23.Müzik Meselesi

1K 106 57
                                    

Medya: Karan'ım da Karan'ım 🔥

Keyifli okumalar :)

_


Umut'tan;

Gözlerimi açtığımda başımın üzerinde sadece Karan'ı gördüm.

Elinde bir şişe su ve buz torbası ile başımda bekliyordu. Bilincimin yerine geldiğini gördüğünde birkaç adım yanıma yaklaşarak su şişesini uzattı.

Bakışlarımı diğer tarafa çevirerek yaptığını görmezden geldiğimde ise sinirle birşeyler mırıldandığını duydum.

"Ne konuşuyorsun dudağının altında öyle?" Dedim bakışlarımı yüzüne çıkartarak.

Sinirli bir şekilde gülüp ardından söyledi.

"Maçı mahveden sen, birde trip mi atıyorsun bana?"

"Ben niye mahvediyormuşum pardon? Ayrıca Furkan denen o ayı tarafından yumuruk yerken hiçte rahatsız olmuş gibi durmuyordun devam etseydin ya maçına."

Sanırım biraz frene bassam iyi olacaktı. Daha aramızda hiçbir şey olmayan bir adama sevgilim veya bir yakınımmış gibi hesap soruyordum.

Ağzını açıp birşey söylemek istediği sırada son anda vazgeçişi dikkatimden kaçmadı.

"Söyle söyle çekinmene gerek yok. Çocuğa öyle diklenmesen dayak da yemezdin diyeceksin herhalde..
Boyuna posuna bakmadan itersen dersini alırsın falan?"

"Kaşınan kendisiydi. Gücün yetmese bile yaptığı haksızlık karşısında sessiz kalmamakla iyi ettin. Ayrıca maçı kavga yüzünden değil, hatalı hamlelerin yüzünden mahvettin. Üstelik biz öndeydik sen kadroya dahil oluncayadek."

"Amsn her sene kazanmışsınızda altın madalya takmışlar sanki. Hem neden tek maçla bitirdiniz? Ben orada öteki tarafa gidip geldiğim sırada çok umrundaymışım gibi durmuyordun. Sağolsun Haluk abi, beni savundu."

"Tek maçla yetindik çünkü Furkan'ın burnu kırıldı."

Yüzüme bakmadan söylediği şey kafamı karıştırdı.

Furkan'a vurmamıştım.

Kendimden geçmeden önce duyduğum bağırış sesleri beynime hızla hücum ettiğinde anladım.

Benim için Furkan denen ayının burnunu kırıp maçın erken bitmesine sebep olmuştu.

O an keyifle dudaklarımın kıvrılışını Karan'a belli etmedim. Onun için savaşmaya, kalbini kazanmaya değer mi? Mücadele etmem bir sonuç verir mi? Gibi sorularım artık kesinlikle cevap bulmuştu.

Bu saatden sonra istesem de vazgeçemezdim.

Mahalleden biri olduğum için, haksızlığa uğradığım için veya değil. Benim için birini vurmuş muydu vurmuştu. Her ne kadar şiddet yanlısı biri olmasam da o Furkan denen dağ ayısının dersini bir güzel vermiş olması çok mutlu etmişti beni.

Ama bu hemen yelkenleri suya indireceğim anlamına gelmiyordu tabii ki. Bana olan bu mesafeli tavrını yakınlığa dönüştürmeden aramızda birşeylerin olmasına yada olabilme şansına erişemeyecektim.

"Zahmet etmeseydin, ben hallederdim."

"Sana özel birşey değildi zaten. Benim mahallemden özellikle benim takımımdan birine kimse bu şekilde davranamaz, davranırsa da hakettiği cevabı alır. Al şu buzu tut yüzüne de morarmasın." Dedi elinde ki buzu uzatarak. Bu arada bakışları etrafında gezdiriyor, mümkün olduğunca yüzüme bakmamaya çalışıyordu.

Elbet yüzümü görmek için tepineceğin günler de gelecek Karan Yıldırım.

Bir taraftan buzu yüzüme uygularken diğer taraftan sordum.

"Ee diğerleri nerede, göremiyorum."

"Onlar mangalı falan toplayıp gittiler."

"Gittiler mi? E ben eve neyle döneceğim?"

"Kaya ve Haluk, Mesut abilerin arabası ile gittiler. Haluğun arabası burda. Kendini daha iyi hissediyorsan kalkalım artık."

"Beraber mi gideceğiz?"

"Yok arabayı sen kullanır gidersin, ben de artık yürüyerek gelirim. Nasıl, uygun mudur sana?"

Aman ne komik!

"Tövbe estağfurullah."

Dudaklarından çıkardığı anlamadığım bir söz ile adımlarını arabanın olduğu yöne doğru attığında ben de yanımda bulunan sudan birkaç yudum daha alarak peşinden gittim.

Umarım eve varıncayadek kızarıklığı geçirirdi buz torbası. Neriman teyze ve Rıfat amcanın görüp endişelenmelerini hiç istemiyordum.

Kapıyı açıp ön koltuğa oturduğumda arabayı çalıştırdı. Eve doğru çıktığımız yolda birkaç dakika kadar süren sessizliği bozdum.

İletişim olmadan etkileşim de olmazdı..

"Beni yol ortasında indirmeyeceksin değil mi yine?"

Söylediğim şey ile dudaklarının kenarında ki kıvrılmayı hemen farkettim. Bakışlarını kısa bir süre yoldan ayırıp yüzüme çıkardı, ardından yüzünü yola dönüp konuştu.

"Unutmamışsın bakıyorum."

"Yaptığın unutulacak türden birşey değildi de ondan. Gerçi seni de anlıyorum, baban tembih etmiş belli ki.."

"Ben kimsenin lafı ile hareket edecek bir insan değilim. Bu babam bile olsa."

"O yüzden mi uzaksın bana?"

Dediğimde birkaç saniye gözlerimi kapattım. Konuşma dozajını asla ayarlayamıyordum. Sanırım çenemi kapatmam ikimiz için de daha iyi olacaktı.

"Yakın mı olmam gerekiyor?"

Tekrar kısa bir süre cevap bekler gibi yüzüme bakıp yola döndü.

"Yani yakın dediysem arkadaş olacak halimiz yok. Ama komşuyuz neticede..ne bileyim Rıdvan sizin takımda, sizinle selamı sabahı var. Benimle Haluk abinin de aynı şekilde. Kaya ile çok karşılaşıp konuşmuşluğumuz yok ama o da sana göre daha samimi."

"Ben gereksiz samimiyetleri sevmem çünkü."

"Hmmm burcun ne?"

"Oğlak. Niye ki?"

"Hiç. Yani benim astroloji ile pek ilgim yok ama Rıdvan bayılır bu konulara..ondan duymuştum oğlak burçları dışarıdan soğuk ve mesafeli görünürlermiş."

"Öyleyizdir."

"Tanısan seversin diyorsun yani."

"Zannetmiyorum. Bu işler karşılıklı olmadan yürümez."

"İyi de beni neden sevmiyorsun ki?"

Söylediği şey ile duygusallaştığım için çatallı çıkan ses tonumu farketmiş olacak ki kenara çekti arabayı.

"Çünkü sabahın köründe mahallede verdiğin konserlerden fazlasıyla sıkıldım. Eğer kendini sevdirmek istiyorsan, buna her sabah açtığın o müziğin sesini sadece kendin duyabileceğin şekilde ayarlayarak başlayabilirsin."

Umut - Gay Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin