Bölüm Şarkısı:Eurythmics-Sweet Dreams.
Alıntı Hope'un sesinden."...Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir.
"Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun."
(Hope'un gözünden)
"Evet çocuklar,şimdi bir örnek çözelim."
Kırmızı tükenmez kalemimi elime alıyor ve "örnek" diye yazıyorum.
"Durun,önce bir not yazalım."
AH SENİ SÜRTÜK!!
Örnek yazısının üstünü karalıyorum.Lanet olsun,çok çirkin görünüyor şimdi!
"Fransızcada.." Diyor ve yazıyorum."Özlemek fiili yoktur,o beni eksik bıraktı diye kullanılır."
Yazıp devam etmesi için kafamı kaldırıyorum.
"Bu kadar,yazmayın dinleyin."
Kalemi elimden bırakıp arkama yaslanıyorum.Esther ise bir bacağını öğretmen masasına koyuyor ve iki elini de bacağının üstüne yerleştiriyor.Çok daha rahat görünüyor şimdi.
Bu dersi kesip muhabbet etmeye başlayacağız demek.
"Aslında baya anlamlı,değil mi?Yani bu beni eksik bıraktın olayı."
Evet ama bu hiçbir şeyi değiştirmez,hala bir sürtüksün.
Bütün sınıf onayladıktan sonra devam etti.
"Dersimde sıkılıyor musunuz?"
Herkes "hayırrr!" Tarzı şeyler söylemeye başlayınca sınıfa bir uğultu hakim oldu.Gürültü kadın elini kaldırıp herkesi susturuncaya kadar devam etti.
"Sizi sıkıyor olmak istemem."
Yine uğultu.Sözlü notu insanları dansöz gibi oynatabiliyor.
Kadın ise bana bakıyor fakat tepkisiz kalıyorum.
"Peki tamam.Sıkılmıyorsunuz anladım.Peki ya diğer öğretmenleriniz hakkında ne düşünüyorsunuz?"
Konuyu büyükbabama getirmeye çalışıyor!
Tuzak soru.Kimse bir şey söyleyemiyor.Söyleyeceklerinin diğer öğretmenlerin kulağına gitmesi çok olası.
"Hala isimlerinizi ezberleyemediğim için.." Diyor ve devam ediyor."Listeden birini seçeyim de bize ne düşündüğünü söylesin."
Kadın listeyi eline alıyor ve ben de kendimi hazırlamaya başlıyorum.
"O piti piti karamela sepeti terazi lastik jimnasti..Hope!"
Derin bir nefes alıyor ve sıradan destek alarak ayağa kalkıyorum.
"Neden bu kadar gerginsin?Bu bir sözlü değil,dedikodu yapıyoruz burada." Diyor ve göz kırpıyor.Herkes gülmeye başlayınca sinirle etrafa bakıyorum.
KOMİK DEĞİL.
_________________________________
Biraz laubaliliğin hiçbir sakıncası yok.
"Peki Bayan Parkins." Diyor ve ani bir hareketle kendimi geriye atarak oturuyorum.Bacak bacak üstüne atıp kollarımı iki yana açıyor ve bankın üstüne dirseklerimi dayıyorum.Klasik Finn Mikaelson oturuşu.
"Bu niyeydi şimdi?"
"Rahat olmamı siz istediniz Bayan Parkins.Dedikodu yaparken hep bu pozisyonda otururum ben."
Sınıf derin bir sessizliğe gömülüyor.İşte şimdi biraz mantıklı davranmaya başladınız!
Ayağımı sallıyor ve burnumu havaya tutuyorum.Kaşlarım da otomatikman kalkıyor.O ise kollarını göğsünde doluyor ve gözlerini kısıyor.
Hayır,beni korkutamazsın.
Kapının çalınmasıyla dikkatler dağılıyor.Fakat ben Eric "Oo kardeşim!" Diye bağırana kadar göz temasını kesmiyorum.
Cameron ve hemen peşinden babası sınıfa giriyor.Sınıf arkadaşlarım kuzenimi düşündüğümden daha çoşkulu karşılıyor.Tanrım,bu çocuk ne ara bu kadar popüler oldu?
Gidip Eric'in yanındaki boş sıraya yerleşiyor.Finn amcama dönüyorum.
"Bir saniye dışarıda konuşabilir miyiz?" Diye soruyor Öğretmenimize (!)
"Tabii." Diyor ve sınıfa dönüyor.
"Çıt çıkarırsanız önümüzdeki ders hepinizi tek tek sözlüye kaldırırım,anlaşıldı mı?"
Sınıfta ortam gerilirken amcam ve büyükannem dışarı çıkıp kapıyı kapatıyorlar.Üçlü melez kulaklar dinlemede efendim!
Sınıfın gergin hali ise Cameron "Çıt!" Diye bağırana kadar.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" Diye soruyor amcam küçük bir öfkeyle.
"Ne yapıyor muşum?" Kadının Kollarını kavuşturuşunu görür gibiyim.
"Niye hala buradasın ki?Dahlia'yı öldürmüşsün,Hope'dan hala ne istiyorsun?"
"Hope'dan bir şey istediğim yok.Mesele onda da değil zaten.Dönem ortasında çıkış yapamıyormuşsun hepsi bu."
"Altında başka bir sebep aramalı mıyım?"
"Hayır.Aslında biliyor musun?Öğretmen olmak hoşuma da gitti bir bakıma."
CİDDİ MİSİN SEN YA?
"Ergenlerle uğraşmanın nesi hoşuna gidiyor?"
"Ben 7 tane çocuk büyüttüm,Finn.İnan bana çocuklarla ilgilenmekte düşündüğünden daha iyiyim."
Finn amca iç geçiriyor.
"Peki.En azından torunun ile aranı birazcık olsun düzeltmeye çalışır mısın?İkisiyle de."
"Özellikle Hope benden bu kadar nefret ederken pek şansım yok ama,yine de denerim."
"Pekala.Gidiyorum,Cameron ile ilgili bir sıkıntı olursa ararsın,Hope'da numaram var.Babamda da var."
_________________________________
"Onunla aramın düzelmesi ihtimalinin var olduğunu nasıl düşünebilir?!"
Sıranın üstünde oturan ve ayaklarını banka uzatmış kuzenime soruyu sormadan önce dönüşünün şerefine ısmarladığım sıcak çikolatadan hırslı bir yudum alıyorum.
Ders boş.Kuzenimin oturduğu sıraya ayaklarımı uzatıp oturdum,ikimiz de acayip rahatız.
"Ben ne bileyim?" Diyor Cameron."Of,hem büyükannenin hem büyükbabanın okulda olması yeterince tuhaf zaten."
"Bugün ne yaptığımı duydun mu?"
"Duymaz olur muyum?Artist seni."
Gülüyorum.
Esther içeri girince anında toparlanıyoruz.Cameron atlayıp Eric'in yanındaki yerine postalanıyor.
"Geçmiş olsun Cameron,nasılsın?"
"İyiyim Bayan Parkins."
"Tamam o zaman devam edelim."
_________________________________
(İlahi anlatım)
Cameron iyi değildi.
Vampirliğini kaybettiğinden beri böylesine hasta hissetmemişti.Sol yanında o nefes aldıkça saplanan bir ağrı vardı.Ağzında da acı bir tat hakimdi.Başı da ağrıyordu.
Kötüydü kısacası.
Esther torununun kötü göründüğüne karar verdi ve dersi anlatmayı kesip yavaşça yanına geldi.
"Cameron,iyi misin?"
Çocuk olumsuz anlamda başını sallamakla yetindi.Kadın biraz daha yaklaşıp elini çocuğun anlına yerleştirdi.
"Ateşin var."
Cameron birdenbire gelen bir acı dalgasıyla irkildi.Birkaç kez derin nefes aldı fakat vücuduna aynı anda bıçaklar saplanıyormuş hissi veren artçı ağrı kesilmedi.
Esther çocuğun vücudunun yeni büyü gücü yüzünden böyle tepkimeye girdiğinin farkındaydı.
Hemen kuzeninin ve büyükannesinin yanında biten Hope cep telefonunu çıkarıp rehbere girdi ve bir numarayı arayıp telefonu büyükannesinin eline tutuşturdu.
"Finn Amcam" aranıyor.
(Esther'in gözünden)
Ekranda kişi fotoğrafı olarak Hope ve Finn'in çekildikleri Selfie vardı.Telefonu Hope tutmuş ve başını amcasının omzuna yaslayarak gülümsemiş.Finn de kafasını onun başına yaslayıp gülmüş.
Fotoğraf çok güzel ve bu biraz garibime gidiyor.Sonuçta bebekken Hope'u öldürmeye çalıştı.
Tabii sonra zamanında Finn'in yeğeni sayesinde duygularını tekrar açtığını
hatırlıyorum.
Finn telefonu açıyor.
-Efendim Hope?
-Bay Mikaelson,benim Bayan Parkins.Oğlunuz rahatsızlandı,gelip alabilir misiniz?
-Peki,geliyorum.
_________________________________
(Flashback-2019)
Kol saatine baktı.Hope'u anaokulundan alma saati gelmişti ve o tam zamanında kapının önündeydi.
Kapıyı açan kadın kim olduğunu sorunca "Kol Mikaelson." Diye cevap verdi."Hope'un amcasıyım,babam sizi bu konuda bilgilendirmiş olmalı."
"Ha,evet.Memnun oldum Bay Mikaelson,içeri buyurun."
İçeri davet edilen Kol yavaşça girdi ve oyun odasının kapısından yeğeni çıkana kadar bekledi.
Küçük kızın sırtında çantası vardı ve sol eliyle oyuncak günü için getirdiği ayıcığı peşi sıra yerde sürüklerken sağ eliyle gözünü siliyordu.Amcasını görünce bir daha hıçkırıklara boğuldu ve kan çanağı gözlerinden dökülen yaşlar kırmızı yanaklarını ıslattı.
Koşup çoktan dizlerinin üzerine çöküp kollarını açmış amcasına sarıldı."Hey,neden ağlıyorsun?" Diye sordu Kol yumuşak bir sesle.
"Bay Mikaelson ben.."
"Ona sordum!" Dedi ve sert bir bakış attı Kol öğretmene.
Hope minik kızarmış burnunu çekti."Bayan Dilloway eğer diğer oğlanlara vurmayı kesmezsen ben de sana vururum dedi!Ama onlar da arkamdan gelip benim saçımı çekiyor!!" Derken hıçkırıklar yeniden baş göstermişti.
Kol'un bakışları Hope'dan kalkıp öğretmene dikilirken kaşları çatılmıştı.Öğretmen korkuyla bir adım geri çekildi.
"Gel bakalım." Dedi ve ayağa kalkıp Hope'un elinden tutarak dışarı kapısına gitti.Kapının önünde park etmiş birkaç araba vardı.
"Arabaları görüyor musun?"
"Evet."
Kol cebinden BMW'sinin anahtarını çıkardı ve kilidi açma düğmesine bastı.Arabanın kilidinin açıldığını belli eden farlar yanıp söndü.
"Şimdi o ışıkları yanan arabaya gitmeni,arabaya binmeni ve kapıyı kapatıp beni beklemeni istiyorum.Ben de öğretmeninle biraz konuşayım.Tamam mı canım?"
"Ama.."
"Lütfen canım."
"Pekii."
Hope kapıdan çıktı ve arkasına bakmadan yürümeye başladı.İyi ki de bakmamıştı.Eğer baksaydı o anda pencereye fışkıran kan ve vücut dokularını görecekti.
Hope arabaya ilerledi ve kaldırıma çıktı.Kaldırıma çıkar çıkmaz da kumral saçlarıyla ona hafiften Kol amcasını andıran bir adamla karşılaştı.Adam gülümsedi.
"Merhaba."
Hope küçük bir kız için fazla ciddi bakışlarla adamı süzdü.Adamı tanıyıp tanımadığına kadar vermeye çalışıyordu."Büyükbabam yabancılarla konuşma dedi." Dedi en sonunda.
"Beni tanımıyor musun?"
"Hayır."
"Neyse,Yakında öğrenirsin nasıl olsa."
Hope,küçük bir kız olabilirdi,fakat bebek de değildi.Adamın gözleri kırmızıya döndüğünde ve gözlerinin altlarında kırmızı damarlar oluşmaya başladığında kötü bir şeyler olduğunu anlayacak ve refleks olarak çığlık atacak yaştaydı,yine refleks olarak etraftaki sokak lambalarını patlatacak kadar da güçlüydü.
Adam tam atağa geçecekken doğaüstü vampir hızıyla neredeyse uçarak olay mahalline gelen Kol adamın suratına bir yumruk çaktı.Adamın kafası geriye savrulurken boş sokakta yankı yapacak kadar güçlü bir ses çıktı.
Birkaç yumruk peş peşe indikten sonra Finn karşılık vermeye başladı.Önce adamın sıradaki yumruğundan ustaca bir manevra yaparak kurtuldu,sonra da bir yumruk çaktı.Ayağıyla adamın ayak bileklerine tekme atarak dengesini kaybetmesini sağladı.
Kol düştüğü yerden hemen kalktı ve abisinin suratına tekme attı.Toparlanmak Finn'in bir saniyesini aldı.Kol'un sıradaki yumruğunu kollarını çapraz yaparak blokladı fakat tam karşılık verecekken Hope ile göz göze geldi.Adamın sütlü çikolalata gözleri birdenbire kocaman açıldı ve yavaşça kollarını indirip dövüş pozisyonundan normal pozisyona döndü.
Kol,adamın gözlerindeki şaşkın ve sanki sarhoşmuşta yeni ayılmış izlenimi veren ifadeyi daha önce birkaç kere daha görmüştü.Kollarını iki yana açtı.
"Nerdeyim?Napıyorum ben!??"
"Tekrar hoşgeldin Finn."
Finn bakışlarını yeğenine çevirirken Kol mesaj sesi gelen telefonuna baktı.
"Klaus'tan 20 cevapsız arama."
"Yeni Mesajlar-
Klaus:"FİNN ORAYA GELİYOR!""FİNN GELİYOR DİYORUM!"
"AÇ ŞU LANET TELEFONUNU!!"
Finn yavaşça birkaç adım attı ve eğildi.
"Imm,hey."
"Ne var?!"
"Seni korkuttum mu?"
"Evet!!"
"Özür dilerim."
Hope göğsünde kavuşturulmuş kollarını çözdü ve doğaüstü melez gücüyle adamın omzuna yumruğunu indirdi.Finn bir an inledi.
"Bu beni korkuttuğun için!"
"Ahh!Tamam,hakettim,hakettim,Ahhh!"
Acıyla kolunu tutan Finn'in rol yapmadığının herkes farkındaydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mikaelson'un Oğlu
Fiksi PenggemarWilliam Cameron için "Mikaelson",bir soyad değildi.Sevgi adına bildiği her şeyi tek bir gecede yok eden adamın bozuk kanının damarlarında aktığını hatırlatan ve bir lanetmişcesine isminin hemen peşinden gelen korkunç bir etiketti. O,damarlarında do...