-20- Bir Sevda, İki Bela

170 6 0
                                    

İki gündür Rüzgar'ı görmüyorduk. Bu durumdan Batu'nun olduğu kadar ben de mutluydum açıkçası. Seneler sonra karşılaştığımızda Batu'yla arasında geçen muhabbet hiç de iç açıcı değildi. Ama bugün karşımıza çıktı. Hem de sürpriz biriyle beraber...

Sabah kalktığımda Batu'dan ters tarafa bakarak yatıyordum. Uyandı mı diye bakmak için ondan tarafa baktığımda bana bakan, büyük, kahverengi gözlerle karşılaştım. İkimizin yüzünde de bir tebessüm oluşurken "Günaydın fıstık..." dedi.

Sıla: Sana da günaydın. Da "Fıstık" nereden çıktı?

Batu: Değişik bir şeyler deneyeyim dedim.

Sıla: Değişik bir şeyler?

Batu: Değişik bir şeyler... Yapalım mı?

"Yapacağım ben sana değişik bir şeyler şimdi..." dedim ve başımı yastıktan kaldırıp Batu'ya yaklaştım. Fesat fesat konuşacağı anda dudağından öpmeye başladım. O da belime sarılıp beni kendine iyice yapıştırdı ve öpüşüme karşılık verdi. Tam o anda ise kapı tıklatıldı. Bir bakıma çalması da iyi oldu sayılırdı tabii... Kapıyı umursamadan dudaklarımı sömürmeye devam eden Batu'dan ayrılıp "Kapı." dedim. Ama o kafasını, geriye çektiğim kafama doğru yine yaklaştırdı ve "Boş ver, çalar çalar gider." deyip aramızdaki mesafeyi kapattı. Kapı tıklatılmaya devam ederken Elif'in "Ne yapıyorsunuz içeride ya? Çıksanıza!" diyen sesi duyuldu. Batu'dan tekrar ayrılıp "Bakmamız lazım." dedim ve yataktan kalkıp kapıya ulaştım. Kolunu tutup Batu'nun gelmesini bekledim. O da derin bir nefes alıp, sesli bir şekilde "Offfff!" diye dışarı verip yanıma geldi. Bizimkiler hala kapıya vururken kapının kolunu indirip kapıyı açtım. Açmamla Kuzey'in yıkılması bir oldu. Biz gülerken Batu "İşte, bak, bizi rahat bırakmazsanız böyle olur... Amma ne sabırsızsınız ya! Zamanlamanız da harika (!)" diye çıkıştı. Kuzey ayağa kalkarken Elif'se "Enişte niye kızıyorsun ki ya? Ayrıca sizi kahvaltıya çağıracaktık. Öğleden sonra parti varmış bu arada." diye cevapladı onu. Ben de ortamı yumuşatabilme amacıyla olaya el attım.

Sıla: Siz inin biz üstümüzü değiştirip gelelim.

Zeyno: Sıloş yanında elbise var mı?

Sıla: Olmaz mı?

Zeyno: Tamamdır, biz inelim...

Sıla: Mayoya gerek var mı?

Damla: Biz giymedik. Partiye hazırlanırız diye.

"Tamamdır o zaman, hadi gidin." dedim ve kapıyı kapatıp içeri girdim. Tuvalete yönelmişken Batu arkamdan belimi kavrayıp boynumu öptü ve "Nerede kalmıştık?" dedi. Zaten yaptığımız şey o tarz bir şeye dönüşmeyecekti, şuan da kaçmak için bir fırsattı. Kollarını çözüp yüzümü ona döndüm ve "Kusura bakma canım, aşağı ineceğiz ve yemek yiyeceğiz." dedim. Ama o bu sefer önden doladı kollarını ve beni kendine yapıştırdı.

Batu: Ben önce seni yiyeyim, sonra aşağıya ineriz sen yemek yersin.

Sıla: Olmaz anam olmaz. Şimdi beni bırakır mısın?

Batu: Bırakmam canım. Hem değişiklik şart değil mi?

Sıla: Evet, şimdi bir değişiklik yap ve beni bırak tamam mı?

Batu: Bırakmasam?

Sıla: Bırak ki gidebileyim.

Batu: Sen benden hiç gitme bence...

Sıla: Şimdilik gidiyorum. Ayrıca uzağa gitmiyorum, sadece tuvalete gidiyorum.

Batu: Ben de geleyim mi?

Sıla: Ay saçmalama, nereye geliyorsun ya?

Batu: Gelmeyeyim mi?

Sıla: Gelme. Sadece bırak.

THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin