Game On.

627 37 8
                                    

Kadının aynadaki görüntüsü kusursuzdu.
Üzerindeki düz siyah elbise kadının incecik beline oturuyor ve düzgün vücud hatlarını ortaya çıkarıyordu.Elbisenin üzerinde abartılı bir süs yoktu,sadece sağ tarafında sarmaşık gibi tırmanan ince ve zarif bir çiçek desenine sahipti.Kadının dizinin hemen üstünde biten elbisenin altında siyah topuklu ayakkabılar göze çarpıyordu.Saçlarını birkaç yıl önceki gibi omuz hizasında kestirmişti.Lüleler halinde yüzünü çevreleyen sarı yumuşak saçları ve mat kırmızı ruju sade görüntüsünü ve zarafetini tamamlıyordu.
Ellerini beline koydu ve düzeltmek üzere görüntüsündeki olmayan kusurları aramaya başladı.Kafasını ve vücudunu sağa sola çevirerek kendine profilden bakmaya başladı.Sonra aynaya sırtını dönüp kafasını aynaya çevirdi.Minik sırt dekoltesinin ve arka profilinin geri kalanının da yeterince iyi göründüğüne karar verdi ve aynadan uzaklaştı.
Ablasıyla da o an göz göze geldi.
"Güzelsin güzel." Dedi ablası gülümseyerek.Kadın gülümsedi ve mor renkli koltuğa kendini atıp bacak bacak üzerine attı.Sonra çantasından ders programını çıkarıp şöyle bir göz gezdirdi."Eh." Dedi ablası."Sana öğretmenlikte bol şans.O kadar çocukla ne yapacaksın hiçbir fikrim yok.Umarım kafayı yemezsin." Kadın kafasını kaldırdı ve "Umarım." Dedi.Sonra saate baktı ve "Hadi ben kaçtım." Diyerek ablasının yanağına ufak bir öpücük kondurdu.Yapmacık olmasa da kız kardeş samimiyetinden yoksundu öpücük."Tekrardan bol şans." Dedi ablası kapıya vardığında.Kadın gülümseyip "Merci Poqu." Dedi.Sonra da ablasına göz kırpıp çıktı.
______________
Henrik'in özellikle dağınık bir görüntü verilmiş ve sarıya boyanmış yeni saçlarına herkes bayılmıştı.
Şakayla karışık ona "Çakma Sarı" "Kuaför Çocuğu" tarzı lakaplarla hitap edenler olmuştu elbette -ki bunlardan biri de Penelope'tu.- ama sonunda bütün diyaloglar sözün sahibiyle Henrik'in karşılıklı gülüşmeleriyle bitmişti.İnsanların onu sevmedinin bir nedeni de alıngan olmamasıydı şüphesiz.
Ama O alıngandı.
Yeni öğretmen ilk dersini vermek üzere Fransızca dersliğine giderken yalnız olduğunu SANMAKTAYDI.İşte o anda birden karşısına neşeli tavırlarla ıslık çalmakta olan Kol çıkınca ürperdi.Kol ellerini iki yanına açtı ve gereğinden fazla mutlu,hatta neredeyse alaycı bir ses tonuyla "Hocam." Dedi.
"Yoksa anneyi mi tercih ederdiniz?"
_____________
Esther'in mat kırmızı dudakları hafifçe yana kıvrıldı.
"Ben de seni özledim sevgili oğlum."
"Sevgili anneciğim,bugün her zamanki gibi çok şıksınız.Hangi rüzgar sizi okulumuza attı acaba?"
Esther konuşmadan önce dudaklarını büzdü.
"Ben burada çalışıyorum oğlum."
Kol yere bakarak kısa,küçük bir kahkaha attı.
"Tabii.Ben de sizi tam velimle tanıştıracaktım Hocam."
"Veli mi?"
O esnada koridora çıkan sima kadına çok tanıdık gelmişti.Her santimetrekaresini bildiği bir adamın simasıydı bu."Mikael." Dedi.Sesinde sanki onun burada olmasını istemiyormuş gibi bir ses tonu vardı.Ama Mikael ne diyeceğini biliyordu.Karısının nasıl hareket edeceğini tahmin etiyordu zaten.Atacağı taşlar cebinde çoktan hazırdı.
"Ne?Çocuğumun velisi olarak okula gelemez miyim?"
"Şey,evet aslında iyi oldu.Daha çabuk sadede gelebiliriz böylece.ONU verin bana."
ONU asla elde edemeyeceksin Esther.O senin olduğu kadar benim de torunum ve senin aksine ONU öldürmeye hiç kalkışmadım.Eh,ben varken sen de bunu yapamazsın."
"Sen yokken yaparsam ne olur?"
"Sürekli etrafta olursam ne olur?Tarih hocanızın durumu nedir Kol?"
Kol ellerini iki yana açtı ve "Gitmesi için etkileyebiliriz." Dedi.
"Bir oyun oynayalım mı Esther?"

Merhaba.Biliyorum yeni bölüm çok kısa ama aklıma yazacak başka bir şey gelmedi.Hemen de yayınlamak istediğimden bölümü kısa tuttum.Son cümleden de anlaşılacağı gibi Mikael da okula gelecek,sonra neler olacak göreceğiz.İyi günler :)

Mikaelson'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin