi ve ortaya çıkan sivri dişlerini bir tıslama eşliğinde kadının atardamarına yaklaştırdı.
"Ah,şu damarı koparmak için neler vermezdim.."
Kalçamı demir masaya dayamış ve kollarımı kavuşturmuştum.Hafifçe doğrulup kollarımı çözerek abimin yanına geldim ve elimi onun parmaklarının üstüne koydum.
"Daha değil." Dedim ve öteki elimdeki şırıngayı hızlıca kadının boynuna saplayıp sıvıyı enjekte ettim.
Dahlia anında gürültülü bir nefesle uyanmıştı.Şiddetle öksürerek boğazını temizledi.
Abim parmaklarını sandalyenin üstünde kaydırarak teyzemin karşısına geçti ve "Günaydın." Dedi.
Dahlia kahverengi gözlerini kıstı.
"Ne istiyorsunuz?"
Metal masadaki malzemeleri kullanarak gizli silahımı elime aldım.Odayı yavaşça arşınlarken söze girdim.
"Hiç.Biraz sohbet edelim istiyoruz hepsi bu."
Kadın başını ağır ağır iki yana sallarken dudakları kıvrıldı.
"Küçük "sohbet"iniz için beni etki altına almanız gerekir,değil mi?"
Finn soran gözlerle bana dönerken teyzemi onaylar gibi bir ses çıkarıp ikisine döndüm."Seni işkenceyle öttüremeyeceğimizin biz de farkındayız sevgili teyzecim.Bununla vakit kaybetmeyi de planlamıyoruz zaten."
"Planlamıyor muyuz?" Diye sordu Finn iyiden iyiye hayal kırıklığına uğramış bir sesle.
Gülümsemem suratımda daha da yayıldı.Kadının önünde eğilip dizlerimin üstüne oturdum.
"Hayır.Planlamıyoruz.Teyze,cadılar da insandır,değil mi?"
Kadın baygın baygın gülümsedi.Ellerine bağladığımız büyü gücünü bloke eden zincirleri şıkırdattı.
"Küçük kötü aklından neler geçiyor sevgili yeğenim?"
"Kimyaya başvurmak."
Elimdeki gizli silahı,ki bu bir avuç dolusu beyaz tozdu,hızlıca suratına üfledim.Ayağa kalkarken bana dik dik bakan Finn'e döndüm."Bu da ne?" Diye sordu.
"Sadece izle."
Suratına üflenen kokusuz tozun etkisiyle kapattığı gözlerini açtığında teyzemin ruhsuz bir robottan farksız olduğunu gördük.Planım işe yaramıştı.
Finn,"Sorumu ikiletme bana." Dedi ve kollarını kavuşturdu.
"Özel bir uyuşturucu verdim." Dedim."Adı Şeytan'ın Nefesi.Şimdi biz ne istersek yapar.Daha da iyisi.."
"Ne istersek söyler."Diye mırıldandı.Başımı olumlu anlamda salladım ve iyiden iyiye hazır bir haldeki kadına döndüm.
"Peki Dahlia.Kolay bir şeyden başlayalım.Bugünün tarihi ne?"
"28 Haziran 2029." Dedi dümdüz bir sesle.Hiç de uyuşturucu almış biri gibi gözükmüyor,bilinci açık duruyordu.Fakat beyninin irade kısmının tamamen bloke olduğunu biliyordum.
"Sorun var mı?" Dedim ve abime döndüm.
Bize yaklaştı.Sağ elini kaldırdı ve "Babamla maziniz mi var?" Diye sordu.
"Evet,vardı.Nişanlanmıştık,evlenecektik."
Oh...
______
"Neyse." Dedim."Devam ediyoruz.Öncelikle ne zamandır Lucy York'un bedenindesin?"
"Esther beni öldürdükten kısa bir zaman sonra Lucy'nin bedenini ele geçirdim."
"Sana kim yardım etti?"
"Davina."
"Neden?"
"Her bir vampiri temizlemedikçe sürekli olarak sorun çıkacağını biliyor.Ayrıca atalar da vampirlerden kurtulmak istiyor."
"Lucy'nin çocukları annelerinin ele geçirildiğini biliyor muydu?"
"Hayır.Onları kandırmayı başarmıştım."
"Kol'a ne yaptınız?"
"Ruhunu bedeninden çıkarıp robota çevirdik."
"Amacınız neydi?"
"Silah olarak kullanmak istedik.Sizin işiniz bitince onu da öldürecektik."
"Onu bizden üstün yapan şey ne?"
"Sizi tehdit olarak görmesini sağladık.Böylece sizin ona zarar verip vermemek konusunda düşündüğünüz süre zarfında o çoktan atağa geçmiş oluyor."
"Fiziksel olarak nasıl bu kadar güçlü?"
"Ona kurt adamların lanetinin aynısını verdik ve meleze çevirdik de o yüzden."
"Peki onu nasıl geri getireceğiz?"
"Getiremezsiniz.Hiç yolu yok."
Son cümle sinirlerimin tepeme zıplamasına sebep olmuştu.Fakat bir şekilde kontrolü elimde tutup devam ettim.
"Ona uyuşturucu mu veriyorsunuz?"
"Evet."
"Hangileri?"
"Eroin ve LSD."
"Ne kadar bağımlı peki şu anda?"
"İnsan olsaydı çoktan altın vuruşla ölmüştü."
"Bırakabilir mi?"
"Çok zor."
"Bırakamazsa ne olur?"
"Büyük ihtimalle bir şey olmaz.Yoksunluk krizleri çok yoğun ve yıkıcı olur,hepsi bu."
"Onun bu hale gelmesinin en büyük sorumlusu kim peki?"
"Benim."
İşte şimdi Klaus'luğumu yapacaktım.Finn'e demir masadaki şırıngayı uzatmasını söyledim ve enjektöre çekilmiş Bromo DragonFly'ı kadının boğazından bütün vücuduna yaydım.
Finn'e "Onu rahat bırakacağız." Dedim ve adamı kolundan tuttuğum gibi dışarı çıktım.
"Şimdi ne verdin?" Diye sordu.
Onu kendi silahıyla vurmuş olmanın verdiği şevkle "Bromo DragonFly diye bir şey." Dedim."LSD gibi halisülasyon görmeni sağlıyor.Fakat etkisi 3 saat değil 3 gün."
Şaşkınlıkla tek kaşını kaldırdı.Devam ettim.
"Halisülasyonları çok gerçekçi oluyormuş.Kullananlar kendilerini uçuyor zannedip pencereden falan atlıyorlarmış,gerçi teyzem sıradan bir insandan daha az etkilenir herhalde.Yan etkilerine gelince.."
Kötü kötü gülümsedim.
"Kasılma nöbeti,solunum güçlüğü,kan kusma,damarlarda korkunç ağrılar,kan damarlarını çok kötü etkilediği için kol ve bacaklarda oluşan çürümeler,bunun biraz ilerisi kangren..Ve tabii ki dozun yoğunluğuyla doğru orantılı bir hızda gelen ölüm,ki biz aşırı yükleme yapacağız.."

1 AY SONRA
_______________________________
Klaus,Dahlia'nın daha fazla işlerine yaramayacağını biliyordu.
Zaten ince bir vücuda sahip kadın uyuşturucunun etkisiyle bir deri bir kemik kalmıştı.Gırtlağından güçlükle aldığı nefeslerin arasında geçen uzun bir kasılma nöbeti sonrası bitap düşmüş,sandalyede baygın yatıyordu.
Freya,kadının top atsalar duymayacağını biliyordu.Bu yüzdendir ki ses çıkaran topuklu ayakkabılarını giymekten vazgeçmemişti.
Yerde,teyzesinin kustuğu kanın kuruduğunu ve yer yer kahverengi-yeşil tonlarına büründüğünü ışığın azlığına rağmen fark edebilmişti.
Arkadan zincirlerle bağlı bileklerinin,kan lekelerinin orijinal rengini çoktan kapattiği bluzunun açıkta bıraktığı üst kısmında yer yer mor lekeler göze çarpıyordu.Freya'nın kadının bacaklarının da farklı durumda olmadığını tahmin etmesi zor değildi.Neyse ki kadının kangren olacak kadar uzun yaşayamayacağını biliyordu.
Normalde birini bu hale getirmek için 1 ay yeterli olmazdı.Fakat uyuşturucunun verdiği üç günlük etki bitmeden yeni bir doz verdikleri için teyzelerinin posasını çıkarabilmişlerdi.
Freya'nın hemen arkasından elinde şırıngayla zindana giriş yapan Elijah metal sıranın başına gidip önündeki mumu yaktı.Şeffaf poşetin içindeki tozun bir kısmını çorba kaşığının üstünde döküp damlalıkla su damlattı.Freya da bu esnada kadının zincirlerini sıkılaştırıyordu.İki kardeş metal şıngırtısı haricindeki sessizliği korudular.
Dahlia birdenbire kahverengi gözlerini açtı.
Freya refleks olarak geri çekildi.Bu arada Elijah da kardeşinin yanına gelmişti.Adam yakışıklı yüzünü ablasına çevirerek gözleriyle neler olduğunu sordu.
O esnada öksürük kriziyle sarsılan kadın durdu ve nefesini düzene soktuktan sonra;
"Teyzenizi öldüremeden önce sizinle iletişime geçmenin tek yolu bu sanırım." Dedi."Ben Davina."
Freya ve Elijah taş kesilmiş bir şekilde kadını izlemeye devam ettiler.
"Direkt sadede gelmeliyim sanırım.Konu Kol.Geri dönmesi ihtimali var.Eğer kardeşinizi istiyorsanız bu akşam One Shall Square binasının terasında bekliyor olacağız." Dedi ve tekrardan öksürmeye başladı.Ağzından kan geldi ve Freya bunun sebebinin Bromo Dragonfly değil Davina'nın isteği olduğunu anladı.
Yarım dakika sonra kadının başı arkaya düştü.Elijah teyzesinin nabzını kontrol etmek amacıyla eğildi.
"Ölmüş."

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin